Yüzyıllardır eskimeyen soru: Aşk için ne yapardınız?

Bu yazıma ilham olan aslında bu sabah gördüğüm bir video. Bir kadın “Aşk için ne yapardınız?” sorusuna yanıt vermeye çalışıyor. Biraz düşünüyor, soru zor bir soru… Ve sonunda sosyal medya hesaplarını kapatabileceğini söylüyor. Bu beni direkt olarak bundan beş yıl önce yaşamış olduğum boşanma dönemime götürdü, tüm hesaplarımı bir kez bile tereddüt etmeden tek kalemde kapatmıştım. Kendimi kapatmıştım. Evimi kapatmıştım. Anlayacağınız hayata dair her şeye kendimi kapatmıştım. Bunları göremeyecek kadar çok sevmiştim, çok canım yanmıştı.

İşte bu yazı bugün aşk için ne yapardınız sorusuna yanıt vermek üzere sizlerle. Gerisi ne olacak sonunda nereye varacağız bilemiyorum, fakat tek bildiğim bu yolun kolay bir yol olmayacağı. Önce sorumuzun özüne dönelim, gerçekten aşk için bugüne kadar neler yaptık ve genel olarak bu soru bize yöneltilmiş olsaydı, aşk için ne yapardınız diye bizlere sorulsaydı nasıl cevap verirdik? Bazılarımız aşk için yapamayacağım şey yoktur derdi belki… Bazılarımız ben aşk için yolları aşarım diyecekti… Bazılarımız kendimden vazgeçerim… Belki ülke bile değiştirebilirim… Bazılarımız ben sevdiğim adamla veya kadınla olabilmek için dağları aşarım diyecektir… Dünyanın öbür ucuna bile giderim. Her şeyi bırakırım, gözüm başka hiçbir şey görmez…

Yüzyıllardır eskimeyen soru: Aşk için ne yapardınız?

Bunlar “sözde” verilen cevaplar olacaktır. Ben bugün bu yazımda sizlerle bir adım daha ileriye gidelim istiyorum, bu soruya “özde” cevaplar bulmaya çalışalım. Yani sadece sözde dağları aşarım, yolları döndürürüm, akışı durdururum gibi cevaplardan çok “gerçekten” yapmak fiilinin aslına varalım. Aşk için ne yapardınız? Aşk için işimden vazgeçerdim diyebiliyor muyuz? Evet, anne olduğumuzda, yuva kurduğumuzda, aşk hayatımızın temeline oturduğunda aşk için yuva için ve o sevdiğimiz için bulunduğumuz pozisyonu, kocaman bir kariyer yolunu belki üç beş yıl içerisinde bulunacağımız o en üst pozisyonları bir kenara itebiliyor muyuz? Bir evin annesi olmak bir şirketin direktörü olmaktan daha önemli olabiliyor mu söz konusu aşk olduğunda? Hayata dair bugün olduklarımız ile yarın olabileceklerimizi önümüze dizip ben aşk için gönül rahatlığı ile tüm sorumluluğunu da alarak bu pozisyondan, bu maaştan, bu işten vazgeçerdim diyebiliyor muyuz?

Sonra söz konusu aşk olduğunda, tek bir eş ile hayata devam edebilmek gerçekliğinde, ben aşk için yaşayabileceğim ve hayat boyu karşılaşabileceğim tüm kadınlara veya tüm erkeklere rağmen o adamla, o kadınla olmak istiyorum ve tüm diğer olasılıklardan vazgeçiyorum diyebiliyor muyuz? Günümüz dünyasında ilişkilerimiz bu kadar hızlı başlayıp bu kadar hızlı biterken bu kadar gerçeklikten, histen uzak yaşanırken, biz eğer gerçekten aşkı bulabildiysek, aşık olabildiysek, aşk için “Ben tüm diğerlerinden yaşayabileceğim tüm diğer güzelliklerden bu güzellik için vazgeçiyorum” diyebiliyor muyuz?

Biz bugün aşk için belki bir ay belki üç ay belki bir yıl sonrayı bekleyebiliyor muyuz? Eğer o aşk olan ile yanlış zamanda karşılaşmışsak bıkmadan, sakınmadan ve yılmadan söz konusu o aşk olduğunda kendimizden ve zamandan geçip de gerçekten kalbimizden gelerek o aşk için beklemeyi göze alabiliyor muyuz? O aşık olmuş olanla gurur duyup da gerçekten bir ayını, üç ayını, belki tamamlayacağı bir işi, belki çıkacağı bir seyahati belki biten bir ilişkiden sonra kendine gelmesini bekleyebilecek bunu anlayabilecek o aşk olana bu kadar güzel yaklaşabilecek kadar beklemeyi biliyor muyuz?

Yüzyıllardır eskimeyen soru: Aşk için ne yapardınız?

Biz bugün aşk için “ben” demekten önce “biz” diyebiliyor muyuz? Benim kazancım, benim hayallerim, benim yaptıklarım ve benim isteklerim ile başlayan cümleler yerine bizim hayallerimizi, bizim isteklerimizi, bizim bütçemizi ve bizim yapmak istediklerimizi koyabiliyor muyuz? Kocaman egolarımız birbirine karşı savaşmaya başladığında kendimize gelip “ben” ile başlayan cümleler kurmak yerine “biz” ve sadece biz olarak var olabiliyor muyuz? Bugün ben iken hiçbir şey saklamadan biz olmak üzere karşımızdaki kişinin hayatına dahil olabiliyor muyuz? Onu hayatımıza dahil edebiliyor muyuz? Sevgiye izin verebiliyor muyuz?

Biz bugün aşk için bildiğimiz tüm doğrulardan vazgeçip de, yepyeni doğrulara yepyeni gözlerle bakabiliyor muyuz? Ben bunu böyle yaparım diye kestirip atmak yerine karşımızdaki kişiyi anlamaya çalışarak bu ilişkiyi bu aşkı kocaman kollarımızla kavrayarak buna göre şefkatle, cesaretle ve merhametle yaklaşabiliyor muyuz? Yoksa sadece tehdit sözleri savurmaya odaklanıp, ben bunu böyle bilmem, ben bunu böyle yapmam diyerek yakıp yıkmaya devam mı etmekteyiz? Biz bugün aşk için var olanlardan geçip yeni bir ben, yeni bir biz yapmaya hazır mıyız?

Aşk için ne yapardınız? Bu soru çok ama çok özel bir soru… Aşk için kendinizden vazgeçer miydiniz? Aşk için en sevdiğiniz sporu bırakır mıydınız? Aşk için mesleğinizi terk eder miydiniz? Aşk için ailenizi bile karşınıza alır mıydınız? Aşk için yalnız kalmaya razı olur muydunuz? Bugün bu yazımda bana eşlik ediyorsanız bu soruya cevabınızı umuyorum ki buna gerçekten karşılık olabilmiş bir aşk için verebiliyorsunuzdur… Benim özel cevabım ise çok sevgili bir Sezen Aksu parçasından gelecek: “Aşk için ölmeli aşk o zaman aşk.

 

 İlginizi çekebilir: İlişkilerin kopuş noktası: Birbirinizi yeterince dinliyor musunuz?

Pınar Özeken (Ulus)
2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini ... Devam