X

Bildiğimizi sandığımız şeyleri gerçekten biliyor muyuz: “Bilmek” nedir?

Bir şeyin adını bilmekle, o şeyi bilmek arasında devasa bir fark vardır. Bunun farkına erken varmak gerekir” demiş Richard Feynman.

Bilmek, bilmeyi arzu eden insan için merak etme halinden türeyen bir şey aslında. Bir de kendi seçimlerimizin sonucu veya yaşamın akışında gerçekleşen hakikatlerin bizlere kattığı bilgi hali mevcut.

Peki bildiğimizi sandığımız şeyleri gerçekten yaşamadan ne kadar biliyoruz? Gerçekten yaşamak deneyimi neye benzemeli? Bilgi hepimizde aynı mı? Zihinlerimizin bilme açlığını doyurmaksa amaç, deneyim veya merak fark etmeksizin bir şeyi “biliyorum” diyebilmek için kaç kez ve hangi koşullarda tekrar etmiş olmalıyız? Bilmenin bu ve benzeri kıstasları var mı? Olmalı mı?

Mesela doğal afet sınıfındaki deneyimlerin zamanı ve tekrar sıklığı bizlerin elinde değil. Peki ya kişisel seçimlerimizin sonuçları?

Bilmemenin eksiklik olduğu, kötü bir şey olduğu öğretisi ile büyütülmüş nesilleriz. Bilmiyor olmanın sadece bazı konulara özel olsa bile cehaletimizi ortaya çıkaracak olmasına karşın utanç duymaya, kendimizi güvensiz hissetmeye meyilliyiz.

Çoğunlukla küçük yaşlardan itibaren yaşamlarımızın ileriki yıllarında nerede ikamet edeceğimizin, ne iş yapacağımızın ve hatta bekâr/evli, çocuk sahibi olup olmayacağımızın vb. bilinmesinin beklendiği, buna göre planlarımızın olmasının teşvik edildiği yaşamlarımız var.

Hayatın hemen her alanında daha hiçbir şey öğrenmeden veya deneyimlemeden önce bizden bilmemiz beklendi.

Her deprem, her sel, her doğal afet, her kaza, her hastalık birbirinin aynısı mı? İsimler olaylarda yaşananları anlatmaya yetiyor mu? Deneyimse deneyim! Bazı şeyler yaşandı ve görüldü ise eğer “Bunu biliyorum, bu yoldan geçtim” diyebilmek için mutlaka çok korkmak, heyecanlanmak, yaşarken ve/veya sonrasında acı çekmek gibi travmatik izler bırakması gerekli mi?

O büyük tecrübelerimizden birini bugün yeniden belki ikinci, üçüncü defa yaşasak tepkilerimiz, korkularımız, heyecan ve şükürlerimiz öncekinden farklı olur mu?

Daha satır bitmeden, zihinlerimizden evet veya hayırlar gelmeye başladı bile, değil mi? Üstelik yanında yamacında olasılıklarla; şöyle olurlar, bu kez böyle olmazlar listesi ile belki gururlu bir özgüven de cevaba eşlik ediyor.

Sonuçta bu deneyimi daha önce yaşadık. Biliyoruz!? Gerçekte ne olacağına, nasıl ilerleyeceğine zihin çoktan karar verdi.

Sanki yapabilirmiş gibi hayat deneyiminin önüne geçti ve kendini güvende hissediyor. Cevaplar doğru olmasa bile bir cevaba sahip olmak bile yeterli geliyor onun için.

Bulduğumuz cevapların çoğu, özellikle gerçekten bilmeden önce acele ettiğimiz cevaplar, kalpten, içgüdülerden, deneyimden veya en derin bilgeliğimizden değil, zihinden geliyorlar. Korku temelli öğretilerimizin sonucu olarak aslında belki bir hastalık, belki bir deniz fırtınası, belki bir doğal afet, belki pandemi gibi ilk defa tanıştığımız, sonu ve sonuçları gizemini koruyan şeylere karşı savunmasız olmaktan korkuyoruz. Kontrol edemediklerimizden, edemeyeceklerimizden korkuyoruz. Her konuda bir cevap arayan ve bulan zihinlerimizin bile kontrolü bizlerin elinde değilken üstelik.

Sahte olan korkularımız değil, onlar doğal…

İşte tam da bu yüzden sonuç olarak, sahte bilme halleri yaratıyoruz, gerçekten bilmediğimiz cevaplar buluyoruz ve böylece kendi hayatlarımızda “bilmeden” kendimizin sahte deneyimlerini yaratıyoruz.

Oysa ki; bil-mek fiilinin isim hali basittir, yani “bilgiye sahip olma veya farkında olma durumu.”

Bu metni bu satıra kadar okumuşsanız eğer, belki de artık bilmediğimizi bilmenin, bunun doğallığını, gerçekliğini alıp kabul etmenin ve yönetimi biz beşerlerin elinde olmayan daha büyük bir bütünün bilgeliğinin kalbine yerleşmenin zamanı gelmiştir. Bilgi ile olan ilişkimizi kendi cevaplarını arayan soru cümleleri ile farkında olma durumuna, haline evirmenin zamanı.

Bu yolda bilmemek halinde mevcut ve uyanık olmaya istekli olmak, zihnin ve öğretilerin sunduğu kesinliklerle sınırlı kalmadan, kendimizi yanıltan sahteliklere düşmeden, yapabildiğimiz yerde eyleme geçmemizi sağlayacaktır. Gerekli olan şeyler zihinlerimizin durmaksızın bizi yönlendirdiği alanların yerine, hayatın rehberliğine izin vererek sadece yaşamak. Hayatın rehberliğini alıp kabul etmek. Üstelik kontrolü elinde tutmak zorunluluğu, baskısı ve sorumluluğunun ağırlığı olmadan.
Daha açık bir tabirle gerçeği ortaya çıktıkça takip etmek.

Sevgiyle…

İlginizi çekebilir: Doğanızla yüzleşmeye var mısınız: Bir insan, bir kedi ve çok daha fazlası

Birce Sinem Tezer: Merhaba, ben Birce. Yoga ile lise yıllarımda tanıştım. 200 saatlik temel eğitimimi 2014 yılında aldım. İçlerinde Godfrey Devereux gibi pek çok kıymetli eğitmenlerin olduğu farklı yoga stillerine ve meditasyon pratiğine dair 500 saate ulaşan derinleşme yolculuğum halen devam ediyor. Yoga & meditasyon derslerim ve bireysel pratiklerimde yoga pozlarında verilen tepkilerin günlük yaşamdakinin aynısı olduğu, aynı yollar his ve düşüncelerden geçildiği felsefesini benimsiyorum. Mat pratiğinin günlük yaşama yansımalarını araştırmak öncelikli davetim. bircesin@gmail.com mail adresi ve @birceileyoga instagram hesabı ile sorunuz veya paylaşımınız varsa bana ulaşabilirsiniz..

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale