X

Duyguların rehberliği: Akışa teslim olmanın ve kendine dönüşün yolculuğu

Hepimiz dünyaya hazır rollerin içine doğuyoruz; doğru ya da yanlış öğrenmelerle örülmüş bir gerçekliğin içerisine. Bu gerçekliğin içinde kendi olmaya çalışan insan, hayatı yaşarken aydınlık ve karanlık birçok duraktan geçiyor. Tıpkı senin gibi sevgili okuyucu.

Ben bugün sana, yaşadığın hayatın ne kadarının gerçekten sana ait olduğunu sormak isterim.

İnsan ancak sevgiyle bir yerde yaşayabilir, olduğu yere köklenebilir. Yaşamında köklenmiş bir akışta mısın? Kendine dürüst bir cevap verebilmen başlangıç için çok önemli.

Hayatımızı yaşarken içimizde hissettiklerimiz, hayatı nasıl deneyimlediğimizi belirliyor: Şikâyet ederek, direnerek ya da akışta kalarak. Yaşadığın bir günde bu hallerden en çok hangisini deneyimliyorsun?

Bir düşün: Hayatında eksik, yetersiz ve yanlış gözüyle baktığın şeylerin aslında sadece o anki hâlinden doğduğunu bilseydin ne yapardın? Hâlâ oraya direnmeye devam eder miydin? Yaşamını durdurur muydun? Yoksa hepsini bırakıp, içsel bir esneklikle hayatın seni taşımasına izin verecek bir seçim mi yapardın?

Bugün, en önemli yaşam becerisi haline gelen kavram; kendine rağmen devam edebilme, yeniden başlama, yani ”yılmazlık” becerisidir. Her seferinde zihnin “zor” dediğinden esneyerek ve dirençten sıyrılarak geçebilmek… İşte bu geçiş bizim gücümüzü bulmamıza sebep olur ve hayatımızı yeniden şekillendirme becerisini elimize verir.

Hepimiz hayatımızın bir döneminde, kendimiz sandığımız benliğin esiriyken dışarıdan bir kurtarıcı beklemiş olabiliriz. Fakat güven, sevgi ve huzurun dışarıdan gelmediğini fark ettiğimizde, artık beklentiye girmeyi ve dışarıyı suçlamayı bıraktığımız bir alana geçeriz. Gelen bu idrak ile aslında tek başınalığımızı kavrar ve kendimize döneriz.

Bu dönüş, içimize bakma cesaretine giden yolun başlangıcıdır.

Bu duygular ve düşünceler ilk başta bize korkutucu gelebilir. Çünkü her birimizin içinde görülmeyi bekleyen kırılgan, öfkeli, yetersiz hisseden parçalar ve bu parçalardan yükselen sesler olabilir. İnsanların ortak yanı da burasıdır. Bunları hissetmek, kimi zaman zor, kimi zaman güzel ama her zaman bize bir şeyler anlatmaya çalışan içsel bir harekettir.

İçimizden yükselen her his, aslında “Ben buradayım. Gör beni, kapsa ve bütünleşelim,” der. Ayrıca bize, bizle ilgili anlatacakları vardır.

Korku duygumuz henüz hazır olmadığımız bir kapının önünde durduğumuzu; öfkemiz istemediğimiz, yani değerlerimizin dışında bir şeye maruz kaldığımızı; kırgınlığımız, görülmediğimiz bir yerde konumlandığımızı, sevgi ve huzur ise doğru yolda olduğumuzu anlatır.

Şunu unutma: Duygular habercidir, karar verici değil.

Eylemi seçmek yine sana aittir.

Fakat bu fısıltıları duymak bizi aktive edeceği için çoğu zaman onları bastırmayı seçeriz. Kendimizle yüzleşmekten kaçarız. İnsan zihni çoğu zaman kolayı seçmeye meyleder. Özgür olmak, itaat etmekten daha ağır bir sorumluluk sunar. Bu yüzden direnç tam da bu noktada doğar.

Akması gereken akmaz, çözülmesi gereken çözülmez. Ruhumuz adeta “Ben bu yüklerle devam edemem,” der fakat biz onu duymak yerine bastırır ve kontrol etmeye çalışırız. Savunmalar, maskeler artar ve içsel savaşımız büyür. Doğru seçimler yapamayız.

Ve her seçim kendi bedelini beraberinde getirir.

Bazen bu bedel bir kayıptır.

Bazen ise kendimizden uzaklaşmak.

Yine de tüm süreç çok değerli ve insanidir. Çünkü fark etmek için önce kaybolmak, çözülmek için sıkışmak, akmak içinse taşmak gerekir.

Direncin içine gizlenen bu çağrı aslında bir dönüşüm çağrısıdır. Bu çağrı teslimiyetin kapısıdır.

Teslimiyet; bırakmak değil, kabul gücünü artırmak ve yaşam akışını kendi yaşam akışınla uyumlu hale getirmektir.

Zorlamayı bırakıp duymaya, anlamaya, kabul etmeye başladığımız noktada direnç yumuşar; duygular berraklaşır, düşünceler netleşir. Seçimler artık korkudan ve savunmalardan değil, farkındalık ve olgunluktan —yani özünden— gelir. Sezgilerin güçlenir; içsel rehberliğin gün yüzüne çıkar.

Bu deneyimler ve farkındalıklar aslında kendini gerçekleştirme yolunun irili ufaklı taşlarıdır. Bu taşları aşarak yürüdüğün bir yolda varacağın durak aslında “sensin”. İnsan bu yolda adım adım kendine yürür.

Ezcümle yaşam, bize yol göstermeye çalışan sabırlı bir rehberdir. Bu rehberliği alarak seni dönüştürecek eylemleri yapmayı seçebilirsin. Bu sebeple

İstersen onları bir fırsat gibi görür; istersen de seni durdurmaya çalışan engeller gibi görebilirsin.

İki seçimin sonucunu da yaşayacak olan sensin.

Onlar senin kuzey yıldızın; onlara bakabildiğinde, ne zaman istersen yönünü bulabilirsin.

İnsan olmanın güzelliği burada saklıdır. Hiçbir zaman tamamlanmış ve kusursuz olmak zorunda değiliz. Ne zaman istersek yeniden başlayabiliriz. Yeter ki içimizde kıpırdayan o sesi duymaya niyet edelim.

Sevgili okuyucu, belki de bu yolculuğun amacı şudur:

Eski sende dirençler eridikçe içinden doğan yeni benlik, tanrısal özüne temas eden o gerçek potansiyel daha çok görünür olur.

Bu öz, insanın en güvenilir rehberidir.

Sevgi, huzur ve şefkat gibi duyguların en saf hâllerini taşıyan bu yeni benlik, hayata daha hafif ve daha dingin bir yerden yaklaşır. Yaratıcılık yükselir. 

Kişi kendini inşa sürecini yeniden başlatacak gücü bulur ve attığı her adımda insan olmanın o kırılgan ama sonsuz değerli tarafına biraz daha aşkla dokunur. Sevgiler…

İlginizi çekebilir: Kontrol etme arzumuz

Burcu Kaya: Merhaba, ben Burcu. 1988 İstanbul doğumluyum ve 15 yıldır ilkokul öğretmenliği yapıyorum. Çocuklarla geçirdiğim yıllar boyunca onların saf özüyle kurduğum bağ sayesinde insan özü ile egosu arasındaki bağlantıyı keşfetmeye başladım. Bu keşif, bireysel yolculuğumun da başlangıcı oldu. İç dünyamı daha derin bir seviyeden gözlemlemek ve düzenlemek amacıyla klasik meditasyon ve yoga pratiklerine başladım. Bu emeğin sonucunda zihinsel yüküm hafifledikçe, yola olan aşkım her geçen gün arttı. Ardından, Analitik Psikolojinin kurucusu Carl Gustav Jung okumaları yapmaya ve arketipsel sembolojiyi araştırmaya yöneldim; bu konuda eğitimler aldım. Nefes terapileri ile içgörülerimi derinleştirdim ve insan işleyişine dair farkındalıklar kazandım. Kısacası, araştırmalarım ve eğitimlerimle "kendini bilme" yolculuğumu sürdürüyorum. Herkesin kendi hayatının yazarı olduğuna inanıyorum. Dönüşümü ve bilinç yükselişini en temel derdimiz olarak görüyor; öze dönüş yolunu yazılarımla gönüllülerine aktarmayı diliyorum.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale