X

Ben ruhani bir varlığım!

Çocukluğumun çok erken yaşlarında, dinlere, hikayelere ve efsanelere karşı bir ilgim vardı. Her şeyi tam olarak anlamasam da, uzun sakallı, büyük bir adamın olduğunu; bu adamın çok güçlü olduğunu ve hepimizin ona tapmamız ve ondan korkmamız gerektiğini düşünürdüm. Bu adamın mucizeler gerçekleştiren bir çocuğu olduğunu, ve fakat birilerinin o çocuğu öldürdüğüne inanırdım. Katoliklerin ve Yahudilerin olduğu bir ailenin içindeydim ve tam olarak bu iki kavramın farklılıklarının ne olduğundan emin değildim. Hepimiz aynı değil miydik?

Mitolojik hikayeler herkesin ilgisini çekebilir

Aslında her zaman mitolojiyi ve her tür hikayeleri sevmişimdir. Hani büyükanneniz ve büyük babanızla oturduğunuzda onların size anlattığı geçmişten gelen hikayeleri gözleriniz kocaman açık dinlersiniz ya.. Bazen nedenini sorgulasanız da, size anlatılan her şeye inanabiliyorsunuz. Ben sadece hikayeler karşısında büyüleniyordum ve ne kadar inanılmaz olurlarsa beni de o derece etkileyebiliyorlardı. Sanki hikayeleri dinledikçe hayatıma daha fazla şey katıyor gibiydim.

Çocukluğumda sezgileri kuvvetli ve meraklı bir insandım. Araştırıyordum ve kendi kendime duyduklarımın doğru olup olmadığını sorguluyordum sürekli. Bunlar nasıl mümkün olabilir? Ya da mümkün olmayabilir mi? Çok dindar olmasalar da Katolik olan ailemden beni haftada bir Katolik okuluna göndermelerini istedim. İlk başlarda bu okulu çok da sevdim! Hikayeleri ve efsaneleri dinliyordum. Sonra, sorular sormaya başladığımda öğretmenlerin verdiği cevaplar bana tatmin edici gelmemeye başladı. Gittikçe daha fazla soru sormaya başlıyor ve şüpheci oluyordum. Günahsız gebelik meselesi benim kafamı iyice karıştırıyordu ve artık Meryem Yusuf’la bir ilişki kurmadan bebek doğurmuş olamaz demeye başladım. Beni okuldan uzaklaştırdılar ve ailemden de evde kalmamı istediler; çünkü ben sınıfın düzenini bozuyormuşum. Böylece bütün şüpheciliğim tekrar başlamış oldu. Yetişkinlerden ve hikayelerinden, din diye adlandırdığımız şeyden de şüphe duymaya başlamıştım artık, yine de bunların içinde doğru olan bir şeylerin de olduğunu söyleyen bir tarafım vardı. Ancak bu neydi?

Sinirlenmiştim ve 18 yaşıma geldiğimde Ateist olmuştum. Bazen haç takıyordum bazen de Davut Yıldızı. İçimde bir şeylere inanma arzusu vardı ama hangisinin doğru olduğunu bilmiyordum ve bunun kafa karışıklığını yaşıyordum.

İlerleyen senelerde ise, Türkiye’de bulunmak ve Pakistan’da yaşamak sorguladığım şeylere yeni bir tanesini ekledi. Bu durum içimde olup bitenleri anlayabilmem için beni daha da cesaretlendirdi. Kudüs’e gittim ve eski şehrin duvarlarının arkasında üç dinin birleştiğini gördüm. Ne güzel bir duyguydu! Bu bana çok iyi ve doğru hissettirdi ancak aynı zamanda sorularım artık daha da büyümeye başlamıştı:

Neden dinler ortaya çıktığından beri neden bu inançlar arasında şiddete yer var?

Sorun şu ki, farklı dinler sadece birbirlerine karşı değil aynı zamanda kendi aralarında da sorunlar yaşıyorlar. Her dinin içerisinde kendi mezhepleri arasında da ayrımcılık, ayrıştırma, farklılık ve bir hiyerarşi bulunuyor. Hinduizmi ve Budizmi incelediğimde, kendimi bu dinlerin felsefelerine daha yakın hissettim, yine de bu öğretiler derinlerde hissettiklerimle tam olarak uyuşmuyordu. Peki ne yapmalıydım? Bir şeye inandığımı inkar mı etmeliydim? Kontrolümüz dışında doğaüstü bir gücün olduğuna olan inancımı bastırmalı mıyım? Bilimin açıklayamadığı gerçekleri inkar mı etmeliydim? İnatçı bir insan olduğum için bu kesinlikle mümkün değildi. Neden bu kadar geciktiğini bilmiyordum ancak en sonunda ruhanilik kelimesini buldum ve bu benim bir cevap bulmak için olan açlığıma çare olmaya başladı.

Artık inançlı birisi olduğumu utanmadan söyleyebiliyorum. Bütün cevapları bilmediğimi ancak hissettiklerimin doğru olduğunu söylemekten korkmuyorum artık.

Dinler nasıl ortaya çıktı?

Dinlerin düşünceler üzerine kurulu olduğu doğrudur, ancak bu düşünceler başka birisinin sizin için yarattığı düşünceler oluyor. Ruhanilik de bir tür düşünce şekli ama ruhanilikte düşünceler insanın kendi deneyimlerine ve çabalarına dayanıyor. Ruhanilikte, değişim için kendi çabanız gerekiyor. Ruhanilikte, kendimle evren arasında özel bir deneyim alanına sahip oldum. Peki evren nedir? Kendinize hangisi doğru geliyorsa, evreni o şekilde tanımlayabilirsiniz: Sonsuz güç, Tanrı…Ruhanilikte normalde görünmez olan bir gerçeklik boyutuyla doğrudan bir deneyimim oluyor.

Bu gün her ne kadar dinler kontrol, baskı, hiyerarşi aracı olarak kullanılsalar da her zaman durum böyle değildi. Tam tersine  ilk başlarda dinler peygamberlerin, azizlerin, dinlerinin kurucularının ve onların müritlerinin çeşitli görüleriyle ilgili deneyimlerinden, tecrübelerinden oluşmaktaydı. Peki sonra ne oldu? Sizce bugün birisi gelip, benim Tanrı’yla bağlantım var, bir düş gördüm ve bana bir misyon verildi dese, sizce bu kişi özgürce düşüncelerini ifade edebilir mi? Yoksa hemen akıl hastanesine mi gönderilir?

Sizce biz, normal olmayan ruhsal durumları yaşadığımızda bunları ifade etmekte ne kadar özgürüz?

Son zamanlarda, modern dünyamızda manevi bir düşünce şekline yer olmadığını anlamaya başlıyorum. Bizler doğrulamaları, bilimi, tanımlamaları, kanıtları ve açıklayabildiğimiz şeyleri seviyoruz. Bir şeyi anlamadığımız zaman korkuyoruz ve tatminsiz oluyoruz. Bizim KONTROLE ihtiyacımız var.

Ruhanilikte, bizler sürekli olarak bilinmeyenle flört ederiz. Daha derin ve komplike bir orman olan bilinçaltımıza doğru yavaşça yol alırız. Bu açık fikirli, beklentisiz ve yargılamasız bir şekilde daha iyi bir kavrayış arayışı içinde olmaktır. Ruhanilikte, herhangi bir rasyonel açıklamadan bağımsız olan bir güce inanırız ve ona teslim oluruz.

Ben dışarıya baktığımdan çok içeriye bakarım. Ruhanilikte, her türlü dışavurumun önünde mütevazi oluruz ve her bir hücremizdeki bilgilerin derinliklerine doğru gideriz. Her şey buradadır ve şimdi yaşanır.

İnsanların bilinçaltı daha derin ve karmaşıktır

Ruhani olmak kendin olmak ve varoluşunun anlamını dışarıdan yüklenen anlamlarda bulmaya çalışmamaktır. Ruhani olmak, insanın kendisini her şeyin ve aynı zamanda da problemin önemli bir parçası olarak görmesidir. Modern dünyadaki din çeşitliliği insanoğlunu birbirinden ayrıştırırken, ruhanilik tam tersine, bilinmeyenin var olmasına izin vererek insanları her seviyede birleştirir.

Bu güne kadarki hislerimin; din, ruhanilik ve insan olma, kim olduğum, neden burada olduğum, bu karışıklığın sebebinin ne olduğu, nefret, kıyaslama, şiddetin, tamamen bir kafa karışıklığından ibaret olduğunu anladığım için içim rahat. Bütün sorularım cevap bulmasa da ruhaniliğim ile ilişki kurup huzurlu hissedebilirim. Artık sürece güvenebilir ve kendimi her gün, şu anda ve her zaman burada olan Ruhani Dünyanın öğretileriyle, bilginin ve bilgeliğin izinde olan daha iyi bir insan olarak görebilirim…

Daha önce, hiçbir dine kucak açmamış olmak tüm yüklenen kötü anlamlarıyla birlikte “pagan” olmak anlamına gelir diye düşünürdüm. Şimdi ise içimdeki derin hislerin tarafımdan duyulduğunu ve dinlendiğini biliyorum.

Karl Jung der ki; “Her şey gerçekleşebilir, bilmediğimiz her şey” ve herşeyi bilmemekte de bir sorun yoktur. Çok dindar olabilir ama hiç ruhani olmayabiliriz. Bunu tam tersi de olabilir. Bunda da bir sorun yok bence.

Şu gerçeği kabul ettiğim için gururluyum : Ben Ruhani bir Varlığım!

Stephanie Sayegh
İnternet sitesi için
Facebook hesabı için
Instagram için 

MindBody Goes Blogging w Stephanie Sayegh: Öğrencilerimin içsel yolculuklarında ve fiziksel eğitimlerinde bir rehber, Fransız Yoga, Pilates ve Pranayama eğitmeni ve aynı zamanda MindBody Festival Istanbul’un kurucusuyum. Sınıflarımı edindiğim hayat tecrübelerim ve içsel keşiflerime göre şekillendiriyorum. Uluslararası düzeyde tanınmış eğitmenlerin yanı sıra, önde gelen Ashtanga, Jivamukti, Anusara, Iyengar ve Pilates okullarında felsefi ve pratik eğitimimi aldım. Sınıflarım, nefesinizi doğru kullanmanızı, fiziksel ve zihinsel güç ve esneklik kazanmanızı, eğlenceli, akışkan, zaman zaman da zorlayıcı ve güçlü bir süreç ile sağlayacak. Sizi, içsel dünyanızdaki esin kaynağınıza, yaratıcılığınıza ve sevgiye ulaştırabilecek gerekli araçlarla desteklemek istiyorum. Hayat öğrencisi olmak yolunda, matınızı alıp benimle birlikte bu inanılmaz yolculuğa çıkmak için bundan daha iyi bir sebep olabilir mi?

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale