Geleceğe mektup: Bugünkü benden yarınki bana öğütler

“Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur. Düşmem dersin düşersin, şaşmam dersin şaşarsın. Öldüm der durur, yine de yaşarsın…” -Mevlana Celaleddin Rumi

Sevgili ben (yanlış okumadınız bu yazımda bugünkü benden yarınki bana yazacağız sizlerle birlikte), evet durum tam olarak buydu. ‘Pınar nereden çıktı şimdi bugünkü ben yarınki ben bunların ayrımı mı olurmuş canım’ diye düşünüyorsanız hemen sorunuzu yanıtlamış olayım; yaklaşık iki yıl önce kendi kendime yazmış olduğum bir mektup… Evet yaklaşık iki yıl önce yine bir havalimanında kendi kendime yazmışım, o zamanki ben bugünkü bana yazmış… Şaşkınlık içerisinde okudum bu hafta bu mektubu ve işte yağmurlu bir Edirne akşamında bu kelimeler çıkıverdi ellerimden…

Eminim daha önce aynı duyguyu yaşayanlarınız oldu. Dayanamadınız ve kalemi elinize aldınız. Belki şöyle geçirdiniz içinizden ‘ah sen ne yaptın, bunu yapmayacaktın’, ve sevgili Sezen Aksu’nun da şarkısında belirttiği gibi kaybolan yıllarımızı bize verseler tek bir söz bile söylemeye hakkımız olmayacak kadar pişman olduk belki.

Ama ben bu yazımda sizlerle birlikte bu konuda biraz yol alalım istiyorum, gelin hep birlikte o bizim güzel kalp kırıklıklarımızın elinden tutalım ve gelecekteki kendimize bugünden muhteşem bir mesaj gönderelim. Şöyle hayal edelim, bugün burada yazacaklarımızı bir taşın altına koyacağız buruşturup küçücük bir kağıt parçası olarak mühürleyeceğiz. Sonra yıllar, belki de yüzyıllar sonra (henüz bunu bilemiyoruz), tamamıyla tesadüf eseri olarak bunu bir başkası bulacak. Kimin bulacağı konusunda bugünden bir tahmin yürütmeyelim… Bırakalım belki bu yazının sonuna gelinceye kadar karar vermiş oluruz…

Gelelim en önemli konumuza, ne yazardınız, bundan tam 10 yıl sonra siz yine kendinizle karşılaşacak olsanız 10 yıl sonraki size neyi tembihlerdiniz, ne yapmasını isterdiniz? Örneğin nasıl bir hayat hayal ederdiniz onun için, 10 yıl sonrasının fotoğrafına siz kimleri koyardınız? Ben bu noktada sizin için cevaplamaya çalışacağım, belki siz bu örneklerden çok daha farklı şeyleri seçerdiniz, fakat en azından bir başlangıç yapmanıza yardımcı olmak için buradayım, dilerim bu yazımı okuduktan sonra sizler de elinize kalem kağıt alıp 10 yıl sonraki muhteşem halinize dileklerinizi yazacaksınız… Bakalım 10 yıl sonraki ben neleri duymaya hazırlanıyor?

Sevgili 10 yıl sonraki “bugünkü benden yarınki ben olmuş halim”e… Sana sevgiyle sesleniyorum… Öncelikle delicesine sen ol, mutlaka dünyayı gör. Hiç durmadan seyahat et, bu kocaman evren senin için yaratıldı, bunu bil. Her adımında şükrederek kendini tüm dünyaya aç. Uzanabildiğin kadar uzaklara, gidebildiğin tüm farklı diyarlara ve erişebildiğin her mevsime, gülümseyebildiğin her bakışa git… Bu dünya senin için bu evrenin bir parçası oldu, eğer buradaysan ve hala bu evreni keşfetmemişsen geç değil. Görmedim deme hiçbir diyarı, çöl olsun, dağ olsun, deniz olsun, ova olsun, ıssız olsun, gidilmemiş olsun, kutuplarda olsun belki de bir ormanın derinliklerinde olsun. Sen korkmadan git ve içindeki o “keşfetmek” arzusuyla kimseyi dinlemeden, yaşım kaç oldu demeden, nasıl başarabileceğim diye sorgulamadan sadece git… Neyin varsa bir an, bir zaman, bir yıl, bir ay ne ise bırak kenara sadece kendin için delicesine seyahat et…

Delicesine sen ol, bunun için ihtiyacın olanı biliyorsun; mutlaka delicesine aşık ol. Öyle yanında bir el olsun diye kimseyi kabul etme, senin yanına titreşimine değecek olanı ara, sabırla, senden sana akarak, kendi okyanuslarını aş… Sana aşk olabilecek olan denizler geçmeli, fırtınalardan evrilmeli ki senin kıyılarına ulaşabilsin. Öyle kolayca varamamalı senin sahillerine, ve senin aynan olacak aynı senden bir deli de karşında olmalı. Yorulmamalı sen inat ettiğinde, sen yorulduğunda veya sen hayır dediğinde… Evetleri görünceye kadar kapında oturmalı, öyle bir bakışta vazgeçivermemeli ve ne olursa olsun elini bırakmamalı, ne tek gece için ne de bir başka nefes için… Seni bulduktan sonra, sana dokunduktan sonra ve ömründe “sen” başladıktan sonra, ömrü hep sen olmalı…

Delicesine sen ol, bunun için ihtiyacın olan sonsuz bir yaşamak sevinci; mutlaka delice kahkahada ol. Bir günün nasıl geçiyor, bunu çok derinden ve dikkatlice bir düşün… Her sabah tutkun bir şekilde mi kalkıyorsun can-ım yatağından? Bugün benim en muhteşem halim, bugün benim armağanım, bugün ben buradayım ve bugün ben olduğum için sonsuz derece muhteşemdir diyebiliyor musun? Kendini onurlandırabiliyor musun? Kendini seviyor musun? Bugüne kadar, yani bugünden yarına bu 10 yılda belki de bir sürü hata biriktirmiş olsan da, sen tüm hatalarınla yaşayabilmeyi göze alabiliyor musun? Bir gününde muhteşem kahkaha sesleri yüreğinden yükseliyor mu? Peki ya etrafındakilerden, seni görenlerden? Yoksa bir diğer gün gibi eğlenmeden, o günü koklamadan ve o can-ım biricik güne karışmadan mı geçirmektesin saatlerini? Sevgili ben, sen her günü bu dünya üzerindeki son günü kadar önemli son günün kadar değerli ve eşsiz olarak yaşayabiliyor musun? Bir 10 yılı daha bu şekilde geçirmeye gönüllü müsün?

Delicesine sen ol, bunun için bu dünyaya hizmette olmalısın, bu kısıtlı zamanında hizmet edebiliyor musun yoksa sadece sen varmışsın gibi mi yaşamaktasın, hayatının amacı, değeri ve anlamı nedir; mutlaka delice paylaşmakta ve vermekte ol. Eğer paran var ise paranla daha çok sevgi yarat.. Sonra anne ol, belki biyolojik olarak olmasa da bir sürü çocuğun olsun okula gönderdiğin, hayatında bir noktaya dokunarak hayatını güzelleştirdiğin, belki sözlerinle annelik ettiğin.. Ve eğer senin bereketin bir kişiyi bile daha mutlu edebilecek olursa bu en büyük mutluluğun olsun. Dönüp baktığında kendine yine açıkça sor 10 yıl sonraki ben, hangi çaba ile bir çocuğu gülümsettin? Hangi çaba ile binlerce insanı sağlığına kavuşturmaya yardım ettin? Hangi çaba ile ışık oldun? Hangi çaba ile aç kalmış muhtaç bir kişinin karnını doyurdun? Ve sen hangi çaba ile karşılık beklemeden sadece sevdin?

Ve sen, yani sevgili ben, bugün dünya üzerinde 10 uzun yıl daha yaşamış halim, bu yıllara dönüp baktığında yapabileceğin her şeyin en iyisini yaptığına dair için rahat mı? Gerçekten her anını dolu dolu yaşadım diyebiliyor musun? Her durumda her gününde ne yapıyor olursan ol, sen elinden gelenin en iyisini yapabildin mi? Bir gülümsemeye eşlik edebilecek kadar sade ve verdiği muhteşem çaba karşı geride durabilecek kadar alçak gönüllü olabildin mi?

Sevgili 10 yıl sonraki halim, bu yazıyı okuduğunda beni ve bugünü hatırla…

Pınar Özeken (Ulus)
2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini ... Devam