İlişki koçluğu nedir, ilişkilerinize nasıl fayda sağlar?

Bizler sosyal canlılarız, yaşamımız büyük oranda ilişkilerimiz tarafından belirleniyor. Şimdilerde modern yaşam hepimizi daha fazla zorladığından olsa gerek, iyi ilişkilerin getirdiği desteğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyoruz. İyi ilişkiler başarının, mutluluğun, fiziksel ve ruhsal sağlığın yoldaşları ve hatta olmazsa olmazları… Sosyal araştırmalar bunu ölçüyor ve kanıtlıyor. Ancak şu da var ki iyi ilişkilere olan ihtiyacımız artarken ne yazık ki olanaklarımız ve becerilerimiz neredeyse o oranda azalıyor. Yalnızca duygusal ilişkilerimizde değil, tüm ilişkilerimizde aksaklıklar, zorlanmalar içinde buluyoruz kendimizi.

Bu nedenle ilişkilerimiz konusunda yapılan araştırmalar ve bilimsel çalışmalar giderek yaygınlaşıyor. Konuyu duygusal ilişkilerimizle sınırlandırarak ele alacak olursak sağlıklı ve mutlu çiftlerin alışkanlıkları, neleri daha farklı yaptıkları, mücadeledeki bir ilişkinin nasıl kurtarılabileceği hakkında araştırmaların pek çok şekilde bize rehberlik ettiğini söyleyebiliriz.

Öyleyse “aşk ve ilişkiler bilimi”nin söylediklerine kulak verelim.

Akışına bırakmak

Çoğumuz ilişkilerimizi doğaçlama yaşıyoruz. “Doğal olan da bu değil mi?” diyorsanız cevap hem “evet” hem “hayır.” Aşkın ilk aşamalarında hissettiğimiz heyecan, canlılık ve olumlu motivasyonlar, gidişatı Eros’un oklarına teslim ettiğimiz ve “yüce sevgi”, “arzu” ve “aşk” gibi halleri deneyimlediğimiz doğaçlamanın tatlı kısımları… Ancak ilişkinin sonraki basamaklarında günlük yaşamın rutinine kapılmış, zamanın yıpratıcılığına yenik düşmeye, kişisel yüklerin ağırlığıyla ezilmeye başlamışsak işte artık bu noktada doğaçlamanın yararını değil, zararını görmeye başlıyoruz. Akışına bırakıldığında yokuş aşağı inen pek çok ilişkiden birini deneyimliyor ve kimi zaman bunu, yolun sonuna geldiğimizde fark ediyoruz. İncinmiş duygularımız, zorlanmalarımız, artan çatışmalar ve tatsızlıklar bazen sadece ilişkiden kaçarak kurtulabildiğimiz noktaya geliyor. Sonra gelsin yeni yüklerle bir başka hikâye…

Kabul etmemiz gereken başlıca gerçek şu ki; mutlu ve sağlıklı ilişkiler kurmak ve sürdürmek için doğaçlama kadar emek ve sorumluluk da gerekiyor. “Bu emeği hangi alanlarda vereceğiz?” derseniz, cevap: Empati, pozitif olmak ve kabul. Bir diğer deyişle, eşimizin (partnerimizin) ihtiyaçlarını görebilmek, olumlu olmaya niyet etmek, gerektiğinde de olduğu gibi kabul etmek…

Her şeyden önce farklılıklarımızın kaçınılmaz olduğunu bilmek ve farklılıkların varlığı-yokluğu ile değil, onları ele alış biçimimizle düğümün çözüldüğünü fark etmek gerek… Eleştiri ve reddetmenin, savunma ve geri çekilmeye neden olduğunu görmek… Ve tam da bu nedenle çiftlerin birbirlerine yakın olmayı sürdürecek şekilde duygular hakkında konuşmayı öğrenmeleri, bunu gerçekleştirmek için de diyalog kanallarını açık tutmaları gerektiğini bilmek gerek.

Olumlu olmak

İşte bu noktada “olumlu”nun gücünden faydalanıyoruz. Küçük de olsa sık sık olumlu şeyler yapmanın, birbirini takdir etmenin ilişkiyi ayakta tutmaktaki gücü hatırı sayılır derecede büyük. 1970’lerden beri ilişki laboratuvarında binlerce çifti, birçok açıdan gözlemleyen Gottman Enstitüsü’nün ortaya koyduğu sonuçlara göre eşinize her gün takdir sözleri söylemek, iltifat etmek gibi küçük, rutin temas noktaları ilişkinin duygusal bağını ayakta tutmakta hayati bir role sahip. Bu, eşinizin onaylandığını hissetmesini sağladığı gibi sizin de onu neden seçtiğinizi size sürekli hatırlatan bir araca dönüşüyor. Aksi durumda ise, yani takdir yoksa, hoş söz yoksa, hor görme ve eleştiri çoksa duygusal kopukluklar ilişkiyi yokuş aşağı bir yöne doğru sürüklüyor…

Kalp işi mi, beyin işi mi?

Bu iki güzel mecrayı birbirinden ayırmak, ne kadar doğru? Konuyu “kalpçiler” ve “beyinciler” diye iki cepheye ayırmayı elbette istemeyiz. Ancak ikisinin rolünü anlayıp fark etmek çok işimize yarar. Aşkın, sevginin yüreğimizden, kalbimizden gelme bir insanlık hali olduğuna neredeyse hepimiz iknâyız. Öyle ya, bütün mitler yüreğimizin götürdüğü yere gitmemizi salık verir.

İlişkilerde de gönlümüzün onaylamadığı bir öyküyü yaşamayı hiç istemeyiz. Ancak kalbimizin yaptığı seçimler bu ilk aşamada oldukça güvenilirken, ilişkiyi sürdürmek ve gerçek yaşama uyum sağlamak söz konusu olduğunda aklımıza da ihtiyaç duymaya başlarız. Duygularımızın, sezgilerimizin gücünü de yanımıza alarak aklımızı da her daim yoldaş edinmemiz gerekir. Aksi halde ilişkinin doğasında zaman zaman kaçınılmaz olan çatışma hallerini de yönetemez hale geliriz. İki farklı dünyanın birbirine uyumlanma ve kendi sınırlarına da hâkim olma çabası içsel ve dışsal zorlanmaları da getirir.

“Çatışma” deyince ilkin, “kavga etmek”, “tartışmak” gelebilir aklımıza ama bununla daha geniş bir kavramı, her tür zorlanmayı, denge arayışını ve çabayı kastediyorum. İşte bu noktada aklımızı devreye sokmayı öğrenmemiz gerekiyor. Olumluya odaklanabilmek, stresi yönetmek, empati yapmak aklımızla yönlendirebileceğimiz becerilerimiz. Bu da en temelde “farkındalık” ile ilgili. Beynimiz genellikle kaygı üretmeye ve kötüyü hatırlamaya yönelir. Bunun nedeni çok açık: Sürekli riskleri ve olumsuz senaryoları gözden geçirmek bizi ilkel dönemde hayatta tutan mekanizmalardı. Ancak şimdi eskisi kadar ihtiyaç duymadığımız halde çalışmaya devam eden bir özelliğimiz bu. Yerli, yersiz olumsuz duygu ve düşüncelere kapılıyoruz. İşte bu nedenle hem kendimizin hem de partnerimizin durumunu “fark etmek”, içine düşebileceğimiz düşünce yanlışlarını, duygularımızın şiddetiyle yapabileceğimiz hataları görmek çok hayati önem taşıyor.

İlişkilerde koçluk ne işimize yarar?

Koçluk klinik olmayan konularda kişilerin yaşam, kariyer ve ilişki kalitelerini arttırmaya, hedeflerini gerçekleştirmeye odaklanan bir uzmanlık alanı. Günümüzde ilişkiler ile ilgili olarak da koçluk hizmeti alma kültürü ve alışkanlığı giderek yaygınlaşıyor. Gelişmiş ülkelerde son beş yılda %30 büyüyen koçluk sektörü, yükselmekte olan alanlar arasında. Elbette bunda en önemli neden, daha iyi ilişkiler için desteğe, vizyona ve araçlara olan ihtiyacımızın artması.

Her geçen gün sınırları daha çok netleşen ve standartları giderek yükselen koçluk mesleği farklı ekoller ve yaklaşımlarla temsil ediliyor. Burada esas olan çalışmaların bilimsel temel ile yapılması elbette. Psikoloji biliminin son yüz yılda insan mutluluğuna sağladığı büyük katkılar koçluk metotlarını da şekillendiriyor ve geliştiriyor. Koçluk eğitimleri ve koçluk hizmeti almak isteyenlerin koçluk hizmeti ve eğitimi veren kişi veya kurumun deneyimini, sertifikasyonlarını ve ekolünü araştırması ve ehil ellere itibar etmesi de büyük önem taşıyor.

İlişki koçu ile partnerimizle birlikte veya tek başımıza çalışma seçenekleriniz bulunuyor. Her iki durumda da kendimize ömür boyu kullanılabileceğimiz kılavuzlar ediniyoruz. Günümüzde bize ve ilişkimize iyi gelecek metot ve bilgiye ulaşmak kolaylaştığı halde, bu bilgiyi pratiğe dönüştürüp hayat kalitemize hizmet eder hale getirmek zorlaşmış durumda. İşte koçluk çalışmaları, bu zorluğu aşmamız, duygu ve davranışlarımıza hâkim olmamız için doğru uygulamaları gösterir, ilişkilerimizde hedeflerimize uygun düzenlemeler ve pozitif yönde değişimler için yolumuzu açar.

İlişkilerimizi daha iyi yönetmek ve böylece daha mutlu bir yaşam sürmek için hesaplaşmamız gereken çok sayıda kavram ve geliştirmemiz gereken çok sayıda beceri var. İlişki koçluğu kendimizi ve yaşamımızda değerli olan birçok kavramı daha iyi anlamamıza yardımcı oluyor. Yaşamımız boyu; kim olduğumuz, yaşamdan neler beklediğimiz, bu beklentilere uygun bir yaşam sürüp sürmediğimiz, nasıl bir ilişki içinde olduğumuz ve bu ilişkinin bize neler kattığı, aşkın bize ve partnerimize ne ifade ettiği ve bunu çoğaltmak için neler yapabileceğimiz, kendimizi kurban etmeden öz saygımızı nasıl koruyabileceğimiz, çatışmalara rağmen karşılıklı güven ve saygıyı nasıl sürdürebileceğimiz, cinselliğin ilişkimizi nasıl etkilediği, mutluluk getirmeyen bir ilişkiyi ne kadar devam ettireceğimiz, ayrılık ve boşanma gibi aşamalarda zorluklarla nasıl baş edeceğimiz, ilişkilerimizde toplumun beklentilerini ne derecede gözetmek zorunda olduğumuz, bireysel ve ortak dünyamızda nasıl doyumlu yaşayacağımız, yeni ilişkilere nasıl adım atacağımız gibi bir çok konuyu masaya yatırmak ve doğru sorulara uygun yanıtları araştırmak durumundayız.

İşte ilişki koçu, doğru soruları sormanız ve kendi özgün yanıtlarınızı bulmanızda olduğu kadar, verdiğiniz yanıtlara uygun bir yaşam tarzını pratiğe dönüştürmeniz için de size eşlik ediyor.

Ela Uysal ICF Onaylı İlişki Koçluğu Eğitim Lideri
Hacettepe Üniversitesi, Mütercim Tercümanlık Bölümü’nden mezun olduktan sonra global firmalarda çeşitli görevler aldı. Kurumsal kariyerine devam ederken bir yandan kişisel gelişimle ilgili çalışmalara başladı. ... Devam