Bukalemun çocukları görebilmek: Ebeveynin tutumu çocuğun kişiliğini nasıl etkiler?

Haydi birlikte düşünelim. Birlikte düşünelim istiyorum çünkü hiç kimseye zorlayarak bir kabiliyet geliştirmem ya da bir şeyler fark ettirmem mümkün değil. Katılımın çok kıymetli Sevgili Okurum. Kıymetli… Birlikte ortak paydada buluşabilmek için, yani birlikte hissedebilmek için…

Hislerin ölümü nasıl gerçekleşir?

Şimdi seninle geçmişine bir yolculuğa çıkacağız. Kendi anne-baban ile ilişkinde minik bir zaman tüneli yolcuğu demek daha doğru olur. Anne-baban ile anını hatırlamanı istiyorum. Bu anın olumlu ya da olumsuz olabilir. Anının içindesin, onu en iyi sen bilirsin. Anında ilerlemeye devam et lütfen. Senin kendini ifade ettiğin o anda ne oluyor, buna birlikte bakalım. O anda, yani kendini ifade ettiğinde, ebeveynlerin nasıl tepki veriyorlar? Çocuk kendisini ifade ettiğinde ebeveyn kendi duygusunu mu yaşıyor, yoksa çocuğunun duygusuna mı eşlik ediyor? O anda tam olarak ne oluyor? Burası çok önemli. Eğer anlamlandırmakta zorlandıysan bir önerim daha var. O an, yani kendini annen ve babana ifade ettiğin an, farz edelim ki çocuk ebeveynlerine “Bir şey mi oldu?” diye sordu. O zaman ebeveynin yüzündeki ifadeye göre mi şekil alıyor yoksa sadece olup olmadığını mı soruyor. Sanıyorum olanlar tam da böylesi anlarda oluyor. Birçok ebeveyn kendi düşünce ve duygularından başkasını kabul etmez ve çocuğunun duygularını farkında olmadan öldürür.

Bukalemun çocuklar

Çocuğunun duygu ve düşüncelerini öldürdüğünü fark etmeyen ebeveyn, çocuk ile ilişkisinde her şeyin yolunda gittiği algısını edinir. Çünkü çocuğu her zaman isteklerini yerine getiriyordur, yani kendisi gibi düşünüyordur. Hepimizin çok duyduğu bir örnek üzerinden devam edelim istiyorum. Çocuk dışarıdan geldiğinde anne ellerini yıkaması gerektiğini hatırlattı. Çocuğunuz ellerini yıkadı ve geldi. Sizin istek ve arzularınızı kabullenmiş. Acaba bu çocuk kendi istekleri doğrultusunda mı bu davranışı sergiledi, yoksa hissettiği duygusal baskının bir sonucu olarak mı böyle davrandı? Dikkat! Baskı altındaki bir çocuk bukalemun gibidir: Kendisini hiçbir şekilde belli etmez.

Alarm çalıyor: Çocuklar anne babanın dev kişilikleri altında eziliyorlar!

Yazımın başında da dediğim gibi hiçbir eylem zorla yaptırılmaz, yaptırılamaz. Eğer yaptırılıyorsa, bu yaptıran için büyük bir yanılsamadan ibaret olacaktır. Bir eylemin gerçekleşmesi için yapılacak tek şey tıpkı seninle yaptığımız gibi. Cevabı sürecimizin içinde saklı, biliyorsun. Hissetmek! Anne ve baba ancak ve ancak çocuğunu hissettiği zaman yanılsamadan kurtulur. Eğer ki çocuğu anne-babası yokken de yemek yiyorken ellerini yıkıyorsa ebeveynini hissetmiş ve kuralları içselleştirmiş demektir.

Peki ya inatçılık?

Bir yerde çocuğun inatçılığı ya da huzursuzluğundan bahsediyorsak, orada engellenmiş bir çocuktan bahsediyoruz demektir. Engellenen her çocuk kendi hayatını inşa etmekte zorlanır, çünkü kontrol edilme hissinin verdiği yetersizlik hissiyatı onu öfkelendirir. İnat görünür.

Kendine güven

Bir çocuğa kendine güven öğretilmez, kendisine güvenmesi hissettirilmelidir. Bu da ancak seçim ve ifade özgürlüğü ile mümkün olur. Eğer ki çocuğa kendisine güvenmeyi öğretiyorsanız, ona zarar veriyorsunuz demektir. Çünkü çocuğa kendisine güvenmeyi değil, aslında ötekine, yani güçlü olana güvenmeyi öğretiyorsunuz demektir.

Çocuğun dünyasında yaşanan her acı gün gelir başkasının dünyasında da görünür olur

Büyütülen çocuklar yetişkin olduklarında kendi incinmişliklerini örtmek adına olaylara hep kendi bakış açısından bakmaya alışkındırlar. Onlar için öteki yok gibidir. Olay ve durumlara yorum katmaktan kendilerini alamazlar. Sergiledikleri tutum ve davranışlarda kendi duygu ve düşüncelerinin ifadesinden çok, ebeveynlerinin ifadeleri duyulur. Kendi istek ve arzularını ifade etmekte yaşadığı zorluk öfke ile duyulur. Karşı tarafın kendi seçimlerini kabul etmeyeceğini çocukken öğrenmiş olan çocuğu, yetişkinliğinde dinlediğinizde kırılganlıklarının ne kadar çok olduğunu görürsünüz. Fiziksel acının onarımı gibi mümkün olmayan bir şey varsa o da duygusal acının onarımıdır. Onarılmayan her duygusal acı gün gelir bir başkasının dünyasında görünür olur. Kendi yanlış ve eksikliklerinizi görüp, kucaklayacağınız günlerin gelmesi dileğiyle…

Sevgiler…

İlginizi çekebilir: Ebeveyn-çocuk sınırı aşıldığında: Duygusal ensestten haberiniz var mı?

Gözdem Özdem Uzman Klinik Psikolog
2013 yılında İstanbul Bilim Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nden mezun olan Psikolog Gözdem Özdem, İstanbul Arel Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans eğitimini Uzman Klinik Psikolog olarak ... Devam