X

Yeni bir nesil doğuyor: Beta Kuşağı, gerçekten ‘beta’ mı?

1 Ocak 2025 sabahına uyandık ve tüm dünyayı değiştiren bir neslin başlangıcına tanıklık etmeye başladık. Z Kuşağı, Alfa Kuşağı derken sıra geldi Beta Kuşağı’na… 2025 yılı, yalnızca yeni bir yılın kapılarını aralamadı, aynı zamanda yeni bir neslin doğuşunu da simgeledi. Teknolojiyle yoğrulmuş bir yaşam, yapay zekanın sınırlarını zorlayan yenilikler, çevresel krizlerle dolu bir dünya… Beta Kuşağı işte tam da böyle bir dönemin içine doğuyor.

Beta Kuşağı, 2025 yılından itibaren doğacak bireyleri tanımlamak için kullanılan bir terim. Bu kuşak, teknolojinin daha da derinlemesine hayatın her alanına entegre olduğu bir dönemde dünyaya geliyor. Bu yıl doğan bebekler, yepyeni bir neslin ilk çocukları olacak. Peki, bu kuşağı nasıl tanımlayabiliriz, Beta Kuşağı kim, özellikleri neler? Gelin, Beta Kuşağı’nı yakından tanıyalım.

Alfa Kuşağı’nınAlfa Kuşağı’ ardından gelen bu nesil, halihazırda dijitalleşmiş dünyada teknolojiyle en iç içe geçen kuşak olacak. Anne ve babaları büyük ölçüde Y ve Z Kuşağı bireylerinden oluşacak bu nesil, onlardan farklı olarak tamamen dijital bir dünyanın içinde büyüyecekler. Her ne kadar Z ve Alfa kuşağı da mevcut bir dijital dünyanın ve gelişen teknolojilerin içine doğmuş olsa da Beta Kuşağı, gelişmelerin en ileri seviyesiyle dünyaya merhaba diyecek.

Sadece ekranlarla haşır neşir olmaktan öte metaverse, artırılmış gerçeklik veya yapay zeka onlar için günlük yaşamın sıradan parçaları olacak. Bu kuşağı, önceki kuşaklardan ayıran en önemli özellik ‘insan’ ve ‘makine’ arasındaki sınırları net bir şekilde ayıramayacak olmaları. Çünkü gelişen teknolojiler, yapay zeka, robotik, biyoteknoloji, ileri uzay bilimleri ve benzeri yenilikler nedeniyle Betalar, insan ve makine arasındaki sınırların daha da bulanıklaşacağı bir dünyanın ilk temsilcileri olacak. Hele ki insansı robotların özellikle Amerika gibi teknolojin gelişmeleri hızlı bir şekilde benimseyen ülkelerde yaygınlaştığını düşünecek olursak…

Fütürist Mark McCrindle’a göre, Beta Kuşağı teknolojik entegrasyon ve çeşitliliğe fazlaca değer verecek. Toplum giderek değişim ve kabul temalarını benimserken, Beta Kuşağı’nın daha fazla merak ve kapsayıcılığı teşvik eden bir ortamda büyümesi bekleniyor. McCrindle, Betalar için “Muhtemelen otonom ulaşımı, giyilebilir sağlık teknolojilerini ve sürükleyici sanal ortamları günlük yaşamın standart yönleri olarak deneyimleyen ilk nesil olacaklar.” diyor.

2025-2039 yıllarında doğan/doğacak olan Betalar, bir önceki neslin aksine dijitalleşmenin başlangıcını değil; olgunlaşmış ve tüm insan hayatını dönüştürmüş bir teknolojiyi deneyimleyecek. Tıpkı bir yazılımın beta sürümünde olduğu gibi, bu nesil yaşamı “yeniden tanımlama” aşamasının merkezinde olacak. Mark McCrindle gibi uzmanlara göre test nesli olarak da tanımlanan Beta Kuşağı’nın yaşayacağı dünya da henüz kesin olarak tamamlanmamış, sürekli test edilen ve geliştirilen bir dünya olacak. Özellikle yapay zeka, metaverse, uzay ve biyoteknolojideki gelişmeler, hem Betaların hem de dünyanın büyüme sürecinde doğrudan etkili olacak.

Beta Kuşağı’nı ‘beta’ yapan en önemli etkenlerden biri, teknolojiyi yalnızca tüketen değil, aynı zamanda onunla büyüyen ve onunla yaşayan ilk nesil olmaları. Eğitimden sağlığa yaşamın her alanında gelişmiş teknolojileri, yapay zekayı, makine öğrenmesini deneyimleme şansı bulacak bu nesil, bir yandan da halihazırda pek çok sorunla yüzleşen dünyanın yaklaşmakta olan yeni sorunlarına da tanıklık edecek. Küresel ısınma, çevresel felaketler ve sürdürülebilirlik tartışmalarının merkezinde büyüyecek olan Beta Kuşağı’nın çevresel duyarlılığı bir yaşam biçimi haline getirmesi de öngörüler arasında.

Geçiş döneminin çocukları olarak da tanımlayabileceğimiz Betaların sosyo duygusal açıdan ne tür karakteristik özelliklere sahip olacağını ise şu an için netleştirmek oldukça zor. Teknolojiyle böylesine iç içe büyüyecek bir neslin sosyal ilişkilerde başarılı olması, kendini ifade etme becerisi geliştirmesi, çevresiyle uyumlu olabilmesi pek kolay değil. Ama yine de teknolojinin fazlaca sunduğu nimetleri, her alanda gelişmek ve geliştirmek için kullanmaları da olası. Dolayısıyla Betaların hem dünyaya olacak olan etkisi hem de gelecekteki dünyanın onları nasıl etkileyeceği büyük bir merak konusu. Tabii geleceğin bu denli belirsiz olduğu bir dünyada yalnızca Betaların değil, diğer kuşakların da gelişmelerden nasıl etkileneceği merak uyandırıyor. Bakalım, dünyada bizi neler bekliyor, dünya bizden neler bekliyor…

Kaynaklar: globalnews, abcnews, bbc,

İlginizi çekebilir: Nazik ebeveynlik (gentle parenting) gerçekten işe yarıyor mu?

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale