X

Hemen şimdi mutlu olmanın ve iyi hissetmenin 3 yolu

Bilimsel araştırmalara göre mutlu insanlar daha uzun yaşıyor, hayattan ve işlerinden daha fazla keyif alıyor, depresyon ve stresle daha kolay başa çıkıyorlar. Yine araştırmalara göre mutluluk bizi hastalıklardan koruma potansiyeline sahip. Carnegie Mellon Üniversitesi’nden Dr. Sheldon Cohen tarafından 334 yetişkin üzerinde yapılan araştırmada, deneklere soğuk algınlığı benzeri semptomlara yol açan virüsler içeren burun damlaları verilmiş. Araştırma sonucunda, “mutlu deneklerin” soğuk algınlığı kapma olasılığının düşük olduğunu, hastalığı kapanlarda da semptomların daha az şiddetli olduğu görülmüş.

Mutluluk pozitif ve negatif düşüncelerimiz arasında gidip gelen bir seçimdir.

Mutlu olmanın aslında sadece zihnimizle ilgili bir durum olduğunun farkında mısınız? Bana inanmıyor musunuz? Çocukken hepimizin korktuğu diş doktoru ziyaretlerini hatırlayın. Diyelim doktorunuz çocuk ruhundan anlayan bir kişiydi ve dişinizi tedavi ederken size güzel hikayeler anlattı, rahatlamanızı sağladı. Fiziksel olarak diş hekiminin koltuğunda olmanıza rağmen, artık korkmuyordunuz ve zihinsel olarak daha mutlu bir yerdeydiniz.

Mutluluğumuzu dış koşullara bağladığımızda aslında mutsuzluğa davetiye çıkarıyoruz demektir. O çok istediğimiz kırmızı elbiseyi alınca, okulu bitirince ya da iş yerinde terfi edince çok mutlu olacağımızı zannederiz oysaki bu mutluluklar sadece anlıksal mutluluklardır. Biz her zaman mutluluğu varılacak bir durak olarak görüyoruz. Oysa mutluluk yolculuğun ta kendisidir.

Mutluluk pozitif ve negatif düşüncelerimiz arasında gidip gelen bir seçimdir.Ben çok şişmanım, kendimden nefret ediyorum” dediğimizde mutsuzluğa yelken açıyoruz demektir. “Kilo vermek istiyorum, doğru diyetisyene danışarak bunu yapacağıma inanıyorum” yapıcı ve bizi mutlu eden bir düşüncedir. Peki kendimizi daha mutlu hissetmek için neler yapabiliriz? 

1. İyimser olun

Yale Üniversitesinden Dr. Becca Levy tarafından yürütülen araştırmalar sonucunda; olaylara iyimser bir şekilde yaklaşmanın, sağlık üzerinde sigarayı bırakmak ve düzenli spor yapmak kadar olumlu etkisi olduğu ortaya çıktı. Ayrıca olumlu bir bakış açısına sahip olmanın, insan sağlığı üzerinde düşük tansiyon ve kolesterolden de daha etkili olduğu tes­pit edildi. Psychology Bulletin Journal’da yayınlanan bir araştırmaya göreyse iyimser olmak kalp sağlığını koruyor. Siz o kadar da iyimser bir insan değilseniz kendinizi bu konuda geliştirebilirsiniz. Nasıl mı? Kırtasiyeciden kendinize beğendiğiniz bir defteri alın. Bu sizin “İyimserlik Defteri”niz olacak.

Bilimsel araştırmalara göre mutlu insanlar daha uzun yaşıyor, hayattan ve işlerinden daha fazla keyif alıyor, depresyon ve stresle daha kolay başa çıkıyorlar.

Her gün beş, on dakika boyunca defterinize başınıza gelen güzel olayları, şükredeceğiniz konuları yazın. Tıpkı Julia Andrews’in The Sound of Music filminde söylediği “My Favorite Things” şarkısı gibi, günlüğünüze sizi mutlu eden, en sevdiğiniz şeyleri not edin. Kendinizi kötümser hissettiğiniz zamanlarda günlüğünüze bakarak hayatınızdaki güzellikleri, şükredeceğiniz olayları kendinize hatırlatıp gününüze daha iyimser bir şekilde devam edebilirsiniz. Şükredecek bir şey her zaman vardır. Yeter ki dünyaya şükran dolu gözlerle bakmasını bilin.

2. Pozitif duygular uyandıran müzikler dinleyin

Müziğin iyileştirici etkisi Antik Çağlardan beri bilinen bir gerçek. Ancak müziğin etkisinden maksimum şekilde yararlanmak için doğru müzik türlerini seçmeliyiz. Yapılan bir araştırmaya göre her gün müzik dinlemek stresi azaltıyor. Yine aynı araştırmada müzik dinleyenlerin daha pozitif duygulara sahip olduğu belirtiliyor. Ancak bu araştırmanın sonucuna göre, her müzik aynı etkiyi yapıyor diyemeyiz. Örneğin araştırma heavy metal tarzı müzik dinleyenlerin öfke seviyesinde bir artış olduğunu ortaya çıkarmış. Müzikten pozitif etki almak için, insana pozitif hisler veren müzikleri dinlemek en iyisi. 

Pozitif, neşeli müziklerin bedenimize de iyi geldiğini bir başka araştırma ortaya çıkarmış. Maryland Medical Center araştırmacılarının sonuçlarına göre, müzik ve kalp sağlığı arasında bir ilişki var. Araştırmacılar, neşeli müzik dinlemenin kan damarlarına daha fazla kan akışını sağladığını bulmuşlar. Neşeli müzik dinleyen insanların kan akışının %26 arttığı gözlenirken, endişe ve korku içeren müzik dinleyenlerde bu oranın sadece %6 olduğu saptanmış. 

Pozitif, neşeli müziklerin bedenimize de iyi geldiğini bir başka araştırma ortaya çıkarmış.

Müzik zevkimiz ne olursa olsun, müziğin iyileştirici etkisinden yararlanmak ve kendimizi daha mutlu hissetmek için kendi zevkimize uygun müziklerin yanı sıra, her gün neşeli müzikler de dinlemeyi ihmal etmeyelim.

3. Affedin

Başlığı okuyunca, “hemen şimdi mutlu olmanın yollarından biri affetmek nasıl olur?” dediğinizi duyar gibiyim. Benim de size cevabım “neden olmasın?” olacak. Harvard Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre affetmek vücudu birçok hastalıktan koruyabiliyor. Araştırma, birini affedememenin vücuda verdiği zararları şöyle sıralıyor: “Kalp hastalıkları, nörolojik bozukluk ve hafıza kaybı riski büyür. Kortizol hormonu seviyesi artar.” Bu hormonun artması bağışıklık sistemi bozuklukları başta olmak üzere, şeker hastalığı, yüksek tansiyon gibi hastalıklara sebep olabilir. Amerika’da 1423 kişi üzerinde yapılan bir başka araştırma ise affetmenin mutlu hissetmek ve ruh sağlığı üzerinde önemli etkileri olduğunu ortaya çıkarmıştır. Amerikan Psikoloji Derneği (American Psychological Association) tarafından Birleşmiş Milletler’de yayınlanan “Affetme” raporu da affetme eyleminin insanı mutlu ettiğini ortaya koyuyor.

Gelin bugünden itibaren ruhunuza ve bedeninize bir iyilik yapın.

Size hata yapmış, mutsuz etmiş o insanı ya da insanları affetmemek için haklı nedenleriniz olduğuna eminim. Ama onları affetmemek sağlığınızı tehlikeye atacak bir boyuta gelmişse, ya da sizi mutsuz ediyorsa, kendinize kötülük yapmıyor musunuz sizce? Evet affetmeyerek kendinizi sabote ediyorsunuz. O kişiyi ya da kişileri her düşündüğünüzde geriliyorsunuz, bu gerilimi vücudunuz ve ruhunuzda hissediyorsunuz.

Gelin bugünden itibaren ruhunuza ve bedeninize bir iyilik yapın. O bir türlü affedemediğiniz kişi ya da kişileri affedin. Her ne kadar affetmek kolay bir eylem olmasa da özgürleşmek için gerekli olduğu yadsınamaz. Çoğu insan affetmenin, nefret ettiği kişiyi suçsuz ya da haklı bulduğu anlamına geleceğini sanarak affetme eyleminden kaçınır. Oysa affederek, içinize ferahlığı davet ederek, kendinizi çok daha mutlu hissedecek ve sağlığınızı koruyacaksınız. 

Bizi, affetme eyleminden alıkoyan nedenlerden bir diğeri de affedeceğimiz kişiyle yüzleşmek istemememiz olabilir. Bir insanı affetmek istiyorsanız illa onunla yüzleşmenize ve onu affettiğinizi söylemenize gerek yok. Bunu kendi içimizden de yapabiliriz. Nasıl mı? O insana hiç göndermeyeceğiniz bir mektup yazarak. Evinizin en sevdiğiniz köşesine oturun. Eğer seviyorsanız yanınıza bitki çayınızı ve de mektubunuzu yazmak için kullanacağınız kağıt, kalemi alın. Önce çayınızdan bir yudum, sonra da derin bir nefes aldıktan sonra affetmek istediğiniz kişiye karşı duyduğunuz bütün hisleri yazmaya başlayın. Şu an karşınızda olsaydı ona neler söylerdiniz? Onu neden bir türlü affedemiyorsunuz? Bunların hepsini yazın. İçinizdekileri iyice döktüğünüzden emin olduktan sonra, yazdıklarınızı okuyun.

Onu neden bir türlü affedemiyorsunuz? Bunların hepsini yazın.

Bu yakıcı hisler size kendinizi nasıl hissettiriyor? Affedememe duygusunu vücudunuzun hangi bölgesinde hissediyorsunuz? Evet size haksızlık yapıldı, evet o kişi canınızı çok acıttı. Ama siz bu kötü hislerle yaşamaya devam etmek istediğinizden emin misiniz?  Eğer affetmeye hazırsanız egzersizimizin ikinci kısmına devam edebilirsiniz.

İlk önce yazdığınız mektubu bir kez daha okuyun ve yırtın. Şimdi sıra ikinci bir mektup yazmaya geldi. Bu mektupta affetmek istediğiniz kişiye onu affetme nedenlerinizi yazın. Mektup şu şekilde olabilir: “Seni affetmek istiyorum çünkü seni affetmeyerek, artık kendime zarar vermek istemiyorum.” “Seni affetmek istiyorum, çünkü affetmemek yüreğime ağır geliyor ve ben artık kendime daha ferah bir hayat yaşatmak istiyorum “. Mektubunuz bitince derin bir nefes alın ve o kişiyi affetme düşüncesine kendinizi yavaş yavaş alıştırın. Bu sadece bir başlangıç. Uzun süredir affedemediğiniz bir kişiyi, sadece bu egzersizi yaparak affedemeyebilirsiniz. Her şey gibi affetmek de zaman alacaktır. Ancak hiç olmazsa artık affetme yolculuğuna doğru bir adım attınız. Kendinizi tebrik edin lütfen.

Evet mutlu olmak için verdiğim diğer iki öneri, affetmeye oranla daha kolaylar. Siz listemizden, size şu an en uygun olanını alıp, kendinizi daha mutlu hissetmeye başlayabilirsiniz. Sorularınız için e-posta adresim: rsolaker@gmail.com

Bir sonraki yazımızda görüşünceye dek, sevgiyle kalın.  

Bu yazının tüm hakları Rana Kutvan’a ve Uplifers’a aittir. İzinsiz ve uygun şekilde referans verilmeksizin kopyalanması, çoğaltılması ve başka mecralarda paylaşılması kesinlikle yasaktır.

İlginizi çekebilir: Kabul et ve dönüştür: Öfkeni değil, sakinliği besle

Psikolog Rana Kutvan: İstanbul doğumlu olan Rana Kutvan lise öğrenimini Nişantaşı Kız Lisesi’nde tamamladı. Önce LCC’de bir sene akabinde de İstasyon Sanat Merkezi’nde iki sene süren bir moda eğitimi aldıktan sonra çeşitli firmalarda stilist olarak görev aldı. 1997-2008 tarihleri arasında New York’ta ikamet etti. Türkiye’de almış olduğu moda eğitimini Parsons School of Design’dan almış olduğu derslerle pekiştirdi. Kutvan moda eğitiminin yanı sıra City University of New York’a bağlı Hunter College’da Psikoloji ve Sanat Tarihi üzerine çift anadal lisans eğitimi görerek cum laude (yüksek onur) derecesiyle mezun oldu. Hunter College’a devam ettiği süre zarfında dünyanın önde gelen psikologlarından Albert Ellis’in Enstitüsünde staj yaptı. Bu staj süresince Ellis’in bulmuş ve de geliştirmiş olduğu Rational Emotive Behavior Therapy (REBT)’i yakından inceleme fırsatı buldu. Kutvan, Albert Ellis Enstitüsündeki stajının yanı sıra New York’un önemli psikoloji enstitülerinin düzenlediği workshoplara katıldı. Kutvan 2008 Mayıs ayında Türkiye’nin ilk Kişisel Gelişim ve Stil Danışmanlığı merkezi Karakter A’yı kurdu. Kurumsal ve bireysel hizmetler veren Rana Kutvan’ın referansları arasında Braun, CNN TÜRK, Aras Kargo, TURKCELL, Kuveyt Türk, Doğan Holding gibi şirketler vardır. Kutvan bireylere ve kurumlara Stres Yönetimi, Kadın Liderliği, İş Özel Yaşam Dengesi, Zaman Yönetimi, Kadın Ruhu isimli workshop çalışmaları düzenlemektedir. Kutvan Karakter A’nın yanı sıra 2008-2012 tarihleri arasında Profesör Dr. Kerem Doksat’dan süpervizyon aldı. Kutvan psikoloji ve kişisel gelişim çalışmalarında holistik bir yaklaşım uygulamaktadır. Rana Kutvan anadili olan Türkçe’nin yanı sıra anadili düzeyinde İngilizce, iyi derecede Fransızca, İtalyanca konuşmaktadır.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler



Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.



İlgili Makale