Konfor alanından çıkmak ya da çıkmamak; işte bütün mesele bu

Kısa bir aradan sonra yeniden merhaba…

Bu sefer cebimdeki sorulara cevap aramak üzere oturdum klavyenin başına. Hepimiz için zorlu, hem de oldukça zorlu bir yılı geride bırakırken, sorgulamadan edemiyorum bu sene neler kattım kendime diye. Dünyayı etkisi altına almış bir salgın ile mücadele ederken, benim için bir de sevdiklerimi kaybettiğim, bana farklı mücadele alanları da getiren bir yıl oldu ve hala da oluyor. 

Ama arkama yaslanıp gözden geçirdiğimde, kendime de katkı sağlamaktan vazgeçmediğim bir sene olmuş. Bunca olumsuzluk arasında hatırı sayılır bir gelişme bence. Mesela, hayata geçirmek için kalbimi çarptıran bir fikrim oluştu. Bunun üzerine, eğitimler alıp, kendimi geliştirme yönünde ilk adımlarımı da attım, henüz bebek adımları ile ilerlesem de eminim ki bir gün olgunlaşacak.

Sonra, özümle tanışmak için kollarımı sıvadım. Daha gerçekçi bir bakış açışı ile yeniden kendimle tanıştım. Ben ne isterim, özüm kim, her bir davranışım nelere hizmet ediyor, hepsine baktım tek tek, hala da bakmaya, yeniden tanımaya devam ediyorum kendimi. 

Hiç sıkılmadan, yepyeni biriyle tanışır gibi tanışıyorum kendimle. Kendime iyi geldiğimi fark ediyorum her seferinde. Bir nevi inzivadayım sanki. Ancak bu inzivadan yavaş yavaş çıkmanın vakti geldi. Bu çıkışla beraber, içimde uyanan diğer hislere de cevap aramaya devam ediyorum.

Konfor alanımı ne kadar seviyorum? Bu alandan nasıl ve ne şekilde çıkmalıyım ya da çıkmalı mıyım? Sevdiğim herkesin uzağımda olması sebebiyle artık yavaş yavaş daha özgür düşünerek, gerekli riskleri almam gerektiği hisleri sarıp sarmalıyor her bir hücremi. 

Ama nasıl yapacağımı, nereden başlayacağımı bir türlü formüle edemiyorum. Yeri geldiğinde güvenli sandığı limanlarından ayrılmayı bilen ben, bu sefer bambaşka bir mücadele alanında ne yapacağını bilemez haldeyim. Bir yanım bilindik alışkanlıkların güveni ile rahatlamışken, diğer yanım artık bu kadar güvenin yettiğini, biraz yenilik aramam gerektiğini söylüyor. 

Her seçim bir vazgeçiştir. Biliyorum! Ama nelerden vazgeçmeliyim, ne için ve kimin için bu konfor alanının dışına çıkmalıyım soruları kafamı o kadar meşgul ediyor ki bir türlü objektifliğe erişemiyorum. İlham aldığım insanlara bakıyorum epeydir, hepsi hayatlarının bir döneminde gözlerini karartmış ve o konfor alanlarından çıkmışlar. Buna cesaret edebilen herkes bir şekilde hayalini kurduğu o hayata zorluklarla da olsa erişmişler. 

Bunu yapacak gücüm olmasına rağmen beni bekleyen belirsizlik denizinde dalgalarla mücadele edecek gücümün olduğundan bazen emin olamıyorum. Bildiğim tek bir şey oluyor bu noktada; artık güvenli limanlardan ayrılmam gerek. İpleri çözüp, denizin o eşsiz maviliğini seyretmem gerek. Bu seyirde fırtına da olsa elbet bir gün dinecektir, öyle değil mi?

Sahi, nedir beni tutan bu kıyılarda? Neden sıkı sıkıya bana ait olmayan halatlarla bağlıyım ki bu limana. Ne bekliyorum o ipleri çözmek için? Sanırım, yola çıkmak istediğim ekip de biraz tedirgin bu yolculuktan; belki de benim biraz cesaretlendirmem gerekiyordur ekibimi kim bilir? 

Ya da o ulaşmak istediğim yeni limana varmak için, ipi de kendim çözmeli, dümene de kendim geçmeliyim. Kendi gemisinin kaptanı olunca insan daha iyi göremez mi zaten ufku? 

Ve galiba yolumu buluyorum yine bir yazının sonunda. Biliyorum ki, hayalini kurduğum o yeni limana gitmek için yola çıkacak gücü bir gün bulacağım. Belki bugün hemen değil, ama bir gün mutlaka… O gün gelene kadar da ben gemimin bakımını yapmaya, yola çıkacak gücü toparlamaya devam edeceğim.

Yazının başında bahsettiğim cebimdeki sorulara belki bu yazıda bir çözüm bulamadım, ama yine yeniden gördüm ki belki bazen başkalarından beklediğim tüm güç benim içimde, bunu hatırladım yeniden. Yeri geldiğinde de dümene geçmek için hazırlanmaya devam edeceğim bir süre daha… Sonra ver elini yeni mavilikler…

Peki ya siz? İstemeden demirlediğiniz limanlardan ayrılmak isteyip de ayrılamadığınız oldu mu hiç? Ayrılmak için sadece halatı çözerek işe başlamaya ne dersiniz? 

İlginizi çekebilir: Geçmiş, hayatımızın neresindedir: Şimdiyi kutlamak için ters yöne giden koltuğa oturmak ister misiniz?

Pınar Tümkaya
Selamlar, ben Pınar Tümkaya. 1984 senesinde sevimli bir Akdeniz kenti olan İskenderun’da doğdum. Çukurova Üniversitesi İktisat Bölümünden 2007 senesinde mezun olmadan hemen önce hep ... Devam