X

Lüksün dip yaptığı yer neresi?

Dikkat! Bu yazıda ne bir makalenin, ne de bilimsel bir araştırmanın hayatlarımıza etkileri mevcuttur. Yazının kendisinin gelecekte bir bilimsel araştırmaya konu olup olamayacağını ise zaman gösterecek.

Yeni taşındığım, daha doğrusu -bir süreliğine kendimi yeni taşınmış gibi hissedebileceğim- bir çatı katındayım bu yazıyı yazarken. Teknolojinin hayatımıza neler kattığını ve bizden neler götürdüğünü düşünmeye devam ediyorum üçüncü yazımda da. Etrafımdaki elektrikli –nedense teknoloji deyince akla ilk gelen cihazlar elektronik olmak zorundaymışım gibi- cihazlardan başlıyorum saymaya. Bir notebook -dizüstü gibi düz bir çevirisini yapabilir miyiz, emin değilim- elimin altında ve bu satırları yazmama büyük yardımı dokunuyor.

Daktilo denen kendine has yazı makinesini hatırlıyorum bir an. Karşımdaki küçük dolapta bir adet var mesela; bu şirin çatı katı odasının, yine oldukça şirin ve nostaljik bir armağanı gibi. Geldiğimden beri oracıkta sessizce duruyor ve çok uzun yıllardır kullanılmadan öylece beklediğini hemen hissettiriyor insana. Biraz şefkatle kendine geliverecekmiş gibi de sağlam hâlbuki.

Bu nostaljik flashback’in ardından, saymaya geri dönüyorum. Bir yere varacağım elbet, biraz sabredin!

Hemen arkamdaki küçük sehpanın üzerinde, hayli eski model –belki 5, belki 10 senelik- ama çalışır vaziyette bir müzik seti duruyor. Sehpayı dolu gösteriyor. Arada büyüyen bir sessizlik durumunda imdada koşuyor. Bir küçük televizyon da, onun hemen yan köşesine kurulmuş, ama neredeyse hiç izlemiyorum.

Bir lamba ışığı, kablolar ve prizler ise şehrin elektrik hattına erişmeme yardım ediyor. Tabii az sonra yazıyı bitirip editörümüze mail atarken, internet bağlantısından da faydalanacağım ve benden zeki bulduğum ‘akıllı telefonum’dan.
(İtiraf edeyim yazıya başlarken bu kadar cihaz sayacağımı düşünmemiştim.)

Tüm bunlar olmasa…

Tüm bunlar olmasa; bir eko köyde kendi halinde, doğayla iç içe, sabahları erkenden uyanıp, güne bahçemden domatesleri, biberleri toplayarak başlasam demek bile bir an duraksattı beni. Yani buna büyük bir cesaret lazım geldiğini kabul ediyor ve bu tarz bir hayatı yaşamayı seçenlere büyük saygı duyduğumu fark ediyorum. Yazması, hayal etmesi bile bir an zor geliyor.

Sonra neyse ki elektronik olmayan, daha az teknolojik görünen eşyalara geliyor sıra ve onların da en az diğerleri kadar kullanışlı ve yararlı olabildiği bir ortam yaratabilmiş olmanın; odadaki huzura, dengeye iyi geldiğini görüyorum ve kendimle az buçuk övünüyorum. (Eko köye cesaret edemedim ya, sanırım kendimi böyle şımartıyorum. Üstelik kendime yeterince dürüst davrandığım da söylenemez; zira az sonra listeleyeceğim bu eşyaların da bir teknolojinin ürünü olduklarını; dolaylı yoldan yine teknolojiyi haklı çıkarttıklarını görüp, bir iç geçirmiyor da değilim hani.)

Görünenin ardındaki teknoloji…

Bir adet termos, şekerlik niyetine kullandığım hacimli bir zeytin kutusu, bir litrelik pet su şişesi, birkaç raf ve bir yatak da saymayı bekliyor. Onları da aradan çıkardık mı; hayata karışmak için üzerime giydiğim birkaç tişört, hırka ve mont kalıyor geriye.

Masa ve üzerinde duran bir defter, üç kalem, bir fincan, bir çatal, iki çay kaşığı… Evet iki (2) adet çay kaşığı! İşte bu yazının lüks diyebileceğim ilk ve tek şeyi. Odada sadece bir bardak varken, aynı anda birden fazla çay kaşığının olması!

Evreka! Galiba sonunda neden yazdığımı buldum. Teknolojinin tüm lüksü ve ihtişamı giderek normalleşmiş, standartlaşmış ve kala kala lüks diyebileceğim fazladan bir çay kaşığı kalıyor geriye hayatımda.

Ne tuhaf! Kalan her şey o kadar hayatımızın içinde dâhil olmuşlar ki; onların adeta bizi de aşan kendi rutinlerinden değil de, en sıradan ve olması gerekenlerden lüks gibi bahsetmeye başlıyorum giderek. Kendi kendime soruyorum, size de bir faydası dokunur belki:
“Yoksa ben miyim anormal?”

Yazarın diğer yazıları için tıklayın.

Gürsoy Ercan: 2004 yılında Galatasaray Üniversitesi’ni kazanmış, Fransızca temelli eğitim veren bu kurumda, altı yıl boyunca İletişim Fakültesi’ne devam etmiştir. 2006 yılında henüz üniversiteye devam ederken, çalışma hayatına da adım atmıştır. Eurosport Türkiye adlı spor kanalında yedi yıl boyunca dünyanın dört bir yanında, gerçekleştirilen yüzlerce farklı turnuvadan spor müsabakalarının canlı anlatımlarını başarıyla gerçekleştirmiştir. Son yıllarda teknoloji felsefesi ve gastronomi üzerine okumalarına devam etmekte olup; öğrenmeyi ve öğretebilmeyi çok sevmektedir.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale