Barbie sendromu: Güzellik standartlarının arasında sıkışmanın psikolojik hali

Geçtiğimiz yaz sinemaseverlerin merakla beklediği Barbie filmi vizyona girdi. Pek çok insanın hiç vakit kaybetmeden izlediği bu filmde güzeller güzeli Margot Robbie ve yakışıklılığıyla dillerden düşmeyen Ryan Gosling başrolü paylaşıyor. Her ne kadar bu yapım göz kamaştırıcı güzellere ve yakışıklılara yer verse de bu filmle birlikte geçmişten beri bilinen bir durum tetiklendi. Bu duruma kısaca Barbie sendromu deniyor ve bu durum aslında 1959 yılında piyasaya sürülen ilk oyuncak bebek Barbie’ye kadar uzanıyor. Gelin, köklü bir geçmişe sahip olan Barbie sendromunu birlikte inceleyelim.

Barbie sendromu nedir?

Barbie bebek, Ruth Marianna Handler tarafından 1959 yılında icat edilen bir oyuncak. Bahsi geçen sene, bu oyuncağın ilk versiyonu zebra desenli bir mayo ile piyasaya sürüldü fakat günümüzde farklı meslekleri ve giyim tarzlarını sergileyen çok sayıda Barbie bebek bulunuyor. Tabii, bu bebeklerde çok fazla değişiklik göstermeyen belli başlı faktörler var. Örneğin, çoğu Barbie bebeğin 90-60-90 olarak bilinen ideal kadın vücudu ölçülerine sahip olduğunu fark edebiliyoruz. Harika bir fiziğe ek olarak, genellikle sarı ve parlak saçlı Barbie bebeklerle de karşılaşıyoruz. Anlayacağınız, bu popüler oyuncak için belli başlı güzellik standartları bulunuyor ve bu standartların oyuncak dünyasından çıkarak gerçek hayata yansımasına da Barbie sendromu deniyor.

Bir insanın klasik Barbie bebeğin görüntüsüne sahip olma isteğine kısaca Barbie sendromu deniyor. Bir beden dismorfik bozukluğu olarak tanımlanan bu sendrom, insanın kendi bedenini algılama konusunda sıkıntı yaşamasına ve sahip olunan bedenden nefret edilmesine sebep oluyor. Çok büyük ve negatif sonuçları beraberinde getiren Barbie sendromu, dolgun dudaklara, büyük göğüslere, uzun bacaklara ve parlak saçlara sahip olma isteğini doğuruyor. Her ne kadar silikon gibi çeşitli estetiksel yöntemlerle bu istek desteklenebilir gibi gözükse de Barbie bebeğin biyolojik açıdan sahip olunması imkansız bir görüntüyü bizlerle buluşturduğunu vurgulamak istiyoruz.

Genellikle ergenlik dönemindeki kızlarda görülen Barbie sendromu, aslında her yaştan kadını etkisi altına alabiliyor. Kadınlara ek olarak, erkeklerin de bu sendroma yakalanabildiği belirtiliyor. Barbie bebek serisinde Ken isimli erkek oyuncak bebekler bulunuyor ve bu bebekler de kadın bebeklere dayatılan güzellik standartlarına benzer şekilde çeşitli yakışıklılık standartlarını taşıyorlar. Örneğin, Ken bebek kendisini havalı gösteren canlı saçlara ve kaslı bir vücuda sahip. İşte, Ken bebekten ötürü ergenlik dönemindeki ve yetişkinlik çağındaki erkekler de Barbie sendromuyla karşılaşabiliyor.

İlginizi çekebilir: Bedenini sevmek ve olduğu gibi kabul etmek isteyenler için ipuçları

Barbie sendromunun yol açtığı durumlar/olaylar nelerdir?

Barbie sendromuna sahip bireyler, ideal görüntüye ulaşmak için çok sıkı diyetler yapmaya başlıyorlar ve yoğun egzersizlere çok fazla zaman harcıyorlar. Ayrıca, sık sık saç boyatma, her nefesi plastik cerrahların yanında alma ve cildin zarar görmesine sebep olan cilt bakım rutinleri de bu sendromun diğer getirileri arasında yer alıyor.

Barbie sendromu yüzünden saçlarda yıpranma ve ciltte çeşitli yaraların/lekelerin oluşumu baş gösteriyor. Bunlarla birlikte, estetik ameliyatlara yatırılan yüksek miktardaki para hem maddi hem de manevi açıdan bireyin hasar almasına neden oluyor. Ayrıca, bu bebek serisiyle içli dışlı olan bazı çocuklar farklı ırklara ve etnik kökenlere karşı olumsuz ön yargılar geliştirebiliyorlar. En bilindik Barbie ve Ken bebekler sarı saçlara ve beyaz tene sahip ve bu durum siyahi bireylere karşı ön yargıların doğmasına neden oluyor. Hatta, siyahi çocuklar karşılaştıkları beyaz tenli ve sarı saçlı oyuncak bebekler yüzünden kendi ırklarından ve kültürlerinden nefret etmeye başlayabiliyorlar. Bu sendroma sahip insanlar ise geliştirdikleri bu ön yargıları yanlış olarak değerlendirmiyorlar ve hem maddi hem de manevi kayıp yaşadıklarını fark edemiyorlar.

İlginizi çekebilir: Bedeninizi olduğu gibi sevmek elinizde: Beden imajı nedir?

Ebeveynlere öneriler

Eğer bir ebeveyn olarak çocuğunuzun Barbie sendromundan muzdarip olduğunu düşünürseniz ilk olarak bu sendromu anlamaya çalışmalısınız. Unutmayın ki, herhangi bir fiziksel ya da psikolojik rahatsızlık için insanlara sinirlenmenin hiçbir getirisi yok çünkü herhangi bir rahatsızlığa sahip olan bireyler bu rahatsızlığın varlığını algılamakta sıkıntı yaşayabiliyorlar. Barbie sendromunun varlığını kabullendikten sonra çocuğunuz için satın aldığınız oyuncakların gerçek dışı olduklarını onlara anlatabilirsiniz. Ayrıca, çocuğunuza uygun oyuncaklar seçmeniz de bu sürecin önemli bir parçası. Barbie sendromu gibi rahatsızlıkların tedavisi kritik olduğu için bir uzmana danışmayı da asla unutmamalısınız.

İlginizi çekebilir: Çocuklarda olumlu beden imajı nasıl geliştirilir?

Uplifers
Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!