X

Mevsim değişiyor ve içimizdeki dönüşüm başlıyor (mu?)

Sonbahar mevsiminin mevcut olanı yeniden değerlendirme, işe yaramayanları bırakma, ihtiyacımız olanları (yeni bir yetkinlik ya da yeni bir alışkanlık) ise hayatımıza katabilme konusunda en doğu zaman olduğu söylenir. Bu durum, mevsimsel olarak dönüşüm geçiren doğaya uyumumuzun bir yansıması olarak da yorumlanabilir.

Ağaçlardan düşen kurumuş çıtırdayan yapraklar, bırakabilmenin; yeşilden sarılara turunculara evrilen renk tonları, var olana direnmek yerine onu kabul eden ve davet eden bir yaklaşımla ona uyumlanabilmenin göstergesi olabilir. İnce ince yağmaya başlayan yağmurlarla ıslanan toprağın yenilenen ruhumuza toprak kokusuyla iyi gelebilmesine izin vermenin zamanıdır tam da şimdi, sonbahar mevsimi… Kat kat giyilen kalın giysilerin, yavaş yavaş dolaplardan çıkarılan montların, yeni alınan kitaplarla, evlerde demlenen sıcacık adaçayıyla buluştuğumuz serin akşamların vaktidir; yeşil mandalinaların yaydığı odanın bir köşesinden diğer ucuna yayılan o mis gibi kokuyu fark ettiğimizde ya da hafta sonu tarçınlı-havuçlu kekin kokusu mutfağı sardığında hissedilen o mutluluk halidir belki de.

Sonbaharla birlikte şehre dönüş aynı zamanda içe dönüşün de bir vesilesidir. Kısalan gündüzlere uzayan gecelerin eşlik ettiği, doğanın sessizce kendi dengesine ve döngüsüne uyumlanması ile birlikte; bizler için de yavaşlama, durma, dinlenme, kendini dinleme, bırakılabilecekleri gözden geçirme ve enerjimizi en verimli şekilde yıl bitmeden hedeflenenlere yönlendirebilme dönemine geçiştir. “Bu yıl da bitiyor” hissinin getirdiği sanki hep “hedeflenenin gerisinde kalmışlık” telaşının ardından gelen o melankolik tavırdır sonbahara geçiş; ruhun kış uykusuna biraz daha yakın duran o sakin ama tuhaf meraktır.

Sürekli bir aktivite içerisinde olmayı, “olma” halinden çok “yapma” halinde bulunmayı, tükenmişliğe giden o ince çizgide üretkenliği ve her daim meşguliyeti yücelten günümüz dünyasında, bazen bile isteye “yavaşlamayı” seçmek farklı bir bakış açısından öte kimi zaman bir ihtiyaç olamaz mı?

Kendimizi öncelemenin, ruhumuzu beslemenin, zihnimizi dinlendirmenin, her an her saniye uçuşup duran düşünceleri sakinleştirmenin yolunun belki de öncelikle hayatımıza sakinliği getirmekten geçtiğini anlamak… Bu idrak, sanırım en çok sonbahar mevsimine yakışıyor.

Şehirlerdeki kültür-sanat aktivitelerinin sayısı bu mevsimde özellikle artarken, geçtiğimiz hafta ziyaret ettiğim bir sergiden sonra zihnimde kalan deneyimden süzülüp gelen, aklımdan geçen sorularla baş başa bırakmak istiyorum sizleri.

Uzun zamandır merakla beklediğim o sergiye tek başıma gittim. Amacım, sadece en sevdiğim ressamı ve üretimlerini anlayabileceğim o bir saati tamamen kendime ayırabilmek ve biraz olsun gündelik telaşların yorgunluğundan en başta zihnimde uzak kalabilmekti. Video ve fotoğraf çekmekte olan onlarca telefon ve ışık yoğunluğu arasından sıyrılıp o en sevdiğim tablonun yanına ulaşmayı başardığımda hemen hepimiz gibi benim de otomatik pilottaki ilk tepkim devreye girdi. Elim telefona gitti, karşımda duran o eşsiz güzellikteki akıp giden renk denizinden en sevdiğim, en hayranlık duyduklarımı fotoğrafla onlarca yıl sonrası için görsel hafızama sabitleyebilecektim. O eserleri ekranlar ardından deneyimlemek de mümkündü. Fakat durup düşündüm, o an sadece kocaman sahnede önümden akıp giden renklerin görsel şölenine şahit olan ben ve o muhteşem sanat eserleri vardı. Sadece bir süreliğine de olsa, eserlere hayranlıkla bakmakta olan ve sanatın iyileştirici gücünü yeniden hatırlayan “ben”e odaklanmayı ve duyumsadığım seslere, görüntülere, sergiye eşlik eden müziğe ve ressamın melankolik ruh haline kendimi kaptırmayı seçtim. Bu bilinçli bir tercihti…

Sonbaharın, doğanın, ruhumuza ve zihnimize armağan ettiği büyüleyici güzellikteki değişim ve dönüşüm manzaralarını keşfetmeyi bilinçli olarak tercih edebilecek olan bizlerin önünde mevsim kışa dönmeden üzerine düşünmek ve değerlendirmek için pek çok değerli an var…

Haemin Sunim, “Yalnızca Yavaşladığında Görebileceğin Şeyler” isimli kitabında ne güzel aktarır içe dönmenin zarafetini ve bizlere sunduğu derin anlamı: “Zihnin dışarı baktığı zaman dünyanın sert rüzgarlarından etkilenir. Ancak zihin yüzünü içe döndüğü zaman merkezimizi bulur ve durağanlıkta dinleniriz.”

Tüm kalbimizle gerçekten neye ihtiyaç duyuyoruz? Kendi özümüz, benliğimiz ve en önemlisi hayatımızı üzerine inşa ettiğimiz değerlerimiz bize neler söylüyor? Sessizliğin içerisinde kalbimizden gelen bir ses duyumsuyor muyuz? Sadece bir günü beklentisizce ve olduğu haliyle, tüm güzellikleri ve kusurlarıyla ancak olumlu/olumsuz tüm yargılardan azade bir şekilde yalnızca hayatta var olabilmenin değeriyle geçirebiliyor muyuz?

Biraz olsun bu sorularla kalabilmek; bizlerin de kendi dengemizi bulmamıza, pusulamızın şaşmadığına emin olmak ister gibi savrulduğumuz yerden yeniden bir dayanak noktasına kavuşmamıza, yaşamın ve mevsimlerin döngüsüne uyumlanmamıza, kendi küçük dünyalarımızın yörüngesinde olup biten/akıp gidenlerin ardından tüm taşların yerli yerine oturması gibi zihnimizdeki kum tanelerinin yere çökmesine yardımcı olur mu dersiniz?

Rainer Maria Rilke’nin de ifade ettiği gibi: “Kalbinde çözülmeden kalan her şey için sabırlı ol.” Kim bilir, belki de içsel dönüşümümüz tam da burada, bu mevsimde başlar…

İlginizi çekebilir: Yüzünden Düşen Bin Parça: Sanatla uyumlanan yaşamın iyi oluşumuz üzerine etkisi

Tuğçe Şenol: Merhaba, ben Tuğçe. 2007 yılında tam burslu olarak eğitim aldığım Başkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden bölüm birincisi olarak mezun oldum. Yüksek lisans eğitimim için küresel ekonomi politik ve uluslararası organizasyonlar alanına odaklanarak Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden burslu olarak kabul aldım. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın Türkiye’deki yoksullukla mücadele projeleri üzerine tez yazarak, yüksek onur derecesiyle yüksek lisans programını tamamladım; 2 yıl araştırma görevlisi ve bölüm asistanı olarak Bilkent Üniversitesi’nde çalıştım. Ardından Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler Bölümü Doktora Programı’ndan kabul alarak, yaklaşık 1 yıl programa devam ettim. İlgili dönemde, akademik kariyerime uluslararası ilişkiler alanında devam etmek istemediğime karar vererek, bir süre sonra özel sektörde çalışmaya başladım. Profesyonel anlamda 12 yılı aşkın bir süredir çalışma hayatının içerisindeyim; insan kaynakları ve öğrenme & gelişim süreçlerinin çeşitli fonksiyonlarında görev yaptım ve son olarak, uyum yönetimi alanında çalışmaya devam ediyorum. Yakın zamanda Cenevre Üniversitesi’nin International Organizations Management alanındaki 3 aylık eğitim programını ve United Nations System Staff College tarafından sunulan, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine yönelik olarak tasarlanan “Applying Integrated Policy Approaches to Accelerate the 2030 Agenda” konulu öğrenme programını tamamladım. Uzun bir süredir, çalışma hayatında kurumsal esenlik (well-being) stratejileri, psikolojik güvenlik ortamının sağlanması ve psikolojik dayanıklılık (resilience), iyi oluş halinin hem çalışanlarda hem de liderlik gelişiminin bir parçası olarak yöneticilerde desteklenmesine yönelik konularda hem ülkemizdeki hem de yurt dışındaki gelişmeleri, uygulamaları, akademik/sektörel yayınları ve çalışmaları yakından takip ediyorum. Search Inside Yourself Global'ın (SIY Global) sunduğu “Search Inside Yourself” ve “Adaptive Resilience” programlarını tamamladım. Mindfulness, öz-şefkat, sanat tarihi, modern sanat, çağdaş sanat, Batı resim sanatı tarihi, sanat terapisi, dışavurumcu sanat konularında pek çok eğitime, atölyeye ve öğrenme programlarına katılım sağladım; her fırsatta mümkün olduğunca kendimi bu alanlardaki öğrenme yolculuğuna açık tutmaya çalışıyorum. Çocukluğumdan bu yana resim sanatıyla ilgileniyorum, 2 adet kişisel sergi açma şansına sahip oldum. Müzelerde ve sanat galerilerinde vakit geçirmeyi çok seviyorum. Sanatla iyi oluş halinin geliştirilmesine yönelik inancım ve heyecanım büyük :)

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale