X

Michael Jordan’ın yaşamından ilham alarak içsel savaşçınızı uyandırın

Geçenlerde, Michael Jordan’ın Nike ile olan iş birliğini anlatan “Air” filmini izledim. Bir pazarlamacı olarak, “Air Jordan” markasının doğuşunu ve zamanla dev bir markaya dönüşümünü izlemek oldukça ilham vericiydi. Sonrasında ise Jordan’ın hayatını daha iyi anlayabilmek adına Netflix’in 2020’de yayınladığı “The Last Dance” belgeseline başladım. Soluksuz bir şekilde izleyerek kısa süre içinde 10 bölümü bitirdim. Nitekim IMDB’de de 9.1 ile rekor bir puana sahip.

Şüphesiz ki belgeselden çıkarılabilecek birçok ders var. Ben ise bu yazımda, Jordan’ın hem kariyeri hem de kişisel hayatı ile ilgili kendi zeminimde bana en çok dokunan ve ilham veren noktaları paylaşacağım. Bu tarz yapımlarda o an zeminimizde ne varsa, yani hayatımızda güncel olarak hangi temalar baskınsa, dikkatimizi de ağırlıklı olarak o noktalar çeker. Bu sebeple kült eserleri defalarca izlemek ya da okumak güzeldir, her dönemimizde bizi ayrı bir yerden yakalar.

MJ: “Her zaman negatif bir durumu pozitif bir yöne çevirebilirsin” 

Kaynak: nba.com

Benzer deneyimleri yaşayan insanları birbirlerinden ayıran en büyük fark, yaşadıkları şeylere verdikleri tepkiler. Başlarına ne geldiğinden ziyade, kendilerinin ona nasıl bir anlam yükleyeceğine bilinçli olarak karar verip, onu nasıl yöneteceklerine odaklanmaları. Bununla ilgili Victor Frankl şöyle der; “Kontrolünüz dışındaki güçler, sahip olduğunuz her şeyi elinizden alabilir. Tek bir şey dışında: Duruma nasıl tepki vereceğinizi seçme özgürlüğünüz.” Bana göre Jordan’ın da onu bir süper insan yapan özelliklerinden biri; hayatında gerçekleşen olumsuz bir durumu alıp, onu bir itici güç olarak kullanarak, olumlu bir duruma dönüştürebilmesi. Ne zaman bir maçta kaybetse ya da bir şekilde o yılın en değerli oyuncusu (MVP) seçilemese, hissettiği yoğun duyguları (öfke, hayal kırıklığı, vb.) oyununa yansıtarak inanılmaz bir performans gösterdiğini görüyoruz. Yoga felsefesinde ateş elementi, dönüştürücü bir güç olarak kabul edilir. Evet fazlası ormanı yakar ama doğru kullanıldığında odunu küle dönüştürerek, sıcaklık ve parlaklık yaratır. Günlük hayatta ise bize ihtiyacımız olan içsel ateşi (tutkuyu) ve gücü verir. Jordan’ın da ateş elementini çok iyi bir şekilde kullandığını görüyoruz. O, kaybettiği zamanlarda kurban psikolojisine girip, çeşitli bahaneler üretebilir, ne kadar şanssız olduğundan yakınabilir veya yıkıcı bir tavırla dış koşulları suçlayabilirdi. Fakat, olanı geçmişte bırakıp, hep bir sonraki hamlesine odaklandı. Zihnini çok iyi bir şekilde yönetip, içindeki ateşi dönüştürerek, birçok yenilgiyi zafere çevirebildi.

MJ: “Herkesin yeteneği vardır, ancak yetenek çok çalışmak ister”

Jordan dünyanın gelmiş geçmiş en iyi basketbol oyuncularından biri. Evet doğuştan gelen inanılmaz bir yeteneği var ama onu bu noktaya taşıyan ve yıllar boyunca istikrarlı bir şekilde çok yüksek performans göstermesini sağlayan şey şüphesiz ki iş disiplini ve adanmışlığı. Hem takımına hem de sahip olduğu yeteneğe karşı bir sorumluluk hissederek, kendini fiziksel ve zihinsel olarak devamlı geliştirdiğini, böylelikle git gide ustalık kazandığını görüyoruz. Ki buradaki zihin faktörü, yani odaklanma, anda kalabilme ve acının (fiziksel yorgunluğunun) ötesine geçebilme gücü onu rakiplerinden ayıran önemli bir özellik oluyor.

Örneğin, 1977’de de Utah Jazz’a karşı oynadıkları kritik bir maçta, bir önceki gece besin zehirlenmesi yaşamasına rağmen semptomlarını geri planda tutup, kazanmaya odaklanarak inanılmaz bir performans sergiliyor. Yine yakınlarda izlediğim, Netflix’in “Tour de France: Zincirleri Kırmak” belgeselinde, benzer fiziksel güce ve idmana sahip olan oyuncuların, etaplardaki performanslarının o günkü zihinsel güçlerine göre değişkenlik gösterdiğini gözlemledim. Etaplar çok zorlu ve acımasız olduğu için; zihnini devamlı uyanık ve odaklı tutup, iyi strateji yapabilen ve daha da önemlisi acıya en uzun süre dayanabilen kişiler başarılı olabiliyor. Nitekim Groupama–FDJ’nin sportif direktörü Marc Madiot şöyle ifade ediyor:” Eğer zihinsel gücünüz yoksa, bu iş için yapılmış değilsiniz demektir”. Bu sebeple kazanmak için sadece bedenlerinin değil zihinlerinin de ustaları olmayı öğrenmeleri gerekiyor.

Benzer bir tema, Yoga öğretisi içinde de mevcut. Zorlu pozların içinde kalabilmek için beden pratiği önemli olsa da asıl olay zihinde bitiyor. Tam bırakmak üzereyken, hocalarımız “Son 1 dakika!” dediği anda poza tekrar geri döndüğüm zaman çok olmuştur. Oysaki bedenimdeki yorgunluk değişmiyor, değişen tek şey zihnimin kendine tekrar bir motivasyon ve odak noktası bulabilmesi.  Zihnimiz, kendi gücümüze dair limitli bir bakış açısına sahip, bu sebeple amaç, zihnin kontrolünü elimize alarak, onun belirlediği sınırların dışına çıkabilmek. Bırakmamızı söyleyen iç sesi susturarak, acının ötesine geçebilmek. İçimizdeki potansiyeli ancak bu şekilde tam anlamıyla ortaya çıkarabiliriz. Tabii zihnimizin yıllardır süregelen koşullanmışlıklarını aşabilmek için, Jordan ve diğer başarılı sporcularda görebileceğimiz gibi düzenli pratik yapmamız ve disiplinli bir çalışma içinde olmamız gerekiyor.

MJ: “Her şeyi yapmaya ve herkesi memnun etmeye çalışmak ağır bir yük. Herkesin benden ne yapmamam gerektiği konusundaki izlenimleriyle yaşayamam.”

Jordan zamanla, ünü tüm dünyaya yayılan, herkesin ilham aldığı, örnek figür haline geliyor. “Mike gibi ol” sloganıyla bir reklam filmi bile çekiliyor! Tabi bu onun üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor. Basketboldaki başarısının yanı sıra, siyası konularda da etki sahibi olan biri olması bekleniyor. 1990 yılında, Jesse Helms’e karşı yarışan Afro-Amerikalı eski Demokrat belediye başkanı Harvey Gantt’ı açıkça desteklemeyi reddediyor. Çoğu kişi Jordan’ı, büyürken nefret ettiği haksız bir kültürü değiştirmeye yardımcı olma şansına sahipken, sorumluluk almamakla suçluyor. O ise aktivizmin doğasında olmadığını söyleyip, “Benim görevim en iyi şekilde basketbol oynamak için sahaya çıkmaktı. İnsanlar buna katılmayabilir.” diye kendini ifade ediyor.

Jordan o dönemde Gantt’ı desteklemediği için hata yapmış veya bencilce davranmış olabilir. Fakat, o bir “süper insan” olarak görülse de elbette ki mükemmel değil ve hepimiz gibi hatalar yapmaya açık. Kendi de bunu kabul edip, enerjisinin yoğun olduğu yere odaklandığını ve herkesi memnun edemeyeceğini açıkça söylüyor. Jordan’ın bu tutumunu, her zaman ve her koşulda en doğru şeyi yapmamı bekleyen, acımasız ve mükemmeliyetçi iç sesime bir mesaj olarak alıyorum!

MJ: “Kazanmak her zaman şampiyonluk getirmez”.

Son olarak, beni belki de en çok etkileyen bölümden bahsetmek istiyorum. Jordan için 1994-95 yılları zor geçiyor. İlk olarak medyada kumar bağımlısı olduğuna ve çok fazla borcu olduğuna yönelik spekülasyonlar çıkıyor. Konu her bir basın platformunda devamlı olarak karşısına çıkıyor. Sonrasında ise talihsiz bir olay sonucunda, çok yakın bir ilişkisinin olduğu babasını kaybediyor. Tüm bunların üstüne, tam da takımının üç sene üstü üste şampiyon olduğu dönemde (yani kariyerinin zirvesinde) zihinsel olarak tükendiğini belirterek, basketbola ara verme kararı veriyor. O dönemde birçok kişi kararını eleştirmiş olmakla birlikte, kendini tekrar iyi hissedene kadar kararından vazgeçmiyor. Devamlı bir savaşçı olmamız beklenen iş hayatında, “tükenmişlik” faktörü yeteri kadar ciddiye alınmayıp, “zayıflık” belirtisi olarak yorumlanırken, bir süper güç simgesi olan Michael Jordan’ın bu arayı verebilmiş olması beni çok etkiledi. Yine andaki ihtiyacını çok iyi okuyup, kendine şefkat göstererek, yasını yaşaması için gerekli olan alanı oluşturmuş. Aslında bu da önemli bir içsel gücün göstergesi. Bize güçlü olmanın her zaman oyun sahasında kazanan olmak değil, gerektiğinde cesaretli bir şekilde sahneyi bırakıp, kendine sahip çıkmak olabileceğini öğretiyor. Nitekim döndükten sonra eski formunu kısa sürede yakalayarak, takımına yine şampiyonluklar kazandırıyor.

Hangi dal olduğundan bağımsız, sporcuların dünyasından ilham alıp, kendi hayatımızda uygulayabileceğimiz çok şey var. Siz de bahsettiğim bu yapımları izleyecek olursanız, zemininizdeki baskın temalarla ilgili gelen mesajları fark edin.  Bu hikayeleri, içsel savaşçınızı uyandırmak ve hayallerinize yönelik daha disiplinli bir çaba gösterebilmek için birer motivasyon kaynağı olarak kullanın.

Şimdiden iyi seyirler!

İlginizi çekebilir: Kendimizin en iyi versiyonu olmak için hep daha yukarı çıkmak zorunda değiliz

Kübra Keleş: 2018 yılında “kendi gerçeğimi” yaşamak üzere bir yolculuğa çıktım. Gerçi hayat boyu bu yolculuktaymışım da, bunu fark etmem 27 yılımı almış ve artık hızlanmanın zamanı gelmiş. En büyük destekçilerim Kundalini Yoga ve Gestalt öğretileriyle, kendimi değiştirmek için değil, tam tersi daha fazla “ben” olabilmek için yürümeye devam ediyorum. Hem kendimin hem de bu yoldaki diğer kahramanların yoluna ışık tutabilmek, yaralarımızı birlikte dönüştürebilmek için yazıyorum.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale