Kalp çakra üzerine çalışmalar 3: Oluşa inanmak ve teşekkür etmek

‘Zayıflar asla affedemez. Bağışlama güçlünün niteliğidir…’
Gandhi

Kalbi güzel kendi güzel ahlakı güzel… Kalpten dilenmişlerin gerçeğe dönüştüğü bir zaman. Tam kalbimden geçirdim ki karşıma çıktı. Tam kalpten istedim ki oldu. Tam kalpten söyledim ki hayatıma girdi. Kalbim el vermiyor, kalbim kabul etmiyor, içim rahat değil… İki kalp bir olduğunda samanlık seyran olur. Yeter ki kalpler bir olsun!

İşte kalbin gücünü bir kez daha bizlere hatırlatan belki gün içerisinde hiç farkında olmadan kullandığımız o hoş sözler bir kez daha hatırlayarak başlayalım istiyorum bugünkü maceramıza… Evet, kalp çakra çalışmalarımızda adım adım ilerliyoruz. Öncelikle kalbin gücünü anlamaya çalıştık. Sonra ilk adımımızı affetmek ile attık. Şimdi sıra oluşta, oluşa inanmak ve kabul etmeyi anlamakta…

Neden kalp çakra ile çalışırken bir kabul duygusu gerekmektedir? Kalp akışı değiştirme titreşimine sahip, kalp gücü (bazen iman gücü olarak ta atfedilebilen!) dağları yerinden oynatacak bir kaynaktır. Eğer bu kaynak evrenin akışından evrenin kurallarından evrenin varlığından farklı evrenle uyumsuz olacak olursa kalp çakra çalışmalarımız istediğimiz niteliğe ulaşamayabilir…

Kalp öncelikle derinden bir inançla evrenin daima ‘en iyi’ olanı getirdiğine tezahür edenin bizim ‘anlayışımıza’ sığamayacak kadar yüce bir nitelikte ve çok daha büyük bir akışın parçası olarak bizlere ulaştığına inanmalı ve bunu daha ötesinde hissedebilmelidir. Her daim korunduğunu kollandığını bu dünyaya en iyiyi tecrübe etmek için bu dünyaya kendi kendini ifade etmek için bu dünyaya kendisine verilmiş olan hediyeleri kalpte saklı güçleri sunmak için geldiğini bilmelidir…

Şöyle düşünelim, bir akar suyun üzerindeyiz. Su hızla akmakta. Çok berrak ve çok güzel bir su. Bir ağacın dalına tutunmuşuz. Aslında yüzmek kapasitemiz var, su bizi boğmadan, dibe çekmeden veya bize bir zarar germeden hoş bir kıyıya iletmek istemektedir. Ama o dala tutunup kalıyoruz, neden yüzmekten korkuyoruz? Neden yüzmek niteliğimizi sahip olduğumuz bu kapasiteyi bile unutmuşuz… Oysa ki akışın bizi doğru kıyılara her daim sürükleyeceğini bilseydik, tabi ki bizi o dala tutunduran gücün bu suda yüzebilmek niteliğini de bahşettiğine inansaydık… Her şey nasıl olurdu?

İşte bu yüzden kalp üzerine yapacağımız çalışmalarda, akışta, evrenle birlikte, her daim olana direnmeden, kabul vererek belki kalbimizle akışın nasıl gitmesine kabul verdiğimize odaklanarak belki kalbimizden geçenleri fısıldayarak olana teşekkürler olana daha fazla şükürle olanı zorla değiştirmeye çalışmadan şikayet etmeden strese girmeden sadece olduğu gibi kabul vermek bu yüzden çok önemli bir basamaktır…

Şimdi teşekkürlerinizi yazın!

Evet, bir kalem kağıt alıyoruz. Ve sizlerden ricam boş bir sayfaya şu anda teşekkür ettiğiniz şeyleri yazmanız. Bu sağlığınız da olabilir, size gelen bir hediye de olabilir, olmasını istediğiniz bir şeyi olmuş gibi teşekkür etmek de olabilir… Sadece sonsuz bir şükran duygusuyla teşekkür etmenizi istiyorum. Saçınızın güzelliği, yeni evinizin size hissettirdiği güven duygusu veya sadece o sabah sağlıkla uyanabildiğiniz için de olabilir…

Evet, teşekkür ettikçe kalbiniz daha çok teşekkürü çağıracak… Oluşa kabul veriyor olacak. Evrenin muhteşemliğine onay veriyor olacak… Olmayandan gelmeyenden şikayetten uzaklaşacak… İşte kalbimiz böylece çakra çalışmaları için hazır hale gelecek…

Oluşa inanın, oluşu kucaklayın, basit bir bakış açısı benimseyin, çünkü kalbimiz daha farklısını yüklemeye kıyamayacağımız kadar muhteşemdir, tertemizdir… Bugün ‘teşekkür etmek’ günümüz olsun, benimle başlayalım, bu yazıyı okuduğunuz zaman ayırdığınız ve bana kalbinizi açtığınız için sonsuz sonsuz teşekkürlerimle!

 

İlginizi çekebilir: Kalp çakra üzerine çalışmalar 2: Önce affetmekle başlayalım

Pınar Özeken (Ulus)
2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini ... Devam