Bizi hasta eden büyük şehirde yaşamak olabilir mi?

İçinizde doğaya, dağlara, deniz kenarına, ormana, kırlık alanlara gidip mutsuz olan yoktur sanırım. Doğada olmak herkesi mutlu ediyor.

Mutsuzluk dışında büyük şehirde yaşamanın insan bedenine iyi gelmediği aşikar. Fibromiyaljinin önemli risk faktörlerinden birisinin büyük şehirde yaşamak (ve doğadan uzaklaşmak) olduğunu biliyor musunuz?

Büyük şehirde yaşamak bizi nasıl hasta ediyor?

  1. Hava kirliliği: Arabalar, sanayi ve binalardan yükselen karbon monoksit, kurşun, nitrojen dioksit, sülfür dioksit ve partiküller bizleri hasta eden en önemli neden. İçilen sigaralar ve maruz kalınan ikinci el duman ile birlikte akciğer hastalıkları, kalp damar hastalıkları ve kansere davetiye çıkarması dışında kandaki oksijeni azaltarak kronik kas ağrılarına neden olur.
  2. Ses kirliliği: Çevreyollarının ve havaalanlarının yanında yaşamak ve çalışmak beyindeki stres merkezlerine fazla mesai yaptırır: Hem stres düzeyleriniz artar, hem de küçücük stresleri büyük stres olarak algılarsınız.
  3. Işık kirliliği: Beyinlerimizin yeterli melatonin salgılaması için güneşin batması ile yarı karanlıkta olmamız, gece uyurken de tam karanlıkta olmamız gerekir. Bünyenin alışık olmadığı zamanlarda ışığa maruz kalması sirkadiyen ritimleri bozar. Güneş battıktan sonra yarı karanlıkta olmamız (şehirden uzak bir kamp yerinde değilsek) pratik olarak mümkün olmadığı için pek çok hastalık ortaya çıkmaktadır. Bunların başında kronik enflamasyon ve kronik ağrılar yer almaktadır.
  4. Hareketsizlik: Sabah yataktan kalktıktan sonra kahvaltı ederken oturmaya başlıyoruz, araçlarla işe veya okula gidiyor, saatler boyu oturuyor, yine araçlarla eve veya restoranlara gidip yeniden oturuyoruz. Bu hareketsizlik ve uzun süreli oturma bizleri ölümüne hasta ediyor (gerçekten; çok oturan insanlar daha çabuk ölüyorlar). Ama hareketsizlik öldürmeden önce de kronik bel, sırt, kalça, boyun ve baş ağrıları ile bizleri süründürüyor. Kilo aldırıyor, duruş bozukluğuna yol açıyor, beyinde serotonin ve dopamin düzeylerinin düşmesine neden oluyor.
  5. Trafik: Kendi aracınızda olsanız bir türlü, toplu taşımada olsanız başka türlü! Stres, zaman kaybı, hareketsizlik, havasızlık, egzoz dumanına maruz kalma… hangisini sayayım?
  6. Yeşil alanların azlığı/ doğadan uzak kalma: Ağaçlar, toprak, kuş sesleri, probiyotik bakteriler insanoğluna bin yıllarca iyi gelmiş doğa öğeleri. İnsan sağlığına yararları tekrar tekrar gösterilmiş. Doğadan uzak olmak demek, ayrıca beton binalarda, havasız, oksijensiz kalmak demek. İşyerindeyseniz artı stres, kaygı ve oturmak. Doğada zaman geçirmemek aynı zamanda doğadaki iyi bakterilerle temasımızın azalması demek.
  7. D vitamini eksikliği: Güneşle temasın azalması, devamlı ya araçların ya da binaların içinde olmamız, beslenme şekilleri, balık tüketiminin azalması, balıkların çiftliklerde yetiştirilmesi nedeniyle çağımızda 7’den 70’e herkesin D vitamini düşük. D vitamini eksikliği kas güçsüzlüğü, kemik erimesi, insülin direnci, kronik enflamasyon ve depresyona yol açarak tek başına fibromiyaljiye ve yaygın vücut ağrısına neden olabilir.
  8. Batı tipi beslenme: Rafine karbonhidrat, gluten, doymuş yağ, omega 6 yağlar, trans yağlar, tuz, besin katkı maddesi içeriği yüksek beslenme tarzı, bizi hasta ediyor. Böyle beslenmek aynı zamanda yararlı sebze, meyveyi daha az yemek, daha az lif almak, omega 3 doymamış yağları daha az tüketmek demek. Batı tip beslenme, insülin direnci, tip 2 diyabet, metabolik sendrom, dislipidemi, kalp damar hastalıkları, obeziteye yatkınlıkla birlikte bir yandan bağırsak sağlığımızı bozarken, bir yandan ağrıları hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline getirir.
  9. Hasta bina sendromu: Yaşadığınız veya çalıştığınız bina temiz hava ile havalandırılamıyorsa, inşaatı yeni bittiyse, tozluysa, çok fazla sentetik materyal varsa, küflüyse, gün ışığı almıyorsa, ses izolasyonu kötüyse, nemliyse kronik ağrılara davetiye çıkarırsınız.
  10. Elektromanyetik radyasyon: Baz istasyonu, cep telefonları, wi fi, mikrodalga fırın kaynaklı elektromanyetik radyasyon vücut ve beyindeki kalsiyum kanallarını etkileyerek ve dokularda ısınmaya neden olarak uyku düzensizliği, baş ağrısı, depresyon, yorgunluk, konsantrasyon problemleri ve kaygıya neden olabilir.
  11. Kimyasallar, tarım ilaçları: Bu maddeler hormon dengelerini bozmaktan alerjileri tetiklemeye kadar pek çok etkiye sahiptir. Kimyasallar alerji hücreleri mast hücrelerinin aktivasyonuna, tarım ilaçları insülin direnci ve kronik enflamasyona neden olarak ağrıları tetikleyebilir veya artırabilir.
  12. Olgunlaşmamış sebze, meyveler: Uzak yerlerden gönderilen tam olgunlaşmamış sebze ve meyvelerin, fitobesleyici, antioksidan, vitamin ve magnezyum düzeyleri düşüktür. Magnezyum eksikliği kronik ağrıların en önemli nedenlerinden birisidir.
  13. Çok kahve tüketmek: Magnezyum düzeylerini düşürerek, sempatik baskınlığı artırarak, insülin direncine neden olarak ve uykuları bozarak sizi ağrı sahibi yapabilecek bir alışkanlık, günde ikiden fazla kahve içmek.

Tabii ki tası tarağı toplayıp bir dağ başına taşınmanıza gerek yok; biraz dikkat ve çabayla bu zararların -en azından bir kısmının- üstesinden gelebilirsiniz.

Migren, fibromiyalji veya kronik ağrınız varsa, bunlara dikkat edin

  1. Taş devri diyetine uygun beslenin; rafine karbonhidrat, şeker, gluten, tohum yağları ve işlenmiş ürünleri hayatınızdan çıkarın.
  2. Kahve tüketiminizi azaltın.
  3. Her gün açık havada en az yarım saat yürüyün (çevre yolunun ortasında yürümüyorsanız, maruz kalacağınız hava kirliliği zaten her yerde var).
  4. Hafta sonları ve fırsat buldukça yeşil alanlara, deniz kıyısına, ormana gidin, zaman geçirin.
  5. Stresle baş edebilmek için meditasyon yapın, yogaya başlayın.
  6. Yatak odanızda televizyon ve elektrikli/elektronik cihaz olamasın. Telefonunuzu ya almayın, ya da en azından uçak moduna alın. Odanız mümkün olduğunca karanlık olsun, gece lambası kullanmayın.
  7. Evde ve işte kullandığınız kimyasalları azaltın, doğa dostu malzemeler kullanmaya çalışın.
  8. Kalabalık olmayan saatlerde toplu taşıma kullanmak hem karbon ayak izinizi azaltır, hem de daha çok hareket etmiş olursunuz.

Daha fazla bilgi için “Beynini doğru besle” isimli kitabımı okuayabilir, yeni günlük bilgiler için Instagram hesabıma bakabilirsiniz.

 

İlginizi çekebilir:
Siz mi hastasınız yoksa çalıştığınız bina mı?
Bu dünyaya oturmaya gelmedik: Sizi oturmaktan soğutacak 13 bilimsel bilgi

Dr. Banu Taşçı Fresko Doktor - Nöroloji Uzmanı
Dr. Banu Taşcı Fresko, 1969 senesinde İstanbul’da doğmuştur. İstanbul Tıp Fakültesi’ni 1992 senesinde bitirmiş, ihtisasını İstanbul Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı’nda 1997 senesinde tamamlayıp ... Devam