X

Kültür sanat programlarının en yeni sahnesi: A Corner in the World X bomontiada ALT

Her gün kendini yenileyen, gelişen ve hızla değişen dünyada sanatın da kendini yenilememesi ve değişmemesi elde değil. Artık sanatçıların kendini ifade etme yöntemlerinden çalışma tekniklerine, ulaştıkları kitlelerden performans alanlarına dair her şey kendini bu değişime ayak uydurarak yeniliyor. Bir nevi sanat, önündeki engelleri teker teker kaldırıyor. Günümüzde eski bir tren istasyonundan akıllı binalara kadar her yer, sanatçılar tarafından potansiyel sergi alanı olarak görülebiliyor. Var olan yerlerin yanı sıra yaratıcılığın ortaya çıkmasına destek olmayı amaçlayan “özgür ve sınırsız” mekanlarda bir hayli ön planda. Bunlardan biriyse İstanbul’un en yeni yaratıcı platformu Alt. 

Alt, genç yaratıcıların buluşabilecekleri, deneyimlerini paylaşabilecekleri ve diyalog geliştirebilecekleri bir mekana dönüşüyor. bomontiada ve çevresiyle bağlarını güçlendirmeye öncelik veren Alt’ın programına ise bu sezon, bağımsız sahne sanatları girişimi “A Corner in The World/Dünyada Bir Köşe” yön verecek. “A Corner in the World (Dünyada Bir Köşe)”, farklı kitle ve topluluklar arasında bağ kuran, araştırma ve yaratım süreçlerinde sanatçıların birlikte çalışabilecekleri, keşfedebilecekleri, deneyimleyebilecekleri alan yaratmayı amaçlayan bağımsız bir sahne sanatları festivali olarak ortaya çıkan bir oluşum. Ekip, Türkiye ve yakın coğrafyasından genç yaratıcılara, sanatçılara ve izleyicilere bağlanma imkanı tanıyan gerçek bir platform yaratmayı ve ilham vermeyi hedefliyor. 

A Corner in the World X bomontiada ALT Kasım ayı programı

A Corner in the World X bomontiada ALT Kasım ayında ev sahipliği yapacağı performanslar, müzik programları, film gösterimleri ve “Lounge Buluşmaları” ile sanatseverlere dolu bir program sunuyor.

bomontiada ALT’ın programında Fatih Gençkal’ın (Ellipsis) ve Proje Difüzyon’un Zinnure Türe yönetmenliğindeki Sarı Güzergah performansları Kasım ayında da devam ediyor. Fiziksel Tiyatro Araştırmaları’nın Şatonun Altında performansı ve MSGSÜ İstanbul Devlet Konservatuvarı Çağdaş Dans Anasanat Dalı öğrencilerinin çalışması Study for Eternal Return da sergilenecek performanslar arasında.

Alt, genç yaratıcıların buluşabilecekleri, deneyimlerini paylaşabilecekleri ve diyalog geliştirebilecekleri bir mekana dönüşüyor.

A Corner in the World X bomontiada ALT, 21. İstanbul Tiyatro Festivali ile bir işbirliği gerçekleştiriyor. İlki 2014 yılında gerçekleştirilen “Uluslararası Platform” kapsamında, 16-19 Kasım ve 23-26 Kasım tarihlerinde bomontiada ALT’ta gerçekleşecek performanslar, İstanbul Tiyatro Festivali ve A Corner in the World X bomontiada ALT işbirliğiyle yapılıyor. Buluşmalar, Fransa’dan ONDA Kurumu’nun desteği ile yerli tiyatro sahnesinin başarılı örneklerinin yurt dışında festivallerin ve kurumların programlarında yer almasını, tiyatro profesyonellerinin de aralarında bulunduğu geniş kitlelere ulaşmasını sağlamak amacıyla yapılıyor.

Ayrıca Misafir Sanatçı Programı ALT 001 programı kapsamında bomontiada ALT’ta üretilen Bir Evren Tasarlama Denemesi, ALT + programı çerçevesinde geliştirilen İKİ’de bomontiada ALT’ta sunuluyor.

bomontiada ALT’ın müzik kürasyonu bu ay Bir Baba İndie işbirliği ile yapılıyor. Müzik programı kapsamında Yok Öyle Kararlı Şeyler, Deniz Tekin, Can Kazaz, Dolu Kadehi Ters Tut sahne alıyor. Kamufle, Zafer Sernikli, C Fyah, Yunus Emre Gök ise DJ setinin başına geçiyor.

Film gösterimlerinde bu ay Başka Sinema işbirliği ile Çırak, Benim Varoş Mahallem, Suspiria, Ölümcül Oyun var. Lounge Buluşmaları’nda ise Leman Yıldız’ın konuk olacağı Tuğçe Tuna ile Türkiye’de Çağdaş Dans Konuşmaları No: II yapılıyor.

Program kapsamındaki performanslar

Bomonti’de bir audio-walk şeklinde tasarlanan Sarı Güzergah performansı ile katılımcılar semti tüm duyularıyla keşfedebilecekleri bir yolculuğa çıkıyor. Yönetmen Zinnure Türe’nin önderliğinde gerçekleşen performansta, mimarisi ve çok kültürlü yapısı sayesinde günümüze kadar çeşitli kültürel ve fiziksel “değişim/dönüşüm”ün odaklarından biri olan Bomonti’de bir yandan mahallenin sesi takip edilirken, gittikçe fluya düşen bir manzara eşliğinde yepyeni bir hikayenin ortaya çıkışına tanıklık ediyor. Performans 1-4 Kasım tarihleri arasında saat 17.00’da, 21. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında 18 Kasım Cumartesi günü saat 15.00’da, 25 Kasım Cumartesi günü saat 13.00’da bomontiada ALT önünden hareketle başlıyor.

A Corner in the World Festivali kurucu genel sanat yönetmeni Fatih Gençkal’ın yönettiği (Ellipsis), Antik Yunan tradegyası Troyalı Kadınlar’dan esinlenerek günümüzün yıkım görüntülerine doymuş zihinlerine bir yıkım hikayesi anlatıyor. Dünyanın ve bedenin evrenin merkezinde konumlandığı algısı ile tahayyülün sınırları, rastlantısallık ve rasyonelliğin iflasını yan yana koyup, sadece yenilenin değil tüm düzenin engellenemez çöküşünü resmetmeye yelteniyor. Bedenlerin ve mekanın muğlak bir hikaye çerçevesinde sahne-dışı etkenlerce manipüle edildiği koşullarda Tanrılar ve insanlar, yolculuklar ve felaketler, savaşlar ve kayıplar dünyasında bir anlam anarşisi yaratıyor. Performans bomontiada ALT’ta, 1-4 Kasım tarihlerinde arasında, 21. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında 17 Kasım Cuma günü saat 20.30’da, 18 Kasım ve 25 Kasım tarihlerinde saat 17.00’da gerçekleşiyor.

Misafir sanatçı programı Alt + kapsamında Semih Fırıncıoğlu’nun tasarladığı ve yönettiği Ekim ayı boyunca seyircilere açık provaları yapılan İKİ adlı dans tiyatrosu; öykü, tema ve bütünlük kaygılarından özgürleştirilmiş, doğrudan kendi gerçekliğine odaklı, özenle örülmüş bir deneme oluşturmayı hedefliyor. Özel olarak bomontiada ALT’ın en geniş mahzeni Stüdyo 2 için kurgulanan yapıt, görsel ve işitsel tasarımlar eşliğinde, beş dans/tiyatro sanatçısı tarafından gerçekleştiriliyor. 21. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamındaki performans, 8-11 Kasım tarihleri arasında 18 Kasım ve 25 Kasım tarihlerinde saat 20.30’da, 19 Kasım Pazar günü saat 17.00’da, 26 Kasım Pazar günü saat 13.00 ve 15.00 saatlerinde sanatseverlerle buluşuyor.

bomontiada ve çevresiyle bağlarını güçlendirmeye öncelik veren Alt’ın programına bu sezon, bağımsız sahne sanatları girişimi “A Corner in The World/Dünyada Bir Köşe” yön verecek.

Misafir sanatçı programı ALT 001’in ilk konuğu olan Nursev Irmak Demirbaş’ın proje tasarımını ve yürütülmesini yaptığı Bir Evren Tasarlama Denemesi bomontiada ALT’ta Stüdyo 1’de sanatseverlerle buluşuyor. Zaman, mekan, nesne ilişkilerinin analizi ve bu ilişkilerin çeşitlenmesi yeni zaman, mekan, nesne ilişki kurguları oluşturmak üzerine bir çalışma olan performans 16-17 Kasım tarihlerinde saat 19.00’da, 23-24 Kasım tarihlerinde saat 17.00’da gerçekleşecek.

Şatonun Altında”, Fiziksel Tiyatro Araştırmaları tarafından Jacques Lecoq ekolünde bir eğitimin sonunda, clown, fiziksel hikâye anlatıcılığı, maske oyunculuğu, bufon, grotesk oyunculuk gibi farklı stilleri harmanlayan bir deneme olarak ortaya çıktı. William Shakespeare’in Macbeth oyunundan yola çıkılarak uyarlanan metinin temel yapısını ise Lecoq pedagojisinin en özgün stillerinden biri olan Bufonlar oluşturuyor. Hiçbir şeye inanmamak ve her şeyle dalga geçmek için sahnede var olan, yeraltı dünyasına ait bu yaratıklar, Shaekspeare’in en güçlü tragedyalarından Macbeth‘le buluştuğunda ortaya absürd, trajik ve bol kanlı bir güldürü çıkıyor. 21. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında, bomontiada ALT’ta 19 Kasım Pazar günü saat 12.00 ve 15.00’da sahnelenecek oyun, seyirciyi kışkırtıcı, karanlık, rahatsız edici ve oldukça komik bir yolculuğa davet ediyor.

MSGSÜ İstanbul Devlet Konservatuvarı Çağdaş Dans Anasanat Dalı işbirliği ve 0090 katkılarıyla gerçekleşen Study for Eternal Return’de Clément Layes, yaşamdaki farklı bireysel ve kolektif ritimleri sahnelemek için teatral aygıtı kullanıyor. Ritmik anlatıların yaratımı yoluyla kendi tekil ve kolektif kimliklerimizi nasıl kurduğumuzu, koruduğumuzu, bu anlatıların yaratılması sürecinde diğer bireylere, şeylere ve ritimlere bağımlı olduğumuzu keşfetmeyi amaçlıyor. 21. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamındaki performans 23-24 Kasım tarihlerinde saat 20.30’da bomontiada ALT’ta gerçekleşiyor.

Etkinliğin müzik kolunda neler var?

A Corner in the World x bomontiada ALT kapsamında müzik programının küratörlüğünü bu ay Bir Baba İndie üstleniyor.  Yok Öyle Kararlı Şeyler grubundan Erdem Topsakal (vokal, gitar) ve Çağrı Özer (klavye, gitar, vokal) 7 Kasım Salı günü saat 20.30’da bomontiada ALT Salon 1’de akustik bir performans sergiliyor. Katılımcıların konser esnasında resim yapmalarına imkan tanıyan bu konserin bitiminde lounge alanında izleyicilerin yaptığı resimlerden oluşan bir pop-up sergi oluşturulacak. Böylelikle Yok Öyle Kararlı Şeyler’in ilk iki albümünde kendi denetiminde gerçekleştirdiği bu geleneksel sergi konsepti bu defa seyirciyi üretime ortak olmaya davet eden interaktif bir yapıya bürünüyor. Konserin hemen ardından lounge alanında sergiyi gezen katılımcıları için yerli rap sahnesinin yükselen isimlerinden Kamufle DJ setin başına geçiyor.

Vokalde Uğurhan Özay ve gitarda Mürsel Oğulcan Ava’dan oluşan Dolu Kadehi Ters Tut 14 Kasım Salı günü saat 20.30’da interaktif canlı performansı ile fotoğrafı birleştiren bir konser deneyimi için bomontiada ALT’ta. Seyirciyi de konsepte dahil eden bu etkinlikte konser mekanında çekilen fotoğraflardan oluşturulan pop-up bir sergi konserin bitiminde lounge alanında dinleyicileri bekliyor. Katılımcılar kendi fotoğraflarından oluşan serginin tadını çıkartırken DJ setin başında Nihil Piraye’den de tanınan Zafer Sernikli bulunuyor.

Etkinlikler için biletler, Mobilet iOS ve Android uygulamaları ile mobilet.com üzerinden alınabiliyor.

Deniz Tekin‘e gitarda Gürhan Öğütücü‘nün eşlik edeceği akustik performans 21 Kasım Salı günü saat 20.30’da müzikseverlerle buluşuyor. Konser esnasında seyircilerin mekanda bulabilecekleri oyun hamurlarıyla konser yapacakları nesneler konser çıkışında lounge alanında oluşturulacak pop-up sergide görülebiliyor. Dinleyiciler sergiyi gezdikleri sırada ise çoğunlukla reggae setleriyle tanınan C Fyah DJ setinin başına geçiyor.

Müziğin prova sürecini gözlemleyerek, seyirciye müzik üretimine gözlemci olarak katılma şansı sunan Can Kazaz ile Açık Prova, 28 Kasım Salı günü saat 20.30’da gerçekleşiyor. Can Kazaz’a performans sırasında Efe Demiral (gitar), Can Dedeoğlu (bas) ve Mertcan Bilgin (davul) eşlik ediyor. Yarı sohbet yarı konser niteliği taşıyan açık provalar, dinleyiciye ekibin stüdyosuna konuk olmuş izlenimi yaratıyor. Sosyal medyada dinleyicileriyle iletişimi son derece güçlü bir şekilde sürdüren Can Kazaz, müziğinin üretim sürecini de dinleyicisiyle paylaşarak müzisyen-dinleyici arasındaki sınırları zorlamaya devam ediyor. Kasım etkinliklerinin son konseri niteliğini taşıyan Can Kazaz ile Açık Prova’nın hemen ardından radyo programlarıyla ve DJ setleriyle tanınan Yunus Emre Gök lounge alanında Bir Baba Indie etkinliklerinin kapanışını gerçekleştiriyor.

Biraz da patlamış mısır kokusu…

Başka Sinema işbirliğiyle Kasım ayında da film gösterimleri devam ediyor. Singapur filmi Çırak, 5 Kasım Pazar günü saat 15.00’da bomontiada ALT’ta gösterilecek. Film bölgenin en büyük hapishanesine atanmış, 28 yaşında Malezyalı bir ıslah Memuru Aiman’ın hapishanenin uzun zamandır baş infaz memuru Rahim’in dikkatini çekmesini konu alıyor.

Yönetmenliğini Yunus Ozan Korkut’un üstlendiği Benim Varoş Mahallem, 5 Kasım Pazar günü saat 17.30’da sinemaseverlerle buluşuyor. Filmin tamamı yönetmenin doğup büyüdüğü yer olan Ceyhan’da geçiyor ve mahallelilerin hikâyelerine tanıklık ediyor. Şiddetle karışık komedi unsurları da içeren ve kimi zaman adli vakaya dönüşen olaylarıyla, ülke çapında bir çeşit popüler kültür malzemesi haline gelen şehrin insanlarına daha geniş bir perspektiften bakıyor.

Tüm zamanların en iyi korku filmleri arasında sayılan Suspiria, 40. yılına özel 35mm negatifinden restore edilmiş sansürsüz görüntü ve ses kopyasıyla 12 Kasım Pazar günü saat 15.00’da bomontiada ALT’ta. Amerikalı bale öğrencisi Suzy Bannion, dünyaca ünlü ve saygın bir Alman yatılı dans akademisinde eğitim görmeye gelmesiyle başlayan film, Suzy’nin okulun geçmişte bir “cadılar meclisi” mekanı olduğunu ve cadı geleneğinin, ayinlerinin geçmişte kalmadığını öğrenmesini konu alır. Korku-gerilim türünün en önemli yönetmenlerinden Dario Argento’nun başyapıtı kabul edilen ve İtalyan progressive rock grubu Goblin’in müzikleriyle benzersiz bir görsel-işitsel deneyime dönüşen Suspiria, yıllara meydan okuyan, zamanının çok ötesinde bir film…

Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ı dalında son dokuza seçilen ve yapımcılığını Ulrich Seidl’ın üstlendiği Ölümcül Oyun, 12 Kasım Pazar günü saat 17.30’da bomontiada ALT’ta seyirciyle bir araya geliyor. Film, 9 yaşındaki ikizler Lukas ve Elias’ın estetik bir operasyon geçirdikten sonra yüzü bandajlı bir şekilde eve dönen annelerinin gerçek anneleri olup olmadığından şüphelenmeye başlamasını konu alıyor.

Yoel Meranda, Can Eskinazi, Mustafa Uzuner, Ekrem Serdar, Eytan İpeker ve Deniz Tortum’un içinde bulunduğu organik bir sanatçı topluluğunu olan FOL’un video enstelasyonu Küçük Sinemalar, 13 Ekim-12 Kasım tarihleri arasında bomontiada ALT’ta izlenebiliyor.

Sanata değinen Lounge Buluşmaları

Lounge Buluşmaları başlığı altında dans sanatçısı, akademisyen ve koreograf Tuğçe Tuna ile dokuz farklı bölümden oluşan konuşma serilerinin ikincisi Tuğçe Tuna ile Türkiye’de Çağdaş Dans Konuşmaları No: II,  22 Kasım Çarşamba günü saat 17.00’da gerçekleşiyor. Davet edilecek olan konuklar ile, Türkiye çağdaş dans sanatının yakın tarihini görünür kılmak, anlamak ve sürece tanıklık etmeyi amaçlayan konuşmalar kapsamında bu ay İKSV İstanbul Tiyatro Festivali direktörü, Sayın Yrd. Doç. Leman Yılmaz konuk oluyor. Konuşma Türkiye’deki çağdaş dans alanının ve tiyatro sanatıyla olan ilişkisi üzerine odaklanıyor.

Program kapsamındaki etkinlikleri daha yakından takip etmek istiyorsanız, Alt’ın Facebook sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Etkinlikler için biletler, Mobilet iOS ve Android uygulamaları ile mobilet.com üzerinden alınabiliyor.

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale