X

Food Fashionista Refika Birgül ile buluştu

Refika Birgül’ün Mutfağı

Önce kitaplarıyla, sonra da uzun zamandır NTV’de izlediğimiz Refika’nın Mutfağı programı  ve  yazıları ile hayatımıza girdi. Yemek yapma konusunda kendine has tarzı ve tarifleri ile bizlerle arasında müthiş bir sıcaklık kurarken aynı zamanda yemek yapmayı basit kıldı, özendirdi ve sevdirdi.

Refika Birgül bana sorarsanız sanatçı ruhlulardan, işine aşıklardan, hırslı, heyecanı hiç bitmeyenlerden, öğrenmekten-öğretmekten bıkmayanlardan, yaratıcılardan, mütevazilerden ve içi sıcacık olup, güzel bakanlardan.

Devamı röportajda, buyurunuz;

En başından başlayalım, bilen kadar bilmeyen de vardır; Refika Birgül kimdir? Bu hikaye başlamadan o neler yapardı?

Refika, matematik ve fizik seven bir çocuktu. Türkiye’de üniversite için kalması gerekince en çekindiği konu olan psikolojiyi temel bilim olarak okumak istedi. Alternatif bir kariyeri olsun istedi. Partiler, festivaller düzenledi. Onlar için gece gündüz çalıştı. Ailesinin geri kalanı doktorlardan oluştuğu için kendisini hep çirkin ördek yavrusu gibi hissetti. Sonra onların ısrarıyla hastanede yöneticilik yaptı. “Doğru” olan, “iyi olan” ne ise 29-30 yaşına kadar başkalarını mutlu etmek adına yaptı. En son hastane müdürlüğü yaptıktan sonra “Refika’nın Mutfağı” serüveni başladı.

 

Yemek serüveni/tutkusu nasıl başladı? Nasıl gelişti?

Ben hastanede çalışırken dışarı çıkmayı pek sevemedim. Evde büyük sofralar kurmak ve arkadaşlarımı ağırlayıp, uzun sohbetler yapmak beni en çok dinlendiren şeydi. Burada yaptığım tarifler ise asla bir reçeteden olmadı. Canımın çektiği, elimde olan malzemelerle geliştirdiklerimdi hepsi. Dolayısıyla gelen giden ve yemeklerimi deneyenler ” Bunlar kitap olmalı. Başkaları da bu tariflerin tadına bakmalı ”  diye düşünmekte ve söylemekteydiler. Bense hep geçiştiriyordum. Güzel komplimanlar olarak kabul ediyordum.

Bir akşam arkadaşım bana “ Bir gün bu kadayıf mantıyı biri yapacak ve meşhur edecek, senin de için yanacak. Aslında ben daha önce düşünmüştüm diyeceksin.” dedi. Bu his bizim zaman zaman çok yaşadığımız bir his. Ancak bir kitap yazmak fazla para gerektirmeyen bir iş, ben de hiç kimse okumazsa çocuğuma kalır diyerek cesaret bulup kitap yazdım. Sonra hayat akmaya başladı. Yemek yapmaya ise çok daha küçükken başladım. Bizim ailede ocak seviyesine boyunuz erişince kahve yaptırılır.  Günde 3 öğün… Sonra annemi ve babamı mutlu etmek için evde kendi kendime yaptığım tariflerle ilerledim.

Bu işin en temelinde ne yatar? Yaratıcılık, çok okuma-araştırma, öngörü?

Samimiyet, çok çalışma, kendini dinleme, kendini serbest bırakma, kimi zaman kaybolma, okuma, çalışma, dağılma ve samimiyet, önce kendine, yaptığın işe, sonra vaktini veya parasını ayırıp dinleyene.

Tarifleri geliştiriken nelere dikkat ediyorsun? Veya öncelik verdiğin şeyler neler?

4 yaşında çocuk da içinde  kendine uygun bir şey bulabilir mi; eski, yeni, ödünç alınmış ve mavi bir şeyler var mı diye bakıyorum. Bu dört şey batı adetlerinde evlenen gelinin muhakkak üzerinde bulundurması gereken şeylerdir. Ben de tariflerimde bu dört olgunun bulunmasına önem veriyorum. Eski, unuttuğumuz bir adet, tarif veya malzeme. Bir şeyin tamamen  farklı bir şekilde yapımı veya kullanımı. Tamamen yeni bir teknik . Her gün yaptığımız bir şeyin en doğru ve süper pratik hali. Mavi olarak nitelendirdiğim de ne yapacağımızı tam bilemediğimizi kullanmak isteyip tam oturtamadığımız malzemelerin veya pişirme tekniklerin içerisinde yer alması. Tek bir yemekte de inanın bu 4 öğe bulunabiliyor. Kimilerinde bunlardan bir tanesi daha öne çıkabiliyor.

 Bu işin matematiği nedir desem?

Sanırım bu tarz işlerin en önemli tarafı, işin matematiğinin sahibi olan kişiye göre değişiyor olması. Az evvel bahsettiğim samimiyet de burada devreye giriyor. İnsan içindekini dışarıya çıkarmayı başarır, burada engellerinden arınmayı becerirse, yaptığı iş de insanın kendini gerçekleştirmesi anlamına geliyorsa tamamdır.

 Her işte olduğu gibi üretmek, yenilikler getirmek dipsiz bir kuyu. Bu kuyunun içinden nasıl çıkıyorsun?

Ben bu yolculuğu biraz basketbol antremanına benzetiyorum. 4 tane kuka olduğunu düşünün. Önce başlangıçtan birinci kukaya, sonra merkeze geri dönüp, biri geçip ikinci kukaya sonra tekrar geri vs. vs.

Bir taraftan bana Osmanlı’daki mehter yürüyüşünü de hatırlatıyor. Adım at, sonra bir geri dön, sonra tekrar ilerle gibi. Arada kuyuda kaybolmak, biraz asosyal olup hayattan çekilmek gerekiyor. Sonra inandıklarınızı dışarı aktarabilmek için ister istemez kuyudan çıkmanız gerekiyor. Ya da biri sizi sırtınızdan tutup çıkarıyor.

Son dönemde en popüler televizyon işlerinden (yerli /yabancı) biri de yemek programları, yarışmaları. İşin ciddi bir trendi var. Bunu nasıl yorumluyorsun? Bu işin büyümesini, insanların en yeni ilgi alanlarından birinin mutfak olmasını? 

Şu an bir çılgınlığa dönüşmüş durumda. İnsanların ilgisini kendi adıma güzel yerlere çekmeye ve yaptıkları yemekleri de ürettikleri bir şey olarak görmeleri hayalim var. Ama çok fazla popüler olup, trendin geçip tükenmesinden korkmuyor değilim. Yemek tecrübesinin öncelikle  içgüdüsel olması gerektiğini, sonradan beyinsel bir aktiviteye dönüşmesi gerektiğini düşünüyorum. Dolasıyla önce mide ve duygular devreye girmeli; sonra akıl  kendini gerekiyorsa hissettirmeli. Şu an dünya trendinde benim algıladığım bu akışın tersten gittiği.

Peki yeni açılan restoranlar? Özellikle yurt dışındaki ünlü şeflerin restoranlarının Türkiye’ye getirilmesi konusuna nasıl bakıyorsun? (Yani bizim bu kadar yetenekli şeflerimiz varken, neden bunlara yatırım yapılmıyor da, yurtdışıdan getirmeye bu kadar ilgi duyuluyor?

Bu aslında sadece yemek konusunda olan bir durum değil, bütün sektörlerde olan bir durum. Biz tekstil cenneti iken, bütün güzel işçilikler halen bizim ülkemizde yapılıyorken, orta ve üst sınıfta kullanılan bütün markalar yabancı oldu. Bu markalara para verilmesi bana ziyan geliyor. Bu paranın 1/10’unu mutfağınızın gelişmesine, yeni reçeteler geliştirmeye ve hayal gücünüze ayırabileceğinize eminim.

Hiç kendi mekanını açmayı düşünüyor musun?

Kendi mekanımı açmayı düşünmüyorum. Benim kendi yolculuğum yaratmak ve üretmek ile ilgili. Oysa iyi bir restorantı devamlı döndürmek son derece dairesel bir iş. İyi kaliteyi devam ettirmek için çaba sarf etmek gerekiyor. Oysa ben uçmalıyım, hayal kurmalıyım, gezmeliyim, kendimi beslemeliyim. Restoran benim ayaklarıma beton dökmek gibi geliyor. Öte taraftan insanlara birebir benim elimden yemekler çıkarmak istiyorum, ama belki bunun modeli bambaşka olur.

İstanbul’da en sevdiğin mekanlar?

Evim, atölyem, arkadaşlarımın evi, kız kulesi-harem arası sahil yolu.

İnsanların merak ettiği şeylerden biri: Refikanın 1 günü nasıl geçer? Haftalık tempon nasıl ilerliyor?

Uyanır, ev ahalisini doyurur, 2 köpek, 2 kuş, varsa misafir… Koşar veya yürür. Spor yapmıyorsa atölyeye gelir. Her gün başka bir şey olur. Ama genelde konuşamayacak derecede yorulana kadar çalışır, eve gider.

Nelerden besleniyorsun?

Sessizlikten, kendi kendine kalıp hayal etmekten, güzel sorulan sorulardan, kitaplardan, memleketimden, yörelerden, insanlardan.

Güzel yemek yapmak isteyenler veya şef olmaya gönül verenler, işe nereden ve nasıl başlasınlar dersin?

İki farklı soru aslen bu. Güzel yemek yapmak isteyenler mahallelerdeki marketlerden değil pazarlardan alışveriş yapıp, buzdolabındakilerini bitirmek için kendi denemelerini yapabilirler. Asla zor veya az sevdikleri ile değil, en sevdikleri ile yemeği yapmaya çalışmaları önemli. Bu, mutfakta kasmayı ister istemez engelliyor. Başkasını mutlu edecek bir yemek yapmaya insan kendini zorluyorsa asla unutmamalı ki önce kendini mutlu etmeden karşındakini mutlu edemezsin. Aynı şey yemekte de geçerli. Senin bayıla bayıla yediğin bir yemek olmadığında kimsenin onu beğenmesini beklemek doğru gelmiyor.

Şef olmaya gönül verenlere tavsiyem de kendilerine, kültürlerine, memleketlerinde yetişenlere hakim olmak için gezmeleri, okumaları, deneyimlemeleri ve bunlarla da olabildiğince aldıkları eğitimlerle birleştirmeleridir. Yine ilk söylediğim gibi, önce kendi bayıla bayıla yiyecekleri yemekleri yapmaları.

Sormadan olmaz; en dayanamadığın, yapmayı ve yemeyi en sevdiğin yemek/ yemek türleri?

Ben tam bir İskenderkoliğim. 15 yaşında, 52 kilo, tam da görüntüsüne önem veren, bunun için günlerce aç kalabilen bir genç kızken Bursa’da 2 gün kalıp, bir öğün beş buçuk, bir öğün de beş porsiyon İskender yemişliğim var. Güzel et yemekleri ve uzak doğu füzyon iki ayrı uçtan sevdiğim yemekler.

 Ve 2014 projelerin ? TV programın? Yeni kitap?

Ben bir şeyler olmadan enerjisini dağıtmayı sevmiyorum. TV programı kısmetse yakında başlıyor. Bir türlü vakit bulup son dokunuşunu yapamadığım kitabım var, o da yaza kısmetse.

 

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.

Merve Hatipoğlu: Ekonomi okuyup bundan hiç de keyif almadığımı anladığım anda,rotayı sevdiğimi düşüneceğim ‘markalar’ dünyasına çevirip Ingiletere’de yüksek lisansımı tamamlayıp, bu dünyaya adım attım. Şans o ki, yemek yemeye bayılan, yeni lezzetler keşfetmekten hoşlanan ben; ilk işimde ve devamında hep gıda ürünlerinin gelişim ve pazarlama stratejisini yapma şansına sahip olup, hobimi işime çevirmiş oldum.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale