Duyguları bastırmak nedir ve nasıl çalışır?
Hepimiz hayatta zor duygularla karşılaşabiliriz; üzüntü, öfke, korku, hayal kırıklığı, mutsuzluk… Ancak bu duygularla başa çıkma yollarımız birbirinden farklı olabilir. Kimimiz duygularımızı açıkça ifade ederken, kimimizse sessizce içimizde bastırmayı tercih ederiz. Özellikle toplumda güçlü görünme arzusu, duyguları yok sayma veya bastırma eğilimimizi arttırabilir. Ancak psikoloji alanındaki araştırmalar ve klinik deneyimler, bastırılan duyguların kaybolmadığını, aksine farklı biçimlerde hayatımıza dahil olmaya devam ettiğini gösteriyor.
Bastırma nedir ve nasıl çalışır?
Duyguları bastırmak, aslında bilinçli veya bilinçdışı olarak zorlayıcı duyguları fark etmekten ve ifade etmekten kaçınmayı ifade eder. Bu mekanizma, genellikle kendimizi koruma amacıyla gelişir. Örneğin, bir tartışma esnasında hissedilen yoğun öfke, ani bir patlamayı önlemek adına bilinçli olarak bastırılabilir. Benzer şekilde, travmatik bir olay sonrasında ortaya çıkan korku ve acı, zihnimizin savunma mekanizmalarıyla bilinçdışı bir alana itilerek “unutulabilir” gibi hissedilir. Ancak bu “unutma” durumu, aslında duyguların ortadan kaybolduğu anlamına gelmez.
Duygular, bastırıldığında beden ve zihin bütünlüğü içinde farklı yollarla kendini göstermeye başlar. Bastırılan öfke, vücut ağrıları, mide problemleri veya diğer psikosomatik rahatsızlıklar şeklinde kendini gösterebilir. Klinik deneyimler, bastırılan korkuların genellikle kaygı bozuklukları olarak yeniden ortaya çıktığını, üzüntünün ise depresyon gibi durumlara zemin hazırladığını gösteriyor. Bastırılan duyguların etkisini sadece bireysel düzeyde gözlemlemek yanlış olur. Bu durum, kişisel ilişkilerimize de zarar verebilir. Bastırılmış bir öfke, beklenmedik bir anda ani bir patlama olarak ortaya çıkabilir veya ifade edilmeyen üzüntüler, yakın ilişkilerde duygusal mesafe oluşmasına neden olabilir.
Peki, zorlayıcı duyguları bastırmak yerine onlarla nasıl başa çıkabiliriz? Burada ilk adım, duyguları tanımak ve kabul etmektir. Duyguları tanımak, ne hissettiğimizin adını koyarak fark etmekle başlar. Örneğin, “şu anda çok sinirliyim” veya “bu durum beni korkutuyor” demek, duygularımızı anlamak için bir kapı aralar.
Kabullenme, duyguları çaresizlikle kabullenmek anlamına gelmez. Aksine, bu duyguların bize hangi mesajı vermeye çalıştığını anlamaya çalışmak anlamına gelir. Örneğin, öfke genellikle bir sınır ihlaline işaret ederken, üzüntü, bir kayıp veya hayal kırıklığının sinyali olabilir. Bu mesajları anlamak, hem kendimize hem de başkalarına daha sağlıklı şekilde yanıt vermemizi sağlar.
Duygularla başa çıkma stratejileri
Duygularınızı kabul etmek ve ifade etmek için kullanabileceğiniz bazı stratejiler şunlar olabilir:
- Günlük tutmak: Duyguları yazıyla ifade etmek, hem farkındalığı artırabilir hem de duyguların düzenlenmesine yardımcı olabilir.
- Güvenilir bir kişiyle konuşmak: Yakın bir arkadaş veya terapist gibi güvenilir bir kişiyle duyguları paylaşmak, duygusal yükünüz hafifletebilir.
- Sanat veya yaratıcı faaliyetler: Resim yapma, yazı yazma veya müzik gibi yaratıcı faaliyetler, bastırılan duyguların ifade edilmesine yardımcı olabilir.
- Nefes egzersizleri: Anda kalma pratikleri, duygularınızı kabullenmenizi ve daha sakin bir zihin durumu geliştirmenizi sağlayabilir.
Duyguları bastırmak, kısa vadede bir rahatlama hissi verebilir ancak uzun vadede hem zihinsel hem de fiziksel sağlığımızı olumsuz etkileyebilir. Duygularımızı kabul etmek ve çaresizce kurtulmaya çalışmak yerine onlarla dost olmak, daha dengeli ve tatmin edici bir hayat yaşamamıza yardımcı olabilir.
Unutmayın, hissettiğiniz her şeyin bir anlamı ve değeri vardır ve bu anlamı anlamak da sizin elinizdedir.
Sevgilerimle…
İletişim: @klinikpsikologbetulcavlak, @payepsikolojimerkezi
İlginizi çekebilir: Terk edilmemek için terk etmek: Duygusal savunmanın ilişkilerdeki rolü