X
    Kategoriler: EXPLORE UP

Hindistan Günlükleri: Jaipur Jodhpur’a baka baka kararır

 

Hindistan; bölgelere, bölünmelere, eyaletlere ayrılmalara doyamamış, “Bölüne bölüne dolanıyorum Mecnun gibi meyhaneleri” demiş adeta! Taşı, toprağı biraz pis, havası nemli, kokusu ağır, iklimi tropik, felsefesi ütopik, yaşam tarzı trajik bir o kadar da patetik olan bu karmaşık ülkenin en büyük eyaleti olarak geçen bölgesi; Rajasthan. Land of Kings (Kralların Toprağı) olarak da bilinen Rajasthan; “Pur” lu şehirleri bünyesinde barındıran bir bölge. Nitekim ilerleyen satırlarda ve yazılarda samimiyeti ilerleteceğiniz şehirler Jaipur, Jodhpur, Ranakpur, Udaipur diye devam ediyor. Rajasthan turumuza çıkmak için kırmızı düğmeye Jaipur’la basıyorum efendim. Jaipur; Rajasthan bölgesinin baş ve en büyük şehri olmakla birlikte, Pink City (Pembe Şehir) olarak anıldığı gibi, “Hindistan’ın Paris’i” diye de kitaplarda yerini alıyor. Hiç dalga geçmiyorum, Hintlilerin yalancısıyım, google edin, onaylayın, benim kroluğum değil! Zaten bence Udaipur; daha ziyade bir Paris, bir Monaco diyebilirim…

Pembe Şehir; Jaipur

Artık musondan mıdır, nedendir bilinmez, nev-i şahsına münhasır bir çamur huzmesiyle Jaipur; hafızalarda yerini alıyor. Şehir, adeta balçıkla sıvanmış gibi bir çamur içinde olmasına rağmen karizmasından hiçbir şey kaybetmiyor. Diğerlerine nazaran, daha yerleşik ve farklı mimariye sahip. Mimari anlamda başarıda ve enteresanlıkta tavan yapmış bir şehir diyebilirim Jaipur için. Hawa Mahal (Rüzgarların Sarayı), aynısından Delhi’de de bulunan, aynı zamanda UNESCO ( Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü)’nün Dünya Mirasları Listesi’nde olan gözlem evi; Jantar Mantar, Naharargah Kalesi, Jaigarh ve Amber Kalesi, Şehir Sarayı gibi hazinelere ev sahipliği yapıyor Jaipur. Hindistan; gerçekten mücevher kutusu gibi bir ülke. Bu kadar pisliğin, yokluğun kucağında, inanılmaz yapılara sahip olduğu gibi, onları çok iyi şekilde korumayı başarabilmişler! Gerçekten bu çerçevede onlara hayran kalmamak elde değil. Herkes elindekinin değerini bu kadar iyi bilse ne ala, mualla!

Hawa Mahal’de

Turistik, artistik, karakteristik ve daha bir sürü şey…

Hawa Mahal; 1799’da Maharaja Sawai Pratap Singh tarafından inşa edilmiş. Allah bu uzun isimli zata güç, kuvvet vermiş ki jharokhas diye adlandırılan 953, minik pencereyi azimle yapmış. Azmine, emeğine, çimentosuna, boyasına, kumdan taşına, toprağına, havasına, suyuna… sağlık vallahi, ne diyeyim. Ben Hawa Mahal’e hayran kaldım. Bir de karşısında Jantar Mantar manzarası var ki, insanı alıp başka diyarlara götürüyor, kendisini bambaşka bir boyutta hissettiriyor… Delhi’de pembe tonlarda bulunan bu astroloji gözlem evi, burada sarı renkle karşımıza çıkıyor. Jaipur’daki Jantar Mantar, Babür İmparatorluğu’nun son dönemlerinde inşa edilmiş olup, en büyük ve en iyi saklanmış gözlem evi olarak geçiyor. İtiraf edeyim ben de Jaipur’dakini daha çok beğendim…

Hawa Mahal’den Jantar Mantar manzarası
Amber Kalesi

Maota Gölü’ne bakan, heybetli ve artistik Amber Kalesi; Jaipur’un en önemli turistik atraksiyonlarından biri. Hindu ve Rajput elementleriyle harmanlanmış bu harika yapıyı görmeden şehri terk etmemelisiniz…. Bütün bu turistik gezilerden yorulup, ayaklarınıza kara sular indikten sonra şöyle yağlı, baharatlı bir Hint yemeğini hak edeceksiniz. Bunun için de şehirde pek seçenek olmadığını söyleyerek, Hindistan sınırlarında kaldığım en karakteristik otellerden biri olan; Royal Heritage Haveli’de leziz bir yemek yemenizi tavsiye ederim. Jaipur’da bir gece konaklamak yeter de artar bile. Ama bu tek gecede de aileden miras kalan bu romantik otelde kalmanızı öneririm.

Pushkar’ın Yolları Taştan…

Deli Kız’ın bohçası

Hindistan’da araba yolculuğu yapmak ne kadar akıl karıdır bilinmez, özellikle de muson zamanında. Ama işte söz konusu bizim gibi tahtası eksikler olunca, her türlü hareket bekleniyor. Trafiğin her anlamda korkunç olduğu bir ülkeden söz ediyoruz. Millet oryantasyonunu kaybetmişçesine, hiçbir trafik kuralına uymadan, kendini yollarda bir yandan diğerine savuruyor.

– “Şerit mi, o da ne?”
– “Emniyet kemeri, haşa”.
– “Trafik ışıkları, olsa da olur, olmasa da!”

İşte bu çerçevede şehirler arası yol yapmak pek mantıklı görünmese de, iki şehir arasında kalan muhteşem şehirleri, kasabaları görmek için araba yolculuğunu tek geçerim. Bunlardan biri de, Hindistan’ın en eski yerleşim merkezlerinden olan Pushkar.

Pushkar Gölü

Pushkar Gölü’nün etrafında, 52 adet gatla (göle inen merdivenler) çevrili bu kutsal kasabanın tam olarak hangi tarihte bulunduğu bilinmese de, Lord Brahma tarafından yaratıldığına inanılıyor. Pushkar için küçük Varanasi diyebilirim. Hindu teolojisine göre, dinine bağlı insanların gelip dualarını ettikleri, göle girerek günahlarından arındıkları, kutsal, ruhani bir kasaba. Tek farkı; bu gölde, Ganj Nehri’nde olduğu gibi ölüler yakılmıyor, külleri veya ölü bedenleri göle atılmıyor.

Gatlarda bir İnek

Pushkar’ın bir de acılı, bir o kadar da romantik bir hikayesi var. Hindular; bu kutsal, haç kasabasındaki gölün; Lord Shiva’nın ölen karısı Sati’nin ardından döktüğü göz yaşlarından oluştuğuna inanıyor. Allahım, ne sevgi, ne sevgi? Hindistan topraklarında gerçekten bir kadın olarak kendinizi bayağı ezik hissedebiliyorsunuz! Ben çocuktan ayrıldığımda; ne ağlamaktan göl oluşturdu, ne de uğruma türbeler, barınaklar, tapınaklar yaptırdı! Vallahi bu seferki ayrılığımızda ağlamazsa gözlerini oyacağım he, bu ne kardeşim? Benim başım kel mi lan! Kırılan kadınlık gururunuzu onarmak için etrafta dolaşıp, milyon tane incik boncuğu üç kuruşa alarak kendinizi sakinleştirebilirsiniz. Bir de tabii ülkede tek olan; Brahma Temple’ı gezmeden Pushkar’ı terk etmeyin. Bu arada, biz Pushkar’da 3 saat geçirdik. Etrafı dolaştık, duamızı ettik ve Jodhpur’a doğru yola koyulduk. Ama kalmak isterseniz çok başka bir havası ve kendine özgü bir yerleşimi olduğunu, Avrupalı hippi kesimin de gelip birkaç ayını burada geçirdiğini söyleyebilirim. Aklıma gelen ve dışardan görüp çok beğendiğim Oasis Hotel denenebilir. Yiyecek, içecek ve alışveriş için de, göle giden yolda her şey önünüze çıkıyor zaten. Bu arada bu hippi ve turist bolluğu Pushkar’a biraz zarar vermiş, eski şaşasını, temizliğini, orman alanlarını ve daha bir sürü şeyini kaybetmiş deniyor bu kutsal kasaba için. Ama ben Hintli dostlarıma güveniyorum, zira bu kadar Dünya Mirası’na sahip çıkabilmiş, iyi koruyabilmiş bir millet olarak Pushkar’ın da yok olup gitmesine izin vermeyeceklerdir.

Domdom kurşunu

Bir Wenne ve bavullar koyulduk yola!..

Mavi Şehir; Jodhpur

Pushkar’da da çıplak ayak, gatlarda koşup oynadıktan sonra, tatlı şoförümüz Wenne’nin de klimayı köklemesi üzerine bir de otoyolda tuvalet ararken muson yağmurlarında yıkanmamız eklenince “Beni köyümün yağmurlarında yıkayın” tadında ağlaya ağlaya Jodhpur’a ulaştık. Bu sefer gerçekten “yana yana buraları dolaşıyorum” diyebildim, zira Jodhpur’a ateşler içinde yanarak girdim. Tam 8 gündür içme suyuyla dişlerimi fırçalamama, pürellerle elimi, kolumu sıvazlamama rağmen mikroptan ve cırcırdan kaçamadım. Size haftalardır söylüyorum; Hindistan’da cırcır kaderdir! Alnınıza yazılmış bir kere, kaçamazsınız! İşte bu sebepten dolayı, ben güzel otelimiz Kothi Heritage’da yatağın sağ ve sol köşesi dışında Mavi Şehir; Jodhpur’a dair başka bir şey göremedim. Çünkü ertesi gün Udaipur’a gitmek üzere 6 saatlik bir araba yolculuğu yapacaktık. Eğer kendimi toparlayamasaydım, adını tarihe altın harflerle yazdıran bir araba yolculuğu geçirebilirdik… Neyse ki dinlenebildim ve cırcıra düşman, bünyeye dost, kral ilaç; Normix sayesinde kendime gelebildim.

Kale’den bir başkadır Jodhpur

Reklamları geçtikten sonra göremediğim Jodhpur’la ilgili naçizane bilgiler vermeyi bir borç bilirim. Mavi Şehir; Jodhpur, Jaipur’dan sonra Rajasthan bölgesinin ikinci büyük şehri. Yıl boyunca süren güzel havasından dolayı Sun City (Güneş Şehri) olarak da anılıyor aynı zamanda. Benim göremediğim için çok üzüldüğüm; Mehrangarh Kalesi, Umaid Bhawan Sarayı, Jaswant Thada anıt mezarı ve Kaylana Gölü gibi birbirinden güzel değerleri görüp, bana da anlatırsanız çok sevinirim…  Bir de otelimizin hemen yanındaki Mad About Cakes’de bir tatlı patlatıp, hemen yanında bulunan (adını unuttuğum) güzel restoranda bir şeyler yiyerek beni hatırlayabilirsiniz…

cezadayız

Önemli Detaylar:

  • Özellikle Jaipur’da müze tadındaki yerlerin içindeki ve yakınındaki yerlerden alışveriş yapmayın. Oradan biraz uzaklaştığınızda, yol kenarındaki tezgahlarda aynı pantolon, elbise ve incik boncukları yarıdan da az fiyatına bulacaksınız. Sabreden derviş muradına ermiş, dayanın.
  • Araba yolculuğuna çıkmadan birkaç saat öncesinden su ve herhangi bir sıvı tüketimini kesin, yoksa majör pişman olursunuz. Zira, otoyollarda güzel yurdumuzda olduğu gibi benzinciler, restoranlar falan yok. Ya çocukluğunuza dönüp altınıza yapmak zorunda kalırsınız, ya da maymun gibi çalılara koşarsınız. Demedi demeyin.
  • Pushkar’da, adam olmadan cin çarpmaya çalışan bir takım delikanlılar yok değil. Size türlü hikayeler anlatıp, dünya kuru bazında küçük ama kendilerine göre büyük meblağlarda para aşırtmaya sizi ikna etmeye çalışacaklardır. 50-100 rupi ateşleyip, yanlarından uzaklaşabilirsiniz…
  • Özel şoförler, tuktukçular; turistleri hiç paraya saatlerce bekliyorlar. Günlük belli bir fiyata anlaşsanız da kendilerine 2 saat sonra geleceğim deyip, 5 saat sonra döneceğiniz için, onlara da 3-5 bahşiş ateşlerseniz çok sevineceklerdir.
  • Kasım’da Pushkar’da gerçekleşen Pushkar Camel Fair (Deve Festivali)’i de bir görün derim. Tavsiye edeni bol.
  • Jaipur’da file binmeyi de unutmayın. Tabii gönül ister ki daha doğanın göbeğinde bir fil turu yapalım ama bizim gibi musonda giderseniz, şehirde binalar arasında file binmekten başka şansınız olamaz. İlle de fil, yine de fil diyenlerdenseniz bununla yetineceksiniz.

 

Yazarın tüm yazıları için tıklayın.

Irmak Yazım: Irmak Yazım // 1987’de İstanbul’da doğdum ama kendimi Rio’da veya Havana’da doğmuş gibi hisseden değişik bir canlıyım. Rio’nun Irmak demek olduğunu hesaba katarsak çok da garip gelmemeye başlıyor bir yerden sonra. Kapı gıcırtısına oynarım, gülmeyi, spor yapmayı, yemek yemeyi, insanları, hayvanları, kitapları, filmleri ve daha bir sürü şeyleri çok severim. Bir daha mı geleceğiz dünyaya bakış açısından yola çıkarak dünyayı gezmeyi kendime bir borç bildim. Hayatta kendimi en mutlu hissettiğim anların gezilerimi anlatırken olduğunu anlamamla birlikte bu mutluluğu sizlerle de paylaşmak istedim…

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale