X

Hayat yolunda güvenli kıyılarınızdan ayrılmaya hazır mısınız?

Güvenli kıyılarımız, o bir türlü cesaret edip de “bu dünya benimki kadar küçük olamaz, daha neler keşfetmem gerekiyor, gitmediğim amazon ormanları var, görmediğim muson yağmurları var, hiç soğunu hissetmediğim kutup noktaları var” diyemediğimiz, konfor alanımız, tanıdığımız çevreler, bildiğimiz iş, artık sevgi veya aşktan çok bir “alışkanlık” haline gelen ilişkimiz…

Beni yakından tanıyanlar bilirler, genel bir sözüm vardır “sonunu düşünen kahraman olamaz”… Ve her seferinde bir durum “bilinmezlik” içerdiğinde bu sözü kendime hatırlatırım… Sonumuzu çokça düşündüğümüzde aslında bu yolculuklara hiç ama hiç çıkamadığımızı, yani burada konfor alanımızın dışına çıkabilme yetimizden, “korkusuzluğumuzdan” belki de korkup yine de adım atmamızdan bahsediyoruz aslında…

Bu yazımda sizlerle daha önce de çok fazla karşıma çıkan fakat bu hafta beni çok daha derinden düşündüren bir sözü sizlerle paylaşmak istiyorum (ki bugüne kadar karşılaşmış olabilirsiniz) ve bunun bizlere ne söylediğini (ki hepimiz için farklı doğrusu ve yanlışı olabilir) anlamaya çalışalım istiyorum;

“Gemiler limanda güvendedir, fakat gemiler bunun için yapılmamıştır.” Abraham Maslow

Hayatımız işte limanda kaldığımız ve limandan ayrılmaya cesaret ettiğimiz an ve oluşlardan ibarettir. Yine kendi hayatımdan bazı örnekler ile açıklamaya çalışacağım; evlilik örneği. Evliliğin %50 devam etmek olasılığı kadar %50 devam etmemek olasılığı vardır. Bu %50’nin içinde tamamen uyumlu bir devamlılık olabilir veya sadece bir tarafın sürekli üzülmesi verici davranması diğer tarafın ise bencilliği saygısızlığı olabilir. Veya “devam edemeyen” %50’nin ortaya çıkması için 5 yıl gibi bir sürenin geçmesi, aşkın, sevginin ve tutkunun yerini “iyi bir arkadaşlığın” alması gerektiğinde iki kişinin arkadaş olamaması gerçeğini fark etmek noktası vardır…

Peki bu riski almaya hazır mısınız veya hazır mıyız, genelde bizler bu karar öncesinde “limanımızdaki” gemilerizdir. Limanımız güvenlidir, olası fırtınalar yoktur, olsa da etkilenmeyiz, limanda olduğumuzu bilmek güzeldir. Oysa açık deniz öyle midir tahmin edilemez, yolumuzu kaybetmek de vardır, yelkenimizi yitirmek de ve en önemlisi bir sonraki limanın nerede ve nasıl olacağını bilememek; yani geleceğin bilinmezliği… İşte tüm bunlara rağmen evlenmek isteyebiliriz ve bir adım atarız. Artık yolculuk başlamıştır, bizler bir gemi olarak limanda “olmamak” halimizinde sorumluluğunu almalıyız. Çünkü aynı gemiler gibi sadece ve sadece “sonunu” görebildiğimiz aksiyonlar yapmaya odaklanırsak hayatta hiçbir şey yapamaz hiçbir şeye cesaret edemez hale geliriz…

Peki yola çıktıktan sonra tatlı bir yolculuğumuz olabilir, bir sonraki mutlak kıyımıza huzur içinde varabiliriz. Ama benim için olduğu üzere, sonsuz bir fırtına gelip çatabilir, şimşekleriyle yelkenlerimizi, güvertemizi ve geminin tabanını parçalayabilir. Su almaya başlayabiliriz, açık denizde oradan oraya sürüklenebiliriz… Fakat bir şeyi unuturuz bu geminin kaptanı bizlerizdir… Yani limandan ayrılma kararını verdiğimiz gibi bir sonraki limanımızın neresi olacağını da aynı cesaretle belirleyebiliriz veya bu fırtınayı atlatmak üzere “seçim” yapabiliriz. İşte bu noktada açık denizde sürüklenmek biter, gemimiz “yoluna devam eder”. Yolculuğunda muhteşem bir fırtınayı kucaklamış olur ve sonraki limana vardığımızda anlatacağımız birçok kahramanlık hikayemiz olacaktır…

Tabi ki bu kadarla kalmayacağız, işte kaptanlar olarak daha çok fırtına gördükçe daha çok yara aldıkça o “limandan ayrılmak” daha korkunç hale de gelebilir… Kimimiz ben bir daha o kadar üzülmek istemiyorum, bir evliliği veya bir tane daha bu tür üzücü ilişkiyi kaldıramam deriz değil mi?

Peki eski fırtınalar yeni fırtınaların olacağının garantisi midir veya bizler o muhteşem fırtınaları zaten atlatabilmişken neden yeni denizleri fethetmeye korkarız? Bizi çağırmaktadırlar, yani “hayat” bizi çağırmaktadır… Korunmaya çalıştıkça, limanlarımızdan çıkmadıkça aslında güzelim yeni diyarları da keşfedemeyiz… Varsa yoksa yaşadığımız liman olur, oysa hayatta sadece bir limanda “kalmak” üzere yaratılmamışızdır.

Aynı limanda duran gemiler gibi, bizler insan yaratılışımıza rağmen hayat yolumuzda yürümekten korkuyor isek, bu yolun güneşli günleri kadar yağmurunu, fırtınasını, çöllerini, gül bahçelerini de kabul edemiyor isek, yani hayatımızın varlığının ve bize bahşedilmiş olan “insan olma” halimizin potansiyelini bilemiyor isek, bu hayat akışımızı boşuna harcamamız ve adeta çürümeye bırakılmamız demektir…

Bugün bu yazımı okuyan sen, bugün hangi limandan ayrılmaya korkuyorsan tekrar tekrar düşünmeni diliyorum, neden bu limandasın, neden yeni maceralar böyle yüksek sesle seni çağırırken, böylesine seni beklerken neden burada kalmayı seçiyorsun; hayata bunun için mi geldin, hangi riskleri alabilmektesin, neden korkuyorsun, eski fırtınalar bugün vereceğin kararları da etkiliyor mu, denemeye gönüllü müsün ve en önemlisi gerçekten “yaşamaya” gönüllü müsün?

Bugün güzel ve güvenli limanından çıkmaya ve evrenin muhteşemliğini keşfetmeye gönüllü müsün?

Yazarın diğer yazıları için tıklayın.

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale