İki kere ikinin dört ettiği günlerden sen olduğun an’lar

Tüm akşam yarının için yaptığın planların yerinde bu sabahın ilk ışıklarıyla yeller mi esiyor? Gözünü açtığında hiçbir şey dün kurguladığın şekliyle gelmiyor mu önüne? Bu sabah, haftanın ilk günü, bırak olmayan olmadığıyla kalsın sen olanda kal. Ayaklarının gitmek zorunda olduğu yerler dışında gitmek istediği yerlere adım atması kadar enerji verebilecek başka bir şey yakışmıyor, bu sabahlara.

Gitmek için çok uzağa gitmen gerekmiyor. Tüm şartlanmaları tüm kalıpları bırak bugün ve gözlerin izin ver görsün bugün. Tüm mecburiyetlerin arasında sana kalan kısacık zamanı istediğin gibi değerlendirebilmenin dönüştürücü gücüne şahit ol. Bazen dışarıdan bir şey duymaya gerek yok, içine ses ver. Bazen navigasyona gerek yok, adımların nereye gidecekse bırak gitsinler. En son ne zaman hiçbir plan yapmadan yürüdün? Koşuşturmadan zihnen ve fiziken, en son ne zaman gerçekten yürüdün? Esen rüzgarı ne zaman fark ettin attığın adımlarda ve havayı ne zaman doyasıya içine çektin? “Aman şehirde de ne havası ya!” dediğini duyar gibiyim. Ama sonuçta aldığın nefes değil mi? Şehirde de nefes alıyorsun bir şekilde, değil mi? Araştırmalar bir insanın günde 86400 kez nefes aldığını söylüyor. Sen aldığın bir nefese ne zaman şükrettin?

Tüm mecburiyetlerin arasında sana kalan kısacık zamanı istediğin gibi değerlendirebilmenin dönüştürücü gücüne şahit ol. Bazen dışarıdan bir şey duymaya gerek yok, içine ses ver.

Bugün bildiğin, öğrendiğin, öğretilen tüm şeylerden uzaklaşabilmeye adımlar atmana niyet ediyorum. Bugün bilimsel kanıtlardan, bugün spiritüel durumlardan uzak, kulaklarını dış etkenlerin hepsine kapamış, sadece içine kulak vermiş olmanı diliyorum. Bazen duymak için mücadele verdiğimiz anlar bizi yordu bazen de görmek için. Tüm kaosun içinde bir de kendi kendimizi yormayalım bugün. Zaten duymak için kulaklarımız, görmek için gözlerimiz, hissetmek için yüreğimiz varken, bir dış etkene ihtiyaç duymaya gerek olduğunu düşünmüyorum, en azından bugün.

Ben böyle bir sabaha uyandım. İçinde bulunduğum yoldaki yanlış inanç kalıplarından yorulduğum, bilimsel kanıtlar aramaktan usandığım, yine en bildiğim ve bana iyi gelen, yaşayıp da onayladığım, iç sesimle paralel yürümeye uyandım. Attığım adımların bugün ne olursa olsun “zorunda” bile olsam, içimdeki sesten uzaklaşmadıkça beni mutsuz edebileceğine inanmadığım bir gündeyim. Yarın ne olur bilinmez, çok da önemi yok. Şu an buradayım, ben benim. Yarın da yarında olacağım ve ben yine ben olacağım, belki başka şekilde ama bir şekilde ben olarak.

Tüm kaosun içinde bir de kendi kendimizi yormayalım bugün.

Bu yol senin yolun. Belki, matematikte bildiğimiz tek çarpma işlemini hatırladığımız zaman onu her gün işe yarar hale getirebiliriz: nede olsa iki kere iki dört!

 

İlginizi çekebilir: İçinde yuva olarak bildiğin şeyden manevi evrimine giden yol

Şebnem Pınar
Merhaba! Yazılarımda benim 'anlama yolculuğumu' okuyor olacaksınız. Beni anlamak için yazan birisi olarak tanımlamak da isteyebilirsiniz. Şimdi daha önceden edindiğiniz tüm varsayımları ve okurken ... Devam