X

Aşk, aşk ile beklenmeyi ve cesaretle aranmayı sever

Hayatta kolayca pes ettiğimiz anlar vardır. “Ben artık bittim” deriz “daha fazla dayanamayacağım“… Zordur çünkü karşımızda olan, dışarıda olan belki bir koşu performansının ortasındayızdır, belki çok ağır çalışmalar yapmakta olduğumuz bir müzikal için hazırlanmaktayızdır. Ama işte öyle anlar olur ki sanki içimizde kalan vücudumuzda olan son kuvveti de kullanmışızdır ve gücümüz tükenmiştir.

Veya savaş vermekteyizdir bir evliliğin bitmemesi için, içimizdeki aşkın büyüklüğüne güvenerek tekrar tekrar “gitme” deriz, “bunu yapma, bu aşka bir son verme. Daha zamanımız vardı, daha göreceklerimiz yaşayacaklarımız hayal edeceklerimiz vardı“…

İşte öyle bir an gelir ki çabalarımızın sonuna geliriz, daha fazla emek veremeyeceğim dediğimiz noktaya duvara çarpmışızdır bile. Bir söz daha söyleyebilecek gücümüz kalmamıştır. Bir kere daha kırılabilecek bir kalbimiz kalmamıştır. Bir daha dökülecek bir gözyaşımız yoktur. Duygusuz olduğumuz, sanki uzay boşluğunda asılı kaldığımız gibi hissettiğimiz bir noktaya geliriz.

Peki ya konu aşkı aramak olduğunda? Konu aşkı beklemek olduğunda? Konu aşkı istemek olduğunda? Konu “gerçek” bir aşk için yollara düşmek olduğunda? Konu aşkın çevremizde aynı masada oturup da bir kez bile göz göze gelmeyen telefonlarıyla bir saat geçirdikleri halde “iki insan” olarak bir dakika bile geçirmeye zamanları olmayan onlarca “özel” çift gördüğümüz halde hala “gerçek” aşkın olduğuna inanmak olduğunda? Konu aşkı aramak için uzak diyarları aşmayı göze almak olduğunda? Konu korkmamak, beklemekten de, aramaktan da, istemekten de ve “gerçekliğine” inanmaktan da vazgeçmemek olduğunda?

Peki ya konu aşkı aramak olduğunda?

Ben bu yazımda hayatımızda pes ettiğimiz o diğer tüm alanlara karşın aşk hakkında aşkı aramak, aşkı beklemek, aşkı istemek üzerine ne kadar istekli olduğumuza veya diğer bir taraftan ne kadar “çabuk” pes ettiğimize bir bakalım istiyorum… Erkek veya kadın olmamızın pes etmek noktamızı pek de değiştirmediği genel olarak hepimizin “ne zaman?” diye düşünerek adeta bir yolculukta “geldik mi, geldik mi?” diye her kilometre başında soran bir çocuk gibi olduğumuz aşkı beklemek hakkında gerçeklere daha yakından bakalım istiyorum sizlerle.

Neden bizler aşkı öyle “kolayca” bekleyemeyiz? Aşk beklenir mi? Beklemek cesaret ister mi? Aşkı bekliyorsak eğer peki bulduğumuzu ve “gerçekten” bulduğumuzu nasıl anlayabileceğiz? Ne zaman geleceğini bilmediğimiz bir şeyi hayat boyu beklemeye “cesaret” edebilir miyiz? Ya hayat boyu bulamazsak, o zaman cesaretle beklemeyi bilmiş olsak bile bir ömrü öyle gelmeyecek bir şey için beklemiş olmak doğru mudur? Buna cesaretimiz ve tahammülümüz gerçekten var mıdır?

Bizler aşkı beklemek süreçlerimizde aslında dikkatimizi sürekli “olmayana” vermekteyizdir. Bugün “sahip değilizdir” nasıl olsa, henüz “yoktur” ve bu “yok” bilinci tekrar tekrar içimizde yankılanır. Bu yüzden “bugün” mutluluk hakkımız da yoktur, çünkü bu ancak yarın “aşk” olduğunda olacaktır. Yani tek başımıza olduğumuz halimizde “aşk” yoktur. İşte bu bakış açısı aslında beklediğimiz şeyin ne olduğunu da unutturur bizlere…

Bizler aşkı beklemek süreçlerimizde aslında dikkatimizi sürekli “olmayana” vermekteyizdir.

Ben buna “aşkı” aşk ile, aşk olarak, aşka bulanarak beklemek diye anlatacağım… Beklemek öyle zor ise sadece “beklediğimiz” şeyin aslında bugün hayatımızdaki varlığına odaklandığımızda “beklemek” ortadan kalkar mı? Yani o gelmeyen sabır edemediğimiz ofladığımız pufladığımız isyan ettiğimiz “insana” olan aşk aslında hayatımızda tek başımıza bulamayacağımız bir kavram mıdır?

İnsana olan aşkı aramak yolunda bir çiçeğe aşk olmak muhteşem bir aşama olmaz mıydı? Belki muhtaç bir çocuğu gülümsetebilmeye aşk olmak güzel bir basamak olmaz mıydı? Belki bir anneyi muhteşem bir çay sohbeti eşliğinde mutlu etmeye aşk olmak bu arayışta yürüyeceğimiz bir kıta olsaydı güzel olmaz mıydı? Belki eski bir erkek arkadaşımızla karşılaşıp onu hala ne kadar çok sevdiğimizi “insanca” ifade edebilmek, onunla barışabilmek onun pişmanlıklarını rahatlatabilmek kısacası arkadaş olabilmeye aşk olmak o muhteşem “insan” aşkını aradığımız bunca zaman içerisinde bir aşama olsaydı olağanüstü olmaz mıydı?

Başka nasıl arayabiliriz o muhteşem “insan” aşkını? Aşk sadece insana olmak için midir? Bugün bu yazımda akan her kelimeye aşk olmak beni “aşık” yapmaz mıydı? Sizler bu kelimeleri okurken elinizde tutacağınız sıcacık kahveniz, muhteşem kokusuyla kalbinize vurduğunda siz bu bulunduğunuz “an” durumuna aşk olduğunuzda bu sizi yeterince “aşık” yapmaz mıydı? Hayatta aldığınız nefeslerin güzelliğini size hatırlatmaya yeten koşmak halinize âşık olduğunuzda o anda yaptığınız eylemin muhteşemliğine, vücudunuzun mekanizmasının bu olağanüstü tasarımına ve atabildiğiniz her adıma “âşık” olduğunuzda bu o çok ama çok beklediğiniz “insan” aşkından daha düşük ve değersiz bir aşk olarak sizi “yeterince âşık” yapmaz mıydı?

Başka nasıl arayabiliriz o muhteşem “insan” aşkını?

İşte bu yüzden aşk cesaretle beklemeyi, cesaretle aranmayı, cesaretle bu aramak macerasını yaşamayı bilenleri sever…

Çünkü “aşkı” aramak demek sadece bir “insanı” bulmak noktasında aşk olmak değildir… Henüz onu gerçekte “bulmadığınız” anda bile “aşk” kavramının yüceliğini, güzelliğini, evrende yaratılan her şeyden çok ama çok daha büyük bir güçte ve en önemlisi kimsenin dışarıdan bir şey “vererek” onu kalbinize koyamayacak olduğu “sadece benden doğup bana dönüşen” en inanılmaz kavram olduğunu anlamak demektir…

Aşkı beklemeye, aşkı aşk ile aramaya, aşkta aşkla kaybolmaya cesareti olan herkese, aşk elbet sizi bulmayı sever…

 

İlginizi çekebilir: Her ilişki farklıdır: Yeni bir aşk için yeni bir “sen” olmaya hazır mısın?

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale