İlişki doktoru 4: İki ayrı yarıdan bir elma olabilmek mümkün mü?

“Senin bir havan var, beni asıl saran o… Onunla daha bir değere biniyor soluk almak.” Cemal Süreya

Son dönemde sizlerden çok güzel yorumlar aldığım bu yazı serisinde, ilişkilerimizde sıkça rastladığımız “ayrı olmak” ve “bir olmak” kavramlarını daha yakından inceleyerek devam ediyoruz.

Ayrı olmak, aslında bildiğimiz fiziksel ayrılık değil fakat ilişkilerimizde hepimizin karşılaştığı “ben” ve “sen” kutuplaşması… İki parça olmak da diyebiliriz aslında, bir bütüne dönüşememeyi ifade ediyoruz… Yolumuzda yanımızda olanı gerçekten “bilmediğimiz” zamanları anlatıyor ben ve sen olmak… Benim isteklerimin, önceliklerimizin, kalbimdekilerin, sen ile karışamadığı ve belki de karşılaşamadığı durumları… Düşen göz yaşımızın “umurunda bile olmadığı” o diğeri diye düşünüp de geçebildiği/geçebildiğimiz zamanları anlatıyor… “Biz” diye hissedemediğimiz anları; ben ve sen olarak kendi yolumuzda kendimizce belki de yalnız hissederek devam ettiğimiz ilişkilerimizi, evliliklerimizi…

İlişki doktoru 4: İki ayrı yarıdan bir elma olabilmek mümkün mü?

“Bir olmak” ise gerçekten et ve tırnak olmak demek… Bir olmak biz olarak hissedebilmek ve hayata karşı biz olarak durabilmek demek aslında… Bir olmak, kendimizi unutmak değil de o yanımızdakinin elinin sırtımızda olduğunu hissedebilmek daima… Düştüğümüzde kaldıracağını, ağladığımızda sakinleştireceğini, sevindiğimizde bizden daha fazla sevineceğini bilmek… Güvenme, kendimizi o güvenli sulara bırakabilmek… Ayrı olduğumuz anlarda bile “bir” huzuruna bürünebilmeyi, sevginin, aşkın, varlığın ve oluşun bir noktasına ulaşmasını anlatıyor…

Hatırlayacağımız üzere, bu yazı serimizde, ilişkimizi bir doktora götürseydik ve aynı kendimiz doktora gitmişiz gibi bize “Ne şikayetiniz var?” diye sorulsaydı, ilişkimiz için ne anlatıyor olurduk sorusuna kendimizce yanıt bulmaya çalışacağız… Peki neden ilişkilerimizde “ayrı” olmak yani ben ve sen olmak ile bir olabilmek, yani biz olabilmek bu kadar hassas bir dengede? Bu sorumuzun yanıtı oldukça basit aslında… Her ne kadar görmek istemesek de ilişkilerimizdeki bu ayrımcılığın farkında olup (da olmamazlıktan gelsek de) bir olmak “iki” kişilik bir iş… Sadece kadının istemesiyle sadece erkeğin istemesiyle gelinebilecek bir nokta değildir…

Bir elmanın iki yarısı kalıp da bir elmayı gerçekten “olabilmek” için o iki farklı yarının da en az aynı oranda “bir olmaya” razı olması gerekmektedir… Karşıdan baktığımızda “vericilik” olarak görülebilecek bu durumu biraz daha yakından inceleyebiliriz. Örneğin ilişkimizde, birlikte zaman geçirmek konusunda kadın olarak sürekli biz ortak bir program yapmaya çalışıyoruz ve karşı taraftan bu şekilde bir istek göremiyoruz. Veya tam tersini düşünebiliriz; erkek olarak sürekli biz bir program yapıyoruz ve sevdiğimiz kadından aynı şekilde bir karşılık göremiyoruz… Bu durumda “ortak” alanlarımız, paylaşımlarımız, zamanlarımız giderek azalıyor. Ve ilişkimiz aynı derecede iki kaynaktan da beslenmediği için sadece bir yarının varlığı toplam bir bütün yapmaya ne yazıktır ki yetmiyor…

İşte tam da bu durumlarda “kutuplaşma” yani bizin ayrılması ve ben ve sen olmak geliveriyor. Birbirimizi suçlamaya başlıyoruz… Ben bunu yaptım sen yapmadın, ben seni davet ettim sen gelmedin, ben bunu söylemiştim sen dinlemedin, ben sana daha çok kıymet verdim sen vermedin… Ben senin tüm istediklerini yaptım sen beni görmedin… Ben seni mutlu etmek için çok uğraştım sen bunu anlamadın… Ben sana çok zaman ayırdım sen hiç anlamadın…

İlişki doktoru 4: İki ayrı yarıdan bir elma olabilmek mümkün mü?

Ve daha fazlası… Ben ve sen “ayrımına” geldiğimiz ilişkilerimizi adeta kopuşa sürükleyen bu nokta, bir bütünü oluşturmaya oldukça uzak olduğumuz yerdir. Aslında “ben” ve “sen” ayrımını yaratan, her iki kişinin aynı veya benzer inançla, vermek gayretiyle, sevgiyle, yapıcılıkla, hissiyatla ve önceliklendirme ile “bir” olmaya gönül vermemiş olmasıdır…

Bugün bu yazımda bana eşlik ediyorsanız ilişkinize yeniden bakmanızı dilerim… Bir olmak oldukça kolay, ben ve senden önce biz diyebilmek oldukça kolay…

Yeter ki egomuzu, o versin ben vermeyeyim, o yapsın ben yapmayayım, o uğraşsın ben uğraşmayayım gibi “o” ve “ben” dediğimiz cümlelerimizi hayatımızdan çıkartabilelim… Kalpten “biz” olarak yani ilişkimizi “biz” olarak düşünebilelim…

Yeter ki bir elmanın iki güzel yarısı olmayı görebilelim, bir muhteşem bütün için “iki” yarının da gerektiğini anlayabilelim…

 

 İlginizi çekebilir: İlişki doktoru 3: Bu yol beni nereye götürür; gitmek mi kalmak mı?

Pınar Özeken (Ulus)
2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini ... Devam