X

Çocukların yardım istemek konusunda biz yetişkinlere öğretebileceği şeyler

Ortalama bir yetişkine günlük yaşamda en çok zorlandığı konulardan birini sorsak muhtemelen yardım istemek diyecektir. Pek çoğumuz mükemmeliyetçilikten ve beklentileri karşılama zorunluluğu hissetmekten muzdarip olabiliriz ya da başarısızlık korkusu, güçsüz görünme yanılgısı gibi ihtimaller bizi yardım istemekten alıkoyabilir.

Çünkü biz yetişkinler güçlü olmayı, bağımsız olmayı, bir şeyleri ‘tek başımıza halletmeyi’ bir başarı ölçütü olarak görebiliyoruz (ne yazık ki).

Diğer yandan toplumun büyük çoğunluğunun yardım istemeyi zayıflıkla ilişkilendirmesi de bu duruma zemin hazırlayabiliyor. Ancak çocuklar, bu konuda bizden çok daha başarılı. Onlar için yardım istemek, oldukça olağan, olması gereken, hayatın ‘normal’ bileşenlerinden biri. Yetişkinler yardım istemekten çekinirken çocuklar gönüllerince, ihtiyaçlarınca yardım isteyebiliyor. Peki, biz yetişkinler olarak çocukların bu davranışından bir şeyler öğrenebilir miyiz?

Okul öncesi öğretmeni olan YeYoon Kim, çok sevilen TED konuşmasında çevremizden destek istemek konusunda çocuklardan ilham alabileceğimizi anlatıyor. Sevdiklerimizden destek almanın, onların omzuna yaslanabilmemizin hayatımıza daha fazla neşe katabileceğini ve bu konuda çocukların bizlere rehber edebileceğini paylaşıyor konuşmasında. Bir öğretmen olarak çocukların yardım isteme biçimini gözlemlediğini anlatan Kim, çocuklar için yardım istemenin bir güven ifadesi olduğunu keşfettiğini açıklıyor.

Ona göre çocuklar, yardım isteyerek yalnızca fiziksel bir ihtiyaçlarını karşılamıyor, aynı zamanda yardım istedikleri kişiyle aralarındaki güven ilişkisini de güçlendirerek daha sağlam bir bağ kurmaya başlıyor. Yetişkinler olarak bu güvenin değerini unutuyoruz. Aslında yardım isteyebildiğimizde karşımızdakine ‘sana güveniyorum’ mesajını vermiş oluyoruz ve bu da ilişkilerimizi güçlendirmek için harika bir fırsat.

Konuşmasında Yeyoon Kim, yardım istemenin aynı zamanda bir ‘hediye’ olduğunu anlatıyor çocuklardan edindiği deneyimleriyle. Çocuklar yardım istediklerinde karşılarındaki yetişkine bir anlamda kendini daha değerli hissetme şansı da sunmuş oluyor. Yani yardım istemek bir güçsüzlük, acizlik, zayıflık durumu değil; aksine yardım edene anlam ve sorumluluk yükleyen bir role de sahip.

Dolayısıyla yetişkinlerin yardım istemeyi fırsat olarak görmesi gerekiyor. Yardım istediğimizde hem yardım eden hem de yardım alan yani kendimiz için karşılıklı büyüme ve bağlanma fırsatı yakalamış oluyoruz.

Öte yandan, kendi kendine yetme baskısını biz yetişkinler o kadar yoğun hissediyoruz ki ihtiyaçlarımızı bastırma, görmezden gelme pahasına bu baskının esiri oluyoruz çoğu zaman. Oysa ki çocuklar ihtiyaç duyduklarında bunu korkmadan dile getirebiliyor ve sonrasında doğal olarak çok daha iyi hissederek devam ediyorlar. Yetişkinler olarak gerçekten çok ihtiyacımız olduğunda bile yardım istemeyerek kendimizi yalnızlığa, tükenmişliğe, umutsuzluğa sürükleyebiliyoruz.

Yeyoon Öğretmen’in fark ettiği bir başka şey ise çocukların doğal bir şekilde yardım isterken aynı zamanda yardım eden kişiye mutluluk vermeleri ve onları tatminkar hissettirmeleri. Neden başkalarına, özellikle de sevdiklerimize, bu pozitif duyguları vermeyelim ki? Yardım istemek de yardım etmek de iki taraf için de oldukça anlamlı, olumlu hisler uyandıran, güven verici ve güçlendirici bir deneyim. Çocukların rahatlıkla yardım istemelerinden ilham alarak biz de yetişkin dünyamıza daha fazla yardım elinin dokunmasına izin verebiliriz. Böylece hem insan ilişkilerimizi güçlendirebilir hem de pozitif duyguların yayılmasına yardımcı olabiliriz, dalga etkisi yaratmak gibi…

Eğer konuşmanın tamamını merak ediyorsanız aşağıdaki linkten dinleyebilirsiniz:

Yeyoon Kim’in de dediği gibi “Being asked for help is a privilege.”

İlginizi çekebilir: Ebeveynliğe ve sevginin gücüne dair çok şey öğrenebileceğimiz bir film: I am Sam

Ecem Şenyurd Efecan: Selam, ben Ecem! Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra çeşitli özel kurumlarda çalışıp akademi özlemiyle soluğu yine üniversitede aldım, daha öğrenilecek çok şey vardı! Mindfulness üzerine tez yazıp 'an'da kalmayı hala başaramayan biri olarak insana iyi gelen ne varsa bulmaya, uygulamaya, hayatımın bir parçası haline getirmeye çalışıyorum. Tam bir kahve severim, günlük sınırsız doz alımıyla hayatımın olmazsa olmazı. Üretmeye bayılıyorum! :)

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale