X

En iyi Demi Moore filmleri

Geçen yılın sonlarına doğru vizyona giren The Substance, 62 yaşındaki Demi Moore’un hala canlılığını koruyan oyunculuk yeteneğini ve göz kamaştırıcı güzelliğini pekiştirdi. The Substance’ı izleyen birçok insan, Moore’un oynadığı eski filmleri de seyrederek bir Moore maratonuna çıktı. Eğer siz de bu maratona katılmak istiyorsanız bu yazımızda kaleme aldığımız Demi Moore filmlerini göz önünde bulundurabilirsiniz.

About Last Night (1986)

Bir saat elli üç dakikalık About Last Night, hem romantizm hem de komedi dolu sahneler içeriyor. Bu film, tek gecelik ilişkiler yaşayan iki yakın arkadaşa odaklanıyor. Bu arkadaşlardan birisi Demi Moore’un hayat verdiği Debbie’yle tutkulu bir tek gecelik ilişki yaşadıktan sonra bu kadınla ilişkisini devam ettirme kararı veriyor. Eğer 1980’lere doğru yolculuk yaparak çılgın bir aşk hikayesinin içine dalmak istiyorsanız About Last Night’a bir şans tanıyabilirsiniz.

One Crazy Summer (1986)

Bir saat yirmi dokuz dakikalık One Crazy Summer, gençlik çağını baz alan bir komedi filmi. Bu yapım, karikatürist olma hayaline sahip Hoops’un yaz tatilinde bir adaya gitmesini ve bu adada deneyimlediği komik ve romantik maceraları ekranlara yansıtıyor. Hoops, gittiği adada Moore’un canlandırdığı Cassandra isimli kadına açgözlü bir emlakçıya karşı verdiği mücadelede yardımcı oluyor. Eğer arkadaşlık, aşk ve cesaret temalarının yoğun bir şekilde işlendiği bir film arıyorsanız One Crazy Summer sizin için uygun bir tercih olabilir.

Ghost (1990)

Demi Moore’un kısa saçlı halinin çekiciliğini seyircilerle buluşturan Ghost, yaklaşık iki saatlik bir yapım olup hem romantizm hem de gerilim dolu sahneler barındırıyor. Bu film, Patrick Swayze’nin canlandırdığı Sam ve Demi Moore’un canlandırdığı Molly arasındaki aşk hikayesini anlatıyor. Filmde Sam bir soygun esnasında dünyaya gözlerini yumuyor fakat bu adamın ruhu dünyada kalıyor. Eğer doğaüstü unsurların aşk ile birleştiği duygusal bir yapım izlemek istiyorsanız Ghost’a göz atabilirsiniz.

Indecent Proposal (1993)

Yaklaşık iki saatlik Indecent Proposal, hem romantizm hem de dram kategorisinde yer alıyor. Bu yapım, finansal sorunları bulunan bir çiftin hayatlarını kurtaracak maddi bir teklifle karşılaşmalarını konu ediniyor. Filmde zengin bir iş adamı Moore’un canlandırdığı Diana ile bir gece birlikte olması karşılığında çifte bir milyon dolar teklif ediyor. Bahsi geçen çift, hem ahlaki hem de duygusal açıdan oldukça zor bir kararla yüzleşirken ilişkisel açıdan da derin bir sınavdan geçiyor.

Disclosure (1994)

Gerilim ve gizem kategorilerinde yer alan Disclosure, yaklaşık iki saatlik bir film. Bu yapım, beklediği terfiyi alamayan ve yeni patronunun geçmişte ilişki yaşadığı bir kadın olduğunu fark eden başarılı bir çalışanın hikayesini anlatıyor. Eğer karmaşık bir olay örgüsüne sahip filmlerden hoşlanıyorsanız iş dünyasında güç ve entrika kavramlarını somutlaştıran Disclosure’a bir şans tanıyabilirsiniz.

Striptease (1996)

Demi Moore’un Erin Grant isimli baş karakteri canlandırdığı Striptease, yaklaşık iki saatlik bir film olup hem güldüren hem de gerginliğe sürükleyen sahnelere ev sahipliği yapıyor. Bu yapım aracılığıyla FBI’da sekreter olarak çalışırken kovulan Erin’in çocuğunun velayetini kaybetmemek için geçim mücadelesi verişini izliyoruz. Erin çocuğundan ayrılmamak adına bir kulüpte striptizci olarak çalışmaya başlıyor fakat bu kadının hayatını altüst edecek bir olaylar zinciri başlıyor. Tehlikenin net bir şekilde hissedildiği Striptease’i seyrederken annelik içgüdüsünün gücüne ve adalet arayışına şahit olabilirsiniz.

G.I. Jane (1997)

Demi Moore’u daha önce hiç asker tıraşından daha kısa bir saçla görmediyseniz G.I. Jane’i açmadan önce bu görüntüye kendinizi hazırlamalısınız. Yaklaşık iki saat olan bu film, Moore’un maskülen havasını aksiyon ve savaş temaları üzerinden ekranlara yansıtıyor. G.I. Jane, güçlü ve kararlı kadın bir subayın yani Moore’un hayat verdiği Jordan O’Neill karakterinin erkeklerin çoğunlukta olduğu bir askerlik programına gönüllü oluşunu konu ediniyor. Bu karakter, ataerkil bir ortamda bir kadının kabul görme mücadelesini ve hem bedensel hem de zihinsel dayanıklılığını ekranlara yansıtıyor.

Margin Call (2011)

Gerilim ve dram kategorilerinde yer alan Margin Call, bir saat kırk yedi dakikalık bir film olarak karşımıza çıkıyor. Kalabalık bir oyuncu kadrosuna sahip olan bu yapım, iflasın eşiğinde olan bir şirketin üst düzey yöneticilerinin şirketi kurtarmak adına çeşitli kararlar alma sürecini anlatıyor. Film, 2008 ekonomik krizinden ilham alarak kapitalizmin beraberinde getirdiği acımasız gerçekleri ve güç oyunlarını somutlaştırıyor. Ayrıca, Margin Call aracılığıyla iş dünyasındaki ahlaki ikilemler üzerine de derinlemesine düşünülebiliyor.

Corporate Animals (2019)

Komedi ve korkuyu birleştiren bir saat yirmi altı dakikalık Corporate Animals, bir CEO’nun ekip çalışmasını güçlendirmek adına çalışanlarını doğa tatili amacıyla ıssız bir mağara keşfine çıkarışını anlatıyor. Çalışanlar, bir kaza sonucunda bu mağarada mahsur kalıyor ve hayatta kalma mücadelesi baş gösteriyor. Eğer insan doğasının sınırlarını, şirket dinamiklerini ve liderlik krizlerini kara mizah unsurlarıyla incelemek istiyorsanız Corporate Animals’ı seyredebilirsiniz.

The Substance (2024)

Demi Moore’un en son rol aldığı The Substance, yaklaşık iki saatlik bir korku ve bilim kurgu filmi. Bu yapım, günümüz standartlaşmış güzellik kalıplarını etkili bir şekilde eleştiriyor. Filmde Moore’un canlandırdığı eski bir Hollywood yıldızı olan Elisabeth Sparkle gençleşmek ve güzelleşmek adına gizemli bir teknolojiye başvuruyor. Daha sonra, bu kadın bu teknolojinin hiç beklemediği korkutucu yan etkileriyle karşı karşıya kalıyor. The Substance aracılığıyla modern dünyada sıklıkla karşılaştığımız güzellik takıntısının karanlık yüzüne şahit olurken toplumsal güzellik algısını ve teknolojinin etik sınırlarını sorgulayabilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Estetik algılara ayna tutan film: The Substance film incelemesi

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale