En ileri yoga pratiği, yapabildiklerinize ve yapamadıklarınıza kalbinizde yer açmak

Fiziksel yoga pratiğine ilk başladığımda, 14-15 sene önce, arkaya eğilmeleri hiç sevmezdim. Zaten açıkçası yapamazdım da hocaların dediklerini, bedenimde ifade bulamazdı. (Seneler sonra sevmeyi öğrendim.)

Bunun üstüne bel fıtığı gibi bir sorunla karşılaştığım için fiziksel yoga pratiğine ve özellikle arkaya eğilmeler ile uzun bir süre sağlıklı bir ilişkimiz olamadı.

Fiziksel yoga pratiğine ara verip, yeniden stüdyoya döndüğüm zamanlarda çok sevdiğim bir hocamın dersine girmiştim. Ona fiziksel hassasiyetimi anlatırken araya başka bir hoca girmiş ve arkaya eğilmeler ve ters duruş yapamıyorsam bunun yoga olmadığını söylemişti! Neyse eminim öyle demek istememişti ama fiziksel olarak yeni pratiğime dönmeye çalıştığım dönemde zaten yaralı ve içine kapanık kızı daha da kanattığını söylebilirim!

Günümüzde yoga eğitmeni olmak kolaymış gibi algılanıyor ama arkadaşlar hiç değil! Adanmadan ve kendinle çalışma isteği olmadan yolda ilerlenemiyor!

Ve potansiyel gördüğüm çok sevdiğim mezunlarımda da bunu yaşıyorum! Yoganın o popüler olan yanını çok seviyorlar. Belki pozları, süslü kıyafetleri, pahalı matları… Ama yoganın ruhani tarafı maalesef onlar için kelimelerden ibaret olarak kalıyor ve belki de hep öyle kalacak!

Eğitmen olmak, işaret parmağını önce kendinize yöneltmeniz gereken taşlarla dolu bir yol…

İşimi çok seviyorum ama hobim işim olunca onu da dengelemek için başka dengeleyicileri hayatıma sokmam gerekti. 15 sene önceki Özde’nin yogaya karşı hissettiği coşkunun kaybolmasını istemediğim için hayatımda yeni kaynaklar oluşturdum.

Haydi, itiraf edelim mi?

Hiçbirimiz (benim deneyimlediğim ve gördüğüm) iyi hisler yüzünden yoga stüdyolarına gitmiyoruz! Tam tersi bir şeylerin yolunda olmadığı için gidiyoruz. Ve gittiğimizde hayattaki eğilimlerimizi de o sınıfın içine taşıyoruz.

Türkiye’de hepimiz bir şekilde birileriyle kıyaslanarak büyümeyi öğrendiğimiz için sınıfa girince de kendimizi genelde yan matla kıyaslamaya başlıyoruz. Ve deneyimli bir hocanın dersi değilse günün sonunda ne kadar yetersiz olduğumuzu hissederek o sınıftan ayrılıyoruz.

Ve evet, iyi hissetmek adına yaptığımız şey, bizi yeniden b.k  gibi hislerle baş başa bırakıyor.

Seneler önce böyle hissetmek için günümüzün anlamsız “kendini sev” mottosunu hayatımın bir yerlerine yama yaparak kapatmaya çalışıyordum!

Evrende her şey bir frekans, kelimeler çok güçlü… Ama düşünün; toprağınız çürümüş, sürekli çiçek sağlıklı olsun diye su döküyorsunuz. Ne işe yarar?

Oysa #selflove (öz sevgi) için emek ve adanmışlık gerekiyor ki, çiçek kendi zamanında açabilsin.

O yoga pozunu yapsan da, yapamasan da ya da o yolda yürüsen de, yürümesen de…

Self love sizin toprağınızın kalitesini belli ediyor.

Kendimi ne zaman eski tetiklenmelerimin uçurumunda bulsam;

Oradan atlamak yerine uçurumdan geri yürütecek yollar arıyorum!

Uçurumu sevmeye çalışmıyorum,

Dış kaynaklarımı çağırıyorum! (Çok öneririm!)

Bir süre sonra kalbimden sevgi yeniden taşma haline geliyor!

İşte o zaman; 

YAPABİLDİKLERİME, YAPAMADIKLARIMA KALBİMDE FERAH, KOCAMAN BİR YER AÇILMAYA BAŞLIYOR!

BİLDİĞİM EN İLERİ YOGA PRATİĞİ BUDUR!

İlginizi çekebilir: Yol, yürüdükçe açılır ve her yol yürüdükçe kendi türküsünü mırıldanır

Özde Çolakoğlu Yoga Eğitmeni
Çalışma Ekonomisinden mezun oldu. Mezun olduktan sonra metin yazarlığı, editörlük, sosyal medya uzmanlığı gibi farklı alanlarda uzun yıllar çalıştı. 2009 yılında yoga ile tanışmasının ... Devam