X

İyileşme öyküleri: Kırılgan şeyler

Başkaları için daima güçlü olmak zorunda hissederdim kendimi. Her şeyi kaldırabileceğimi sanırdım. Başkaları kolayca kırılırken tek parça kalabileceğimi… Her gece yalnız kaldığımda sessizce isyan edip her sabah yeniden gülümserdim dünyaya. Ve unuturdum benim de herkes kadar kırılgan olmaya hakkım olduğunu.

Evet, başkaları için daima güçlü olmak zorunda hissederdim kendimi. Hiçbir şey belimi bükemez, hiçbir şey zırhımı delemezmiş gibi. Ama yalnız kaldığımda dağılıverirdim un kurabiyesi gibi.

Bu dünya için fazla kırılgan bulurdum kendimi çoğu zaman. Üzülürdüm de bunun için. Bende yanlış olan bir şeyler varmış gibi hissederdim. Başkalarının umursamadığı şeyleri günlerce kafama taktığım, önemsiz olaylar yüzünden kendimi paraladığım, küçük şeylerden çok fazla etkilendiğim için bende bir eksiklik, zayıflık ya da tuhaflık olduğunu düşünürdüm. Böyle olduğum için gizli gizli utanırdım da…

Oysa artık çok iyi biliyorum ki, kırılgan olmak zayıf olmakla aynı şey değildir. Kırılgan olmak, dünyanın etkisine açık olmak demektir. Dünyanın bütün duygularına; sevgiye, kedere, mutluluğa ve gözyaşlarına. Kırılgan olmak, verdiği tüm acıya rağmen insana bahşedilmiş bir süper güçtür aslında. Her şeyi hissetmek, ışığı içeriye almak ve hayatı lıkır lıkır içmek demektir.
“Her şeyde bir çatlak vardır”, der Leonard Cohen. “Işık içeriye işte böyle girer.” Düşünüyorum da, kendimi tamamen yenilmez kılarsam ışığımı da kaybederim en sonunda. Bir duvara dönüşürüm. Taştan bir heykele. Bir gargoyle’a. Yüzeyde yaşayan, yaşamak yerine sadece nefes alan, duygusuz bir canlıya.

Ben derinlere inmek istiyorum oysa. Çatlaklarla dolu olmayı seviyorum. Çatlaklarıma sahip çıkmayı öğrenmek istiyorum. Derinlere ineceksem, bunun kırılganlığım sayesinde olacağını biliyorum.

Evet, evet, derinlere inmek ve orada gördüklerimi yazmak istiyorum ben. Sığ sularda yüzmek yerine o korkutucu ve muhteşem koyu mavinin içinde kaybetmek istiyorum kendimi. Yazmak da, üretmenin bütün biçimleri gibi, kırılgan bir eylem ne de olsa. Ve tüm kırılgan eylemler gibi, kaybolmayı gerektiriyor bir parça. Oraya gitmek ve döndüğümde, orada tanık olduğum bütün o muhteşem şeyleri kaleme almak: Sadece bunu istiyorum şu hayatta.

Hem seviyorum da kırılgan şeyleri. Hep sevdim onları. Müziği, çiçekleri, yağmuru, yıldızları, kedileri… Biliyorum kırılgan şeylerin kendilerine göre bir güzelliği olduğunu. Ve onlardan biri olduğumu kabullendiğim gün, kendimi daha çok sevmek için bir adım atmış olduğumu.

Yazmak benim için gözyaşlarımdan güzel bir şey yaratmak demek. Her sabah, güneş ile ayın vals yaptığı o sihirli saatte oturuyorum masamın başına. Tamamen açık, tamamen dürüst, tamamen kırılgan bir halde başlıyorum yazmaya. Zırhlara, maskelere, taşlaşmış kalplere yer yoktur yazı masasında.

Tuhaf bir rüyanın devamı gibi geliyor böyle zamanlarda yazdıklarım bana. Çok seviyorum bunu: Hava ne karanlık ne aydınlık, kahvem sıcak, fonda Joan Baez o kırılgan sesiyle “Farewell, Angelina”yı söylüyor oluyor mesela. Ve kısacık, sihirli bir an için, bu dünyadaki en hüzünlü ve en mutlu yazar benmişim gibi geliyor bana.

Tabii, kırılgan olmanın bu dünyada korkunç bir bedeli olduğunun farkındayım pekâlâ. Ama buna odaklanmak yerine, onu bir hediyeymişçesine kabul etmeyi seçiyorum yine de. Çünkü bütün kalbimle inanıyorum ki, anlamlı bir yaşama giden yol kırılgan olmaktan geçiyor aslında.

Bir zamanlar, başkaları için güçlü olmak zorunda hissederdim kendimi. Her şeyi kaldırabileceğimi sanırdım. Başkaları kolayca kırılırken tek parça kalabileceğimi… Her gece yalnız kaldığımda sessizce isyan edip, her sabah yeniden gülümserdim dünyaya. Ve unuturdum benim de herkes kadar kırılgan olmaya hakkım olduğunu.

Evet, başkaları için daima güçlü olmak zorunda hissederdim kendimi. Hiçbir şey belimi bükemez, hiçbir şey zırhımı delemezmiş gibi. Ama yalnız kaldığımda dağılıverirdim un kurabiyesi gibi.

Şimdiyse, acı çekme pahasına, ardına kadar açıyorum kalbimin pencerelerini. Çünkü yaşadığım sürece, doyasıya hissetmek istiyorum her şeyi.

İlginizi çekebilir: İyileşme öyküleri: Arp şarkıları

Zeynep Alpaslan: Zeynep Alpaslan 1983’te İstanbul’da doğdu. Hem çocuklar hem yetişkinler için öykü, roman, şiir ve karikatür alanında eserler verdi. Tokyo (2018) isimli ilk çocuk romanı KYÖV Çocuk Edebiyatı ödülünü kazandı. Plüton Sakinleri isimli müzik grubu için şarkı sözleri yazdı. Resimleriyle karma sergilere katıldı. Zeynep kedileri Pogo ve Yoko ile birlikte İstanbul’da yaşıyor, boş zamanlarında resim yapıyor ve kendi çizgi romanlarını yazıp çiziyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale