X

En çok yapılan 8 beslenme hatası

Beslenmemize her ne kadar dikkat etmeye çalışsak da, çoğumuzun yaptığı bazı temel hatalar mevcut. Gelin hep birlikte bakalım…

1. Yiyecek kalitesine değil kaloriye bakmak

Dengeli bir beslenmenin temeli, yediğiniz yemeğin kalitesiyle başlar. Amacınız kilo vermek, kilo almak, daha hızlı koşmak, sindirimi iyileştirmek, yaşlanmayı geciktirmek ya da sadece daha iyi yemek yemek olsun, yediğiniz yemeğin kalitesi ne kadar yediğinizden, ne zaman yediğinizden veya aldığınız takviyelerden daha önemli. Ne yazık ki, pek çok kişi yiyeceklerin kalitesi yerine, kaloriye odaklanıyor. Ancak 1.800 kalorili işlenmiş gıda yemek; taze, besleyici, işlenmemiş yiyeceklerle bize aynı faydayı sağlamıyor.

Tüm kalorilerin eşit yaratılmadığını ve vücudun basit bir matematik denkleminden çok daha fazlası olduğunu anlamak önemli. Yediğiniz her şey fiziksel ve zihinsel sağlığınızın tüm yönlerini etkiliyor; stres seviyenizden uyku alışkanlıklarınıza, cildinizin durumuna, sindirim sağlığınıza ve çok daha fazlasına kadar… Tükettiğiniz gıdanın kalitesi, sağlığınızın ve kilonuzun asıl etmenleri olan hormonlarınızı ve hatta daha sonra ne yiyeceğinizi nihai olarak belirleyen açlık ipuçlarınızı ve isteklerinizi etkiliyor. Bu nedenle, yalnızca kalori saymak yerine, yemeğinizdeki doğal bileşenleri saymaya başlayın ve yalnızca miktar yerine, gıda kalitesine de odaklanın.

2. Kaloriyi hiçe saymak

Dengeli bir beslenmeden söz edebilmek için önce yiyecek kalitesine odaklanmak gerekiyor, ancak aynı zamanda toplam yiyecek hacmine de odaklanmanız gerekiyor. Evet, zeytinyağı, avokado, karalahana ve balık sağlıklı gıdalardır, ancak bu size fazla fazla yeme özgürlüğü tanımaz. Unutmayın, zehri zehir yapan dozudur. Daha sağlıklı gıdalardan zengin besleniyor olsanız da, ne kadar yediğinizi takip etmiyorsanız, şimdi tekrar gözden geçirme zamanı. Yağın karbonhidrat ve proteine oranla porsiyon başına iki kat daha fazla kalori içerdiği göz önüne alındığında, her seferinde fazladan tükettiğiniz o bir kaşık, kısa bir zamanda size kilo olarak geri döner. Bu bahsi geçen daha sağlıklı dediğimiz yiyecekler, işlenmiş gıdalardan çok daha doyurucudur ve bu nedenle, açlık ipuçlarınızı daha iyi yönlendirmenize yardımcı olur, ancak zamanla bu yiyeceklerin aşırı tüketimi de sağlık hedeflerinizi engeller. Denge önemli!

3. Fazla doğal şeker tüketimi

Evet, doğal tatlandırıcı olan meyve, kuru meyve, akçaağaç şurubu ve bal, rafine şekerlerden çok daha iyi seçenekler. Ancak ne kadar tüketebileceğiniz veya tüketmeniz gerektiği konusunda hala bir sınır var. İster doğal ister rafine olsun şekerin tüm formları, sindirim sistemimiz tarafından glikoza (şekere) dönüşür ve vücudumuz bir seferde ancak belirli bir miktar şeker işleyebilir. Taze meyve gibi liflerin varlığında tüketildiğinde, şekerin kan dolaşımına emilme oranı çok daha yavaşken, meyve suyu, kuru meyve, akçaağaç şurubu veya bal gibi konsantre formatlarda tüketildiklerinde bu emilim çok hızlı gerçekleşir ve kan şekerini aniden yükselir. Bu sebeple doğal şekerlerin lif varlığında tüketilmesi en idealidir. Genel bir kural olarak, porsiyon başına daha az şeker ve daha fazla lif içeren meyveler tüketmeyi ve meyveden daha fazla sebze ile beslenmeyi önerebiliriz.

4. Yetersiz protein

Klasik beslenme anlayışı kahvaltı için simit, börek; öğle yemeği için sandviç, atıştırmalık olarak granola bar ve akşam yemeği için makarna olunca protein eksikliğinin ortaya çıkması oldukça normal. Protein genellikle sadece sporcular ve vücut geliştiriciler için önemli görülmesine rağmen, hepimizin ​​ihtiyacı olan bir makrobesin. En kısa anlatımıyla proteinler, yiyeceklerimizde bulunan ve yaşamın yapı taşları olan amino asitlerden oluşan moleküller.

Kas yapımı için çok popüler olmasına rağmen, bu amino asitlerin vücutta enzimler, hormonlar, nörotransmiterler ve antikor gibi davranması dahil sistemimizde birçok farklı rolü var. Yiyeceklerimizdeki protein aynı zamanda “yıpranmış” hücrelerin yerini almaya, çeşitli maddeleri vücutta taşımaya ve büyümeye ve onarıma yardımcı olur, böylece yeterli protein alımı olmadan vücudun optimal çalışmasından bahsedemeyiz. Protein vücuttaki bu fiziksel işlevlerinin yanında aynı zamanda en doyurucu makro besin olma özelliğini taşır. Yani sizin daha uzun süre tok kalmanıza, kan şekerinizi dengelemenize ve iştahınızı en aza indirmenize yardımcı olur. İhtiyaç duyulan protein miktarı, kişiden kişiye değişse de genel bir kural olarak, her öğünde protein kaynağına (büyük oranda bitkisel) tabağınızda yer vermelisiniz.

Günlük protein ihtiyacınızı kilonuzdan yola çıkarak basit bir şekilde hesaplayabilirsiniz:

Orta derecede aktif bir yetişkinseniz, protein ihtiyacınız:

  • Kilonuz (kg) X 0,80 = gram
  • Örneğin kilonuz 70 kg ise, günde 70 X 0,80 = 56 gram proteine ihtiyaç duyarsınız.
  • Eğer aktif şekilde spor yapıyorsanız, yaptığınız spor türü ve hedeflerinize göre katsayıyı kilo başına 1-2 gram arası bir değere çıkartmanız gerekir.

5. Her türlü yağdan uzak durmak

Yağ yiyince yağlanırsınız, değil mi? Pek değil. Yağın, özellikle doymuş yağın sizin için kötü olduğu fikri, diğer yüzlerce beslenme mitinden biri ve sağlığınıza faydadan çok zarar veriyor. Son yıllarda yapılan araştırmalar ile işlenmemiş yağın diyette zararlı olmadığı kanıtlandı. Aslında, diyette işlenmemiş yağ kaynaklarının tüketilmesinin kardiyovasküler riskleri azalttığı, bağışıklık sistemini güçlendirdiği, beyin, akciğer ve karaciğer sağlığını iyileştirdiği ve gıda emilimini desteklediği görülmüştür. Diğer bir yandan bitkisel yağlar ve margarin gibi insan yapımı rafine ve işlenmiş yağ formları sağlığımıza asıl zarar verenler. Bu nedenle, yağsız veya az yağlı seçenekleri tercih etmek yerine, tam veya orta yağlı yağlı süt ürünleri, badem, fındık, ceviz, hindistancevizi ve balık yağı gibi doğal yağları tercih edin, bunları uygun miktarlarda tüketin ve insan yapımı yağlardan kaçının.

6. Gıda yerine takviyelere güvenmek

Takviyelerin sağlık denkleminin sadece % 1’i. Evet, takviyelerin çok ihtiyaç duyulan bir destek veya desteği sağlayabileceği belirli dönemler olabilir, ancak takviyelerin zayıf bir beslenmeyi telafi ettiğini varsaymak yanlış. Adından da anlaşılacağı gibi, takviyeler sağlıklı bir beslenmenin yerine geçmez, onun bir tamamlayıcısıdır. Takviye endüstrisi hızlı sonuçlar vaat etse de işin aslı bu değil. İnsan vücudunun, bir kapsül içinde gelenlerin aksine, tüm gıdalardaki besinleri sindirmek, emmek ve asimile etmekte çok daha iyi bir iş çıkarmasındaki biyolojik yapısından bahsetmiyorum bile.

Çoğu besin, enzimlerin, sinerjik yardımcı faktörlerin ve organik mineral aktivatörlerin düzgün bir şekilde emilmesini gerektirdiğinden, besinleri işlenmemiş gıdalardan almaya adapte olmuşlardır, ki bu ne yazık ki takviyeler için her zaman geçerli değil. Çoğu araştırma, standart multivitaminlerin çok az fayda sağladığını veya hiç yararı olmadığını, hatta besin dengesizliklerine neden olabileceğini gösteriyor. Bunun nedeniyse üreticilerin genellikle formüllerini oluşturmak için mümkün olan en ucuz bileşenleri kullanıyor olması. Diyeceğim o ki, toz ve haplardan önce, gerçek gıda seçiminizi en iyi şekilde yapın, uzun vadeli bir sağlıklı yaşam tarzı oluşturun, yatırımızını bunlara yapın; daha sonrasında ihtiyaç doğrultusunda stratejik olarak yüksek kaliteli takviyeleri değerlendirin.

7. Daha yeninin her zaman daha iyi olduğunu düşünmek

Elbette, dondurulmuş pizzalar ve mikrodalgada akşam yemekleri ideal bir seçim olmaktan çok uzak, ancak konu işlenmemiş yiyecek olduğunda dondurulmuş, taze kadar iyi olabilir. Gıdaların dondurulması, kolay bozulan yiyecekleri daha uzun süre saklamak için kullanılan, fermente etme gibi basit bir koruma yöntemidir. Bütün gıdaları dondurmak besin değerlerini düşürmez, aslında tam tersi, o besin değerlerinin korunmasına yardımcı olur. Tüm yıl boyunca taze yiyecekler yemek ideal olsa da, mevsimlerin gerçeği bu değildir.

Mevsimlik meyve ve sebzeleri, etleri ve deniz ürünlerini dondurmak, hasadın ömrünü uzatmaya yardımcı olmanın sağlıklı bir yolu olarak karşımıza çıkıyor. Dondurulmuş meyve ve sebzelerin genellikle olgunluğunun zirvesinde toplanarak; market rafına “taze” inmek için olgunlaşmadan önce toplanıp binlerce kilometre yol gelenlerden çok daha besleyici olabileceğini belirtmekte fayda var. Bu nedenle, ister dondurulmuş et, ister dondurulmuş deniz ürünleri, ister dondurulmuş meyve, salamura sebzeler veya fermente gıdalar olsun, yiyeceğinizin besin değerini korumaya ve hatta artırmaya gerçekten yardımcı olabilecek bu koruma yöntemlerinin sağlığınızı desteklemesine izin verin.

8. “Kötü” bir öğünün her şeyi mahvettiğini düşünmek

Dengeli bir yaşam tarzının anahtarı tutarlılık. Bir öğün, bir gün veya hatta bir haftalık “daha az sağlıklı” beslenme; haftalar, aylar ve yıllar süren daha sağlıklı seçimleri silip atmaz. Dengeli beslenme, kısa bir yarış değil, uzun bir maraton! Bir ikram veya bir öğüne gereğinden fazla anlam yüklediğinizde bu uzun soluklu bakış açınızı kaybedebilir, kendinizi yemekle çözülmesi zor bir ilişki içerisinde bulabilirsiniz. Sürdürülebilir dengeli bir beslenmenin olmazsa olmazı hoşgörüdür.

Elbette sıklık önemli, ancak sırf bir kurabiye, biraz pizza, bir dilim kek veya yukarıdakilerin hepsini yediğiniz için, o ana kadar yaptıklarınızın hiçbirini “mahvettiğiniz” anlamına gelmez, aksine bu dengeyi oluşturmanıza yardımcı olur. Asıl önemli olan motivasyon, bilinçli farkındalık ve yemekle olan ilişkiyi sağlıkla yürütmektir. Bir merdivene takılıp düşseniz, tüm merdiven boyunca kendinizi aşağı bırakır mısınız? Hayır! Kendinizi yakalarsınız ve devam edersiniz. Dengeli beslenmenin de amacı, mükemmellik değil, farkındalık ve gelişmedir.

Sevgi ve sağlıkla…

İlginizi çekebilir: 2021’de beslenme değişiyor: Zihnini, bedenini ve ruhunu besle

Seçil Sayhan: Yönetim Bilimleri lisans eğitimini Psikoloji yan dalı ile Sabancı Üniversitesi'nde tamamladı. National University of Singapore'da okuduğu dönemde Japonya, Günay Kore, Tayland, Endonezya, Hong Kong, Malezya ve Singapur’un sağlıklı yaşam kültürlerini deneyimleme şansını yakalayan Seçil Sayhan üniversite yıllarına denk gelen süreçte bir yandan Stanford University’den aldığı Nutrition Science ve University of Colorado Boulder'dan aldığı Science of Exercise dersleri; pozitif psikoloji ve nörobilim araştırmaları ile holistik yaklaşımı benimsedi ve ilgi alanlarını çeşitlendirmeyi ön planda tuttu. International Coaching Federation onaylı profesyonel uzman koç olarak bireysel ve kurumsal danışmanlıklar veren Seçil Sayhan lisans sonrası diploma eğitimine İngiltere’de beslenme ve yaşam tarzı alanında devam etmektedir. Beslenme danışmanlığı ve yaşam kalitesi yönetimi alanında uzmanlaşan Seçil Sayhan’a info@secilsayhan.com adresinden ulaşabilirsiniz.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale