X

Dikkat: Cinsiyet ayrımcılığı her iki cinsiyeti de etkiler

Cinsiyet ayrımcılığı hayatın hemen hemen her alanında karşımıza çıkan bir durum. Bireyin kadın ya da erkek olarak gösterdiği genetik, fizyolojik ve biyolojik özellikler cinsiyet sözcüğünün açıklaması olarak bilinmektedir (Akın, 2007). Öte yandan kadın ve erkeğin sosyal olarak belirlenen rol ve sorumlulukları, toplumsal cinsiyet olarak adlandırılmakta ve bu, kültürden kültüre değişiklik göstermektedir. Toplumsal cinsiyet kavramının tanımında biyolojik farklılıklar değil, kadın ve erkek olarak toplumun bizi nasıl gördüğü, nasıl algıladığı, nasıl düşündüğü ve nasıl davranmamızı beklediği ile ilgili değerler, beklentiler, yargılar ve roller bulunmaktadır (Akt. Yılmaz ve ark., Dökmen, 2004; Bhasin, 2003; Akın ve Demirel, 2003).

Toplumsal cinsiyet rolleri geleneksel olarak kadın ve erkeklerden beklenen davranışlar olup öğrenilen bir kavramdır. Çocuklar toplumsal cinsiyet rollerini ilk olarak aile ortamlarında öğrenirler. Bebeğin doğumuyla başlayan sosyalleşme sürecinde cinsiyet rolleri öğrenilir. Biyolojik anlamda kadın ve erkek olarak dünyaya gelen çocuklar cinsiyetlerine uygun norm ve beklentileri öğrenirler. Böylelikle bu normlara ve beklentilere uygun cinsiyet rollerini, erkek ve dişi kimliklerini (erillik ve dişilliği) benimserler (Giddens, 2012).

Aileler kız çocuklarına pembe, erkek çocuklarına mavi renklerde giysiler alırlar örneğin. Ya da erkek çocuklarına araba, kamyon gibi oyuncaklar alınırken kız çocuklarına onların daha çok ev içinde kalıp oyun oynamalarına yol açacak bebekler alınır. Kız ya da erkek çocuğun cinsiyetine “uygun” oyuncaklarla oynamaması toplum tarafından garipsenir. Kendi cinsiyetine uygun olduğu empoze edilen oyuncaklarla oynamak yerine, erkeklere daha uygun olduğu düşünülen oyunları oynayan kızlara “erkek Fatma” ismi takılır örneğin. Çocuk büyüdükçe bu toplumsal cinsiyet rolleri ile ilgili mesajları ailesinin yanı sıra okulundan, arkadaşlarından ve medya gibi kaynaklardan da almaya devam eder.

İnsanlar, sınıflandırma süreci yoluyla dünyayı birçok farklı toplumsal gruba ayırır ve bu toplumsal gruplara ilişkin bilgilerini, inançlarını ve beklentilerini içeren bilişsel bir yapı geliştirir. Bu bilişsel yapıya da “kalıp yargı” adı verilir ( Akt. Altınova ve Duyan, Kağıtcıbaşı, 1999). Kadınları ve erkekleri algılayış biçimimizde kalıp yargılar çok büyük rol oynarlar. Dünyadaki birçok toplumda erkekler; güçlü, kendine güvenli, korkusuz, bağımsız, gerçekçi gibi güçlü benlikleri yansıtan ve istenir kalıp yargılarla; kadınlar ise bağımlı, pasif, kararsız, duygusal gibi daha zayıf benlikleri yansıtan kalıp yargılarla tanımlanır (Akt. Altınova ve Duyan, Sakallı-Uğurlu, 2003). Yine genelde şefkatli olmak, yumuşak olmak gibi özellikler kadınlara atfedilirken sert olmak, mantıklı olmak gibi özellikler erkeklerden beklenir. Oysa her kadın şefkatli olmadığı gibi her erkek de şefkatsiz değildir. Bir insanın cinsiyeti onun otomatik olarak şefkatli ya şefkatsiz biri olmasını belirlemez.

Jung’un da ileri sürdüğü gibi her iki cinsiyette de karşı cinse atfedilen özellikler mevcuttur. Jung’a göre bir erkeğin bilinçdışı, bütünleyici bir dişi öğeyi (anima); bir kadının bilinçdışı da bir erkek öğeyi (animus) barındırmaktadır. Bu doğrultuda erkeklerin en erkeksi olanı bile, animanın etkisiyle çocuklara ya da zayıf ve hastalara karşı şaşırtıcı bir şekilde şefkat duyabilmektedir. Benzer olarak kadınlar da animusun etkisiyle cesaretli ve saldırgan olabilmektedirler (Akt. Arıcı, 2011).

Cinsiyet ayrımcılığı yüzünden kadının daha az değer gördüğü bir eşitsizlik modeli görülmektedir. Bu eşitsizlik modeli özellikle çalışma yaşamı, toplumsal yaşam, evlilik ve aile yaşamı gibi alanlarda daha fazla göze çarpmaktadır (WHO, 1998). Cinsiyet ayrımcılığının kadınları ne kadar büyük boyutta etkilediğini hepimiz biliyoruz ancak cinsiyet ayrımcılığı, her iki cinsiyete biçilen roller sadece kadınları değil erkekleri de etkilemektedir.

Özellikle bizimki gibi ataerkil toplumlarda “erkekler ağlamaz” gibi söylemlerle büyütülen erkek çocukları, kendi duygularının farkında olmayan, duygularını bastıran ve bastırdığı duyguları çoğu zaman agresyon aracılığıyla ifade eden yetişkinlere dönüşmektedirler. Oysa duygunun kadını, erkeği yoktur. Duygu duygudur ve ruh sağlığı için her iki cinsiyetin mensuplarının da duygularını sağlıklı bir şekilde ifade etmesi gerekir. Amerika’da son aylarda erkeklerin bir araya gelip duygularını ifade ettikleri, rahatça ağladıkları inzivalar düzenlenmeye başlanması erkeklerin duygularına sahip çıkmaya başlamaları açısından güzel bir gelişmedir.

Elbette toplumsal cinsiyet ayrımcılığı bu yazıya sığmayacak kadar derin ve önemli bir konu. Kanayan yaralarımızdan biri olan kadına şiddet sorununu çözebilmemiz için toplumsal cinsiyet eşitliğini hayatın her alanına yaymalıyız. Bunu yapmaya önce konuşmalarımızdan başlamalı, “kadın kadının kurdudur” gibi cinsiyetçi söylemlerden uzak durmalıyız . Cinsiyet ayrımcılığının yapılmadığı, kadın ve erkeklerin toplumsal cinsiyet rollerinin baskısından uzaklaştığı ve önemli olanın önce insan olmak olduğunun farkına varıldığı günler diliyorum hepimize.

Bu yazının tüm hakları Rana Kutvan’a ve Uplifers’a aittir. İzinsiz ve uygun şekilde referans verilmeksizin kopyalanması, çoğaltılması ve başka mecralarda paylaşılması kesinlikle yasaktır.

Kaynaklar:
Altınova H., Duyan V
Akın A. (2007). Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve sağlık. Toplum Hekimliği Bülteni, 26(2),1-9.
Akın, A., Demirel, S., 2003. Toplumsal cinsiyet kavramı ve sağlığa etkileri. Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi Halk Sağlığı Özel Eki 25(4):73–83.
Arıcı, F. (2011). Ünı̇versı̇te Öğrencı̇lerı̇nde Toplumsal Cı̇nsı̇yet Rollerı̇ne İlı̇şkı̇n Algılar Ve Psı̇kolojı̇k İyı̇ Oluş. Yüksek Lisans Tezi.
Bhasin, K., 2003. Toplumsal cinsiyet “bize yüklenen roller”. Kadınlarla Dayanışma Vakfı Yayınları. İstanbul: Kuşak Ofset Birinci Basım, s.1-5.
Dökmen, Y.Z., 2004. Toplumsal cinsiyet sosyal psikolojik açıklamalar. Ankara: Sistem Yayıncılık.
Giddens, A., (2012). Sosyoloji. İstanbul: Kırmızı Yayınları.
Kağıtcıbaşı, Ç. (1999). Sosyal psikoloji. İstanbul: Evrim Yayınevi
Sakallı-Uğurlu, N. (2003). Cinsiyetçilik: kadınlara ve erkeklere ilişkin tutumlar ve çelişik duygulu cinsiyetçilik kuramı. Türk psikoloji yazıları, 6 (11–12), 1–20
World Health Organization. 1998. Gender and health, Technical paper. Switzerland, pp. 5-20.
Yılmaz, D. V., Zeyneloğlu, S., Kocaöz, S., Kısa, S., Taşkın, L., Eroğlu, K., (2009). Üniversite öğrencilerinin toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin görüşleri. Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi [Bağlantıda]. 6:1. Erişim: http://www.insanbilimleri.com

İlginizi çekebilir: Bedeninizi olduğu gibi sevmek elinizde: Beden imajı nedir?

Psikolog Rana Kutvan: İstanbul doğumlu olan Rana Kutvan lise öğrenimini Nişantaşı Kız Lisesi’nde tamamladı. Önce LCC’de bir sene akabinde de İstasyon Sanat Merkezi’nde iki sene süren bir moda eğitimi aldıktan sonra çeşitli firmalarda stilist olarak görev aldı. 1997-2008 tarihleri arasında New York’ta ikamet etti. Türkiye’de almış olduğu moda eğitimini Parsons School of Design’dan almış olduğu derslerle pekiştirdi. Kutvan moda eğitiminin yanı sıra City University of New York’a bağlı Hunter College’da Psikoloji ve Sanat Tarihi üzerine çift anadal lisans eğitimi görerek cum laude (yüksek onur) derecesiyle mezun oldu. Hunter College’a devam ettiği süre zarfında dünyanın önde gelen psikologlarından Albert Ellis’in Enstitüsünde staj yaptı. Bu staj süresince Ellis’in bulmuş ve de geliştirmiş olduğu Rational Emotive Behavior Therapy (REBT)’i yakından inceleme fırsatı buldu. Kutvan, Albert Ellis Enstitüsündeki stajının yanı sıra New York’un önemli psikoloji enstitülerinin düzenlediği workshoplara katıldı. Kutvan 2008 Mayıs ayında Türkiye’nin ilk Kişisel Gelişim ve Stil Danışmanlığı merkezi Karakter A’yı kurdu. Kurumsal ve bireysel hizmetler veren Rana Kutvan’ın referansları arasında Braun, CNN TÜRK, Aras Kargo, TURKCELL, Kuveyt Türk, Doğan Holding gibi şirketler vardır. Kutvan bireylere ve kurumlara Stres Yönetimi, Kadın Liderliği, İş Özel Yaşam Dengesi, Zaman Yönetimi, Kadın Ruhu isimli workshop çalışmaları düzenlemektedir. Kutvan Karakter A’nın yanı sıra 2008-2012 tarihleri arasında Profesör Dr. Kerem Doksat’dan süpervizyon aldı. Kutvan psikoloji ve kişisel gelişim çalışmalarında holistik bir yaklaşım uygulamaktadır. Rana Kutvan anadili olan Türkçe’nin yanı sıra anadili düzeyinde İngilizce, iyi derecede Fransızca, İtalyanca konuşmaktadır.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale