X

Mutluluk ve bağırsak ilişkisi: Bizi biz yapan aslında bakterilerimiz mi?

Sıkı durun! En yalnız olduğunuzu düşündüğünüz anda bile, bağırsaklarınızda sayısı 10 ile 100 trilyon arasında değişen bakteriler ile birlikte yaşıyorsunuz. Bağırsaklarınızdaki bu misafirler, tüm vücudunuzdaki hücre sayısından bile daha fazla. Yapılan araştırmalar, 1000’den fazla farklı bakteri türünün bağırsak floramızdaki varlığına yönelik veriler sunuyor. Ağırlığı 0,5 ile 2 kg arasında değişen bu bakteri topluluğu, hem büyüklüğü hem de heyecan verici etkileri nedeniyle günümüzde artık ayrı bir organ olarak kabul ediliyor.

Hala yeterince etkilenmediniz mi? O zaman bir de şunu okuyun: Bu bakteriler toplamda, sizin sahip olduğunuzdan tam 250-800 kat fazla sayıda gene sahip. Bununla ilişkili olarak 2015 yılında Cambridge Üniversitesi’nde yapılan önemli bir çalışma, DNA’mızda insan türüne ait olmayan yaklaşık 145 adet gen olduğunu ve bu genlerin vücudumuzda yaşayan mikroorganizmalardan geldiğini göstermiştir. Tüm vücut kimyamızı etkileyebilecek olan DNA’mızdaki bu yabancı genler, aslında bağırsak bakterilerimizin sağlığımız üzerinde doğrudan etki gösterdiğinin en büyük kanıtlarından.

Bağırsak floramız: Gizli dünyanın kapıları açılıyor

Bugün sahip olduğumuz bağırsak floramızın oluşumu, doğum sırasında ana rahminden geçerken temas ettiğimiz bakterilere dayanır. Annemizden köken alan bu süreç, sonrasında çevreden aldığımız bakterilerle de çeşitlenip gelişerek devam eder. Dolayısıyla, her insanın bağırsak florası kendine özgüdür ve yaşam koşullarıyla şekillenir. İçeriği ve miktarı, beslenme şekli ve çevresel faktörlere göre değişkenlik gösterir.

İlk bulgular, bağırsaklarımızdaki yararlı bakterilerin, yani probiyotiklerin, sindirim ve boşaltım sistemlerimizi destekler nitelikte olduğu ve B1, B2, B6, K vitaminleri gibi vücudumuz için gerekli maddelerin sentezinde rol oynadığı yönündeydi. Oysa Prof. Dr. Michael Gershon’un 1998 yılında yayınlanan kitabı The Second Brain (İkinci Beyin), bağırsak floramızın sadece sindirim sistemimizin bir parçası olmayıp ikinci bir beyin gibi fonksiyon gösteren bir organ olduğunu ortaya atarak, bugünkü nefes kesici araştırmaların öncüsü olmuştur.

İkinci beynimiz

2011 yılında yayınlanan son derece ilginç bir çalışmada, cesur özellik gösteren farelerin bağırsaklarından alınan bakteriler, çekingen karakterli farelerin bağırsaklarına transfer edilir. Bunun sonucunda, çekingen fareler bakterilerini aldıkları fareler gibi korkusuz tavırlar sergiler. Aynı şekilde, cesur fareler çekingen farelerin bağırsak bakterilerini aldıklarında ise daha korkak davranmaya başlar. Yani, karakterimizi oluşturan özelliklerimiz aslında sandığımız gibi sadece genetik kodlarımızın ya da beynimizin değil, aynı zamanda bakterilerimizin de kontrolündedir.

Güncel çalışmalar, mutluluk hormonumuz serotoninin de sanılanın aksine sadece %5’inin beyinde, %95’inin ise bağırsaklarda probiyotik bakteriler tarafından üretildiğini gösterir. Nitekim, depresif insanlardan alınan bağırsak bakterileri farelere verildiğinde, farelerde de aynı depresyon belirtileri gözlenir. Diğer bir deyişle, bağırsak bakterilerimiz ruhsal durumumuzu kontrol eden nörokimyasalların etkinliğini düzenleyerek duygu ve davranışlarımızı da “ikinci bir beyin” gibi yönetmektedir. İlginç bir şekilde, insanların stresliyken veya mutsuzken belirli gıdalara yönelmesi de yine bağırsak florasının ruhsal dünyamıza olan etkisiyle açıklanır. Belki, sizin de pazartesi sendromunuzun, kurtulamadığınız anksiyetenizin ya da durduramadığınız tatlı krizlerinizin sebebi hiç hesaba katmadığınız bağırsak floranızdaki dengesizlik olabilir.

Bağışıklığımızın savunucusu bakterilerimiz

Diğer taraftan, bağırsak floramız yediklerimizle bağışıklık sistemimiz arasında bir köprü kurarak hastalıklara karşı savunma hattımızı da güçlendirir. Bu mini canlılar besinlerle aldığımız, ancak sindiremediğimiz karbonhidrat liflerini parçalayarak, bağışıklık sistemi hücrelerimizin aktivasyonunda önemli rol oynayan kısa zincirli yağ asitlerini üretirler. Çeşitli deneylerde, bakteri florası yok edilmiş farelere Parkinson hastalarından alınan bağırsak bakterileri nakledildiğinde, farelerde de Parkinson hastalığı belirtileri gözlenir. Aynı farelere dışarıdan kısa zincirli yağ asitleri verildiğinde ise beyindeki mikroglia adlı bağışıklık hücrelerinin aktive olduğu ve hastalık semptomlarının hafiflediği görülür.

Bağırsak floramız, başta yanlış beslenme olmak üzere antibiyotik kullanımı ve sağlıksız yaşam koşulları sonucu olumsuz yönde değişir. Yapılan araştırmalarda bağırsak florası bozukluklarının alerjiler, egzama, kanser, diyabet, mantar enfeksiyonları, romatoid artrit, fibromiyalji, sedef hastalığı ve Hashimato gibi pek çok hastalıkla ilişkili olduğu gösterilmiştir. Bu hastalıkların tedavisinde, probiyotik takviyesi kullanımı ve bağırsak florası nakli uygulamaları giderek yaygınlaşmaktadır.

Tüm bu veriler ışığında bugün geldiğimiz nokta, bağırsak bakterilerimizin sağlığımızı, bağışıklığımızı, hastalıklarımızı ve hatta dünyayı algılayış biçimimizi, hislerimizi, davranışlarımızı kontrol ederek ikinci bir beyin gibi etki gösterdiğini vurguluyor. Her ne kadar insan-merkezcil bakış açımız kendimizin en tepede, en gelişmiş olduğu hiyerarşik bir ekosistem hayali kursa da, doğadaki tüm biyolojik sistemler farklı türlerin uyum içindeki birliktelikleri ve avantajlı ortaklıkları üzerine kurulur. Bu anlamda, kimi zaman etkilerini küçümsediğimiz bakterilerimizin sağlığımız üzerindeki gücü yadsınamaz.

Mutluluğun sağlıktan, sağlığın da mutluluktan geldiği şu hayatta, sizi siz yapan bu mikrodostlarınızın, gizli mutluluk kaynağınızın bilincinde olun. Bilimle kalın.    

İlginizi çekebilir: Gen partnerim olur musun?

İpek Even: Alman Lisesi’nden mezun olduktan sonra, İstanbul Üniversitesi’nde moleküler biyoloji ve genetik alanında lisans eğitimi aldı. Aynı alanda, Boğaziçi Üniversitesi ve Belçika’daki Leuven Üniversitesi’nde yüksek lisans çalışmalarını tamamladı. Ardından, Almanya’da Heidelberg Üniversitesi ve Alman Kanser Araştırma Merkezi’nde kanserin moleküler biyolojisi üzerine doktora yaptı. Hayatı her zaman keşfederek anlamlandırmaya çalışan, bilimin gücüne, sanatın ruhuna tutkun, araştırmaya, öğrenmeye ve paylaşmaya son derece meraklı biri. Şimdi ise aklı, yüreği ve kelimeleri yettiğince Uplifers’ta!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale