X

Beyin gerçekle hayal arasındaki farkı bilmiyor: “Hayallerimi Yaratıyorum” meditasyonuyla beyninizi hackleyin

Çocukken belki de en çok yaptığımız şeydi hayal kurmak. Hayali arkadaşlar yaratmak, bir sopayı at yaparak saatlerce oynamak, kendimizi süper kahraman gibi hissetmek. Sonra bize hayal kurmanın pek de iyi bir şey olmadığını, dünyanın gerçeklerinin olduğunu söyleyen büyüklerimize benzedik ve hayal kurmayı bıraktık.

Hayal kurmak belki de insanoğlunun en mucizevi yetisi. Kimi zaman mutluluğun başucumuzda duran anahtarı. Kimi zaman, insanlığın yararına olacak bir fikri ortaya atmak için çıkılması gerekilen ilk basamak. Her şeyin başlangıç noktası.

Her şey önceleri bir hayaldi; şu an bu yazıyı yazdığım bilgisayarı önce birisi hayal etti, oturduğum koltuğu, içinde bulunduğum binayı, bindiğim arabayı. Birisi aya gidebilmeyi hayal etti, bir başkası Mars’a koloni kurmayı hayal ediyor ve o hayaller gerçeğe dönüşüyor. Neticede gerçekliğin tezahürü hayal kurmakla başlıyor. Belki de insanoğlu kendi kendine kurduğu bir hayalin parçası. (Böyle olma ihtimali yüksek ancak bu yazıda konunun felsefi tarafına girmeyelim 🙂

Beyin gerçekle hayal arasındaki farkı bilmiyor

Son 20 yıldır teknolojinin gelişmesiyle birlikte yapılan beyin araştırmaları sayesinde beynimizin muhteşem özellikleriyle ilgili pek çok önemli bilgiye ulaştık. Duygular, düşünceler nasıl oluşur, kararlarımızı nasıl veririz, dünyayı ve kendimizi nasıl algılar, nasıl davranırız, kişiliğimiz beynin nöronları arasında nerededir ve nasıl oluşur? Pek çok sorunun cevabına şimdilik bilimsel yanıtlarımız olsa da, muhtemelen bildiklerimiz halen buz dağının çok küçük bir parçası.

Benim açımdan en büyüleyici bilgi, vücudumuzun en sağlam kemik dokusu olan kafatasının içinde karanlık bir odada duran, ışıkla doğrudan teması olmayan beynin, bize capcanlı, rengarenk bir dünya yaşatıyor olması. 5 duyumuzdan gelen veriyle oluşan elektrik sinyallerinin, bize dış dünyanın bir tasvirini, yorumunu yapıyor olması. Gerçek olarak algıladığımız her şeyi, hayal ettiğimizde de aynen bize yaşatıyor olması.

Kendi kendinize şimdi şöyle bir test yapın: Bu paragrafı okuduktan sonra gözlerinizi kısa bir süre için kapatın ve yemyeşil sulu bir elmayı ısırdığınızı hayal edin. Elinizde gerçekten bir elma olmadığı halde sadece hayal ederek şeklini, rengini zihninizde gördünüz ve kokusunu, tadını aldınız değil mi? Hatta ekşimsi tadın hayali ağzınızda tükürük bile salgılanmasına sebep olmuştur.

Ardından bir de bu dünyada en çok sevdiğiniz, size mutluluk veren birini hayal edin. Belki eşiniz veya sevgiliniz, belki çocuğunuz, belki bir arkadaş ya da evcil hayvanınız. Zihninizde onu canlandırın ve ona karşı hissettiğiniz duyguyu fark edin. O kişi karşınızda olmamasına rağmen sadece hayal ederek aynı duyguyu beyniniz size yaşatabiliyor.

Bu aslında şu demek oluyor: Beyin gerçek ile hayal arasındaki farkı bilmiyor! Beyin görüntüleme sistemleriyle yapılan çalışmalarda, kişilere bir nesne gösterildiğinde beyinde aktive olan bölgelerle, o nesneyi hayal etmesi istendiğinde aktive olan bölgelerin aynı olduğu görülmekte. Beynin bu özelliği aslında hayallerimizi yaratma noktasında bize çok güçlü bir araç sunuyor.

İnsan her ne kadar düşünen bir varlık olsa da aslında tüm kararlarının, seçimlerinin arkasında  duyguları yatar. Motivasyonumuzu sağlayan şey duygularımız, hissettiklerimizdir. Olumlu düşünceler bizi olumu duygulara götürür. Olumlu duygularla da hayallerimize giden adımları atar, arzu ettiklerimizi hayatımıza çekeriz. Çekim yasası denen mevzunun ardındaki mekanizma budur.

Olumlu sonuçlar olumlu duygularla yaratılır

Bir insanı yaşama bağlayan en önemli unsur hayallerinin olmasıdır. Hayal kurmayı bırakan veya hayal kurarken zihni devreye girip, o hayalin olamayacağıyla ilgili bin tane olumsuz düşünceyle karşılaşan ve vazgeçenlerdenseniz, “Hayallerimi Yaratıyorum“ meditasyonu size bu konuda yardımcı olacaktır.

Günümüz dünyasında, etrafımızda pek çok olumsuz şey yaşanırken, hayat sürekli bir koşuşturma ve günü kurtarma döngüsünde yaşanırken olumlu düşüncelere sahip olmak biliyorum çok kolay değil. Ben geceleri yıldızları seyrederek büyüyünce astronot olup uzaya gitme hayalleri kuran bir çocuktum. O hayalim sayesinde NASA’ya gidip astronot olabilmek için Elektronik Mühendisliği okudum. Eğitimim bittiğinde NASA’ya gidemedim ama uzun yıllar çok severek yaptığım bir mesleğe kavuştum. O uzun yıllar içinde hayatın koşturması, iş yoğunluğu, yaşam mücadelesi derken, bir gün biri bana 5 sene sonra kendini nerede, nasıl hayal ediyorsun diye sorduğunda baktım ki verecek cevabım yok, çünkü hayal kurmayı epey bir zaman önce bırakmışım. Hadi güzel bir şeyler hayal edeyim dedim, o zaman da gördüm ki tam iyi bir şey hayal edeceğim, olumsuz bir dünya düşünce “boşuna uğraşma, nasıl olacak ki bu hayalin” diye kafama üşüşüyor. Yani benim için de çok tanıdık bir durumdu. Ancak beynin en önemli özelliklerinden bir tanesi, deneyimle kendini değiştirebilme özelliği. Buna nöroplastisite diyoruz. Kol kası yapmak gibi; hangi konuda ne kadar emek verir, antrenman yaparsanız beyin artık bunu kolaylıkla yapacak şekilde kendini değiştirebiliyor. Bir tür zihin egzersizi olan meditasyon ve mindfulness çalışmaları, zihin yapımı olumsuzdan olumluya çevirmemde, yeniden hayal kurabilmeyi öğrenmemde ve hayallerime giden yolda adımlar atmamda bana çok yardımcı oldu. 

Şunu unutmamak lazım; her şey önce hayal kurmakla başlıyor ama hayalleri gerçeğe atacağınız adımlar taşıyor. Aşağıda bulacağınız “Hayallerimi Yaratıyorum” meditasyonu size motivasyon sağlamak amacıyla hazırlanmıştır. Sık sık tekrarlamanız, hayal ederek, vizyonlayarak zihninizde oluşturduğumuz tüm görüntüleri ve içine girdiğiniz duyguları bilinç altınıza kodlayarak, sizi hayallerinize götürmek üzere atmanız gereken adımlara yönlendirecektir.

Gülferi Yıldırım: Psikoloji ve Nörobilim Uzmanı. Mindfulness Eğitmeni İTÜ Elektronik Mühendisliği’nden mezun ve Yeditepe Üniversitesi’nden (MBA) İşletme Yüksek Lisansına sahip olan Gülferi Yıldırım, Üsküdar Üniversitesi’nde Uygulamalı Psikoloji ve Nörobilim Yüksek Lisansını tamamlamıştır. Aynı zamanda Kültür Üniversitesi'nde Öğretim Görevlisi olarak “İletişim ve Marka Yönetimi” dersi vermektedir. Kurumsal dünyada, 25 yılı aşkın süredir strateji, organizasyonel yapılanma, iletişim ve pazarlama konularında danışmanlık ve liderlik yapmaktadır. Her yıl İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen “Mutlu İnsan ZihinRuhBeden Festivali”nin kurucusudur. Kendini keşfetmek üzere çıktığı yolda Türkiye’den Güney Afrika’ya, ABD’den Peru’ya, Hindistan’dan İngiltere’ye ve Bali’ye pek çok eğitime katılmıştır. Bu eğitimlerden bazıları; Oxford, MIT (Massachusetts Institute of Technology), University of Massachusetts gibi dünyanın saygın üniversitelerinde aldığı mindfulness, meditasyon ve nörobilim temelli eğitimlerdir. Doğunun binlerce yıllık kadim bilgilerini, batı bilimi ışığında, kurumsal deneyimleriyle sentezleyerek oluşturduğu mindfulness temelli mutluluk, liderlik, yaratıcılık ve stres yönetimi eğitimleriyle kurumların ve bireylerin hedeflerine ulaşmalarına vesile olmaktadır.

Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler



Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.



Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



İlgili Makale