Hızlısın, hızlıyım, hızlı: Peki, biraz yavaşlayabilir miyiz?

Geçen hafta durmak konusundan bahsetmiştik. Bu konuyla bağlantılı olarak devam etmek istiyorum. Çünkü günümüz çağında her şeyin giderek hızlanması durma konusunu giderek zorlaştırıyor. O yüzden bu hafta da birazcık hız konusu üzerinde duralım. Hız kavramı özellikle teknolojinin gelişmesi ve nüfusun artması ile birlikte toplumda hepimizin giderek içine çekildiği bir durum haline geldi. Hızlı internet, hızlı yolculuk, hızlı arabalar, hızlı ilişkiler, hızlı alışveriş, hızlı kilo verme, hızlıca başarıya ulaşmak, hızlı zengin olma, hızlı güzellik, hızlı tedavi vb. pek çok kavram bugün hayatımızın içerisinde yer alıyor. Bunlardan bazıları hayatımızı kolaylaştıran yapılar olsa da bir çoğunun beraberinde bizden götürdüğü pek çok şey var. Özellikle de metropol şehirlerde yaşayan insanlar bu durumlardan daha çok etkilenirken, aynı zamanda bu duruma bağımlı hale gelebiliyor.

Daha önce size insanın adaptasyon sürecinden bahsetmiştim ve insan bunu yaparken olumlu ve olumsuz durumları ayırmadan hayatta kalma duygusu sayesinde ortama uyum sağlamak amacıyla otomatik olarak gerçekleştirebilmektedir.  Sosyal medya, teknoloji ve toplum baskısı sürekli hızlı olmaya, başarmaya, iyi gözükmeye ve bizi diğerleri ile bir yarış hali içerisinde olma durumuna sokarak yaşamımızı maskelemeye ve kendimizi kandırma durumlarına kadar bizi götürebilmektedir. Sürekli olarak iyi olma, güçlü olma, başarılı olma , en güzel hayatı yaşama gibi oluşturulan maskeler bizi gerçeklikten uzaklaştırma yolunda ilerlemektedir. İşin kötüsü sosyal sistem bunu bize kendi kendimize yapacak durumlara getirerek tetiği bize çektirmektedir. Beraberinde  bugün sahte ve çarpık ilişkiler, hızlı yaşanmışlık, çabuk tükenen duygular, yetersizlik, tatminsizlik, değersizlik, depresyon, sürekli en iyisi ben olmalıyım çabası, hep mutluyum görünümleri, hep pozitif olma çabaları vb. bir çok durumu kendi kendimize yaratmamıza ortam sağlamaktadır.

Bunu daha iyi anlamak adına size bir film önermek istiyorum. Inside Out (Ters Yüz) filmi bir çocuk filmi gibi görünse de duyguların nasıl çalıştığını anlatan çok güzel bir filmdir. Orada ilk başta temel 5 duygu anlatılmaktadır. Bu duygular içerisinde hep üzüntü duygusu karakterinden kaçmaya çalışırlar, hep neşe peşinde koşarlar, sonra anlaşılır ki üzüntü olmadan neşe olmaz. Yani önce durmadan emeklemeden, yürümeden, hızlanılmaz, hayatta hep hızlı olmanıza gerek yoktur. Bazen yetersiz, bazen değersiz, bazen mutsuz olmak diğer anları değerli ve anlamlı kılar. İlerlemenize ve gelişmenize yardımcı olur. Size ilerlemeniz gereken doğru yolu göstermeye çalışır. O yüzden duygularınızı gözlemlemek önemlidir.

Hayatınızda demlenerek gitmek, bazen tat almak istiyorsanız, hızınızı ayarlamak önemlidir. Hayatta hızlı olmakta var yavaş olmakta, bunu başkalarının sizin üzerinizde belirlemesine, sizi sürekli yarış halinde hissettirerek, sürekli hızlandırmasına izin vermeyin. Kendinizi maskelenmiş bir benlik ve sahtelikler üzerine sürüklemeyin. Bugün yaşamış olduğumuz psikolojik ve fizyolojik birçok faktör kendi benliğimize, kendi iç niyetimize aykırı ilerlemeye çalışmamız sonucunda tetiklenir ve oluşur. Yine bir yazının sonuna gelirken ufak bir egzersiz ile kapatalım.

Hayatta bunlar niye başıma geliyor ve bunlarla neden uğraşıyorum? sorusunu Ben aslında neleri yapmak istemiyorum? sorusuna çevirerek cevap verirseniz, ufak da olsa cevapları uygulamaya başlarsanız, hayatta bazı olumlu şeylerin değiştiğini ve kendiliğinden hızlanacağını göreceksiniz. Ufak da olsa yolunuza bir ışık olması dileğiyle…

İlginizi çekebilir: Geçmişte mi yaşıyorsun, gelecekte mi?

Mert Bağ Egzersiz Uzmanı ve Nefes Koçu
Merhabalar, ben Mert Bağ. Erken yaşlarda ilk olarak voleybol branşını hayatıma kattıktan sonra basketbolla tanıştım ve uzun yıllar basketbol ve voleybol branşlarında çeşitli takımlarda ... Devam