X

Asics’in 66 yıllık ilham verici tarihi

1949 // ONITSUKA FAALİYETE GEÇTİ

Onitsuka Tiger ve ASICS’in hikâyesi 1949’da, Kihachiro Onitsuka, Onitsuko Şirketi’ni kurduğuna başladı. Şirketin ortaya çıkmasında Kobe’nin savaş sonrası gençliğinin kendilerine güvensizliğinin, zinde bir bedenle çözülebileceği inancı büyük rol oynadı. Kusursuzluk arayışıyla yapılan yenilikler, kurulduğu ilk günlerde bile şirketin faaliyetlerinin temel bir parçasıydı. Onitsuka’nın iyileşme için kendine seçtiği vizyon, sağlam kafa sağlam vücutta bulunur mottosuydu ve bu hâlâ şirketin planının bir parçası.

İlk başlarda şirket Onitsuka’s Tigers olarak biliniyordu ve şirketin ilk on yılında bu isim kutularda, kataloglarda ve bültenlerde alıcıların karşısına çıkıyordu.

1966 // MEXICO

Limber Up, yalnızca antrenman ve koşu için değil hafif idmanlar için de giyilebilecek temsili bir ayakkabıydı. 1968 yazındaki spor müsabakalarından hemen önce yapılmıştı. Ayakkabı, daha önceden Mexico Çizgileri olarak bilinen ASICS çizgilerinin ilk ortaya çıktığı ayakkabı olması açısından büyük önem taşıyordu – ki tanıdık markalama, klasik Onitsuka Tiger buluşlarını ve ASICS’in performans odaklı modern parçalarını bir araya getiriyordu. Limber Lither’ın Meksika sürümü ise kendi mirasını yaratacak ve tasarımın bu çağını bünyesinde bulunduran Mexico 66’ya ilham kaynağı olacaktı.

1973 // TIGER ÇİZGİLERİ “GERÇEK” HALİNİ ALDI

1973’te ikonik Tiger çizgileri “gerçek” halini aldı. Bu çizgiler ileride üretilecek tüm ayakkabılarda yer alacak ve Onisuka Tiger ve ASICS’le özdeşleşecekti.

1977 // CALIFORNIA

Corsair’in piyasaya sürülmesinden yaklaşık on yıl sonra koşu sporunun popülaritesi küresel seviyeye ulaşmıştı ve Onitsuka Tiger California da bu temel üzerine kuruldu; batılı koşuculara ihtiyaçları olan şeyi vermek için. Orta tabandaki dolgu topuk koşuculara diledikleri duruşu ve rahatlığı sağlarken dönemin tipik bir örneği olan süet ve naylonun kullanımı ayakkabıyı hafifletiyor, topuktaki çentikli tabanın fazladan yüksekliği de yol tutuşunu arttırıyordu. Gece koşuları için görünürlüğü arttıran yansıtmalı topuk paneli (birçok Japon koşucu karanlıkta koşmayı tercih ettiği için şart bir özellik), bu ayakkabının, San Diego gibi kulağa Amerikan gelen diğer klasikleri de içeren koleksiyonun sancağını taşımasına yardım etti.

1977 // ASICS ÇAĞI BAŞLADI

Onitsuka Tiger’ın isminin değişmesi, markanın performans konusunda uzun zamandır devam eden atılımlarına alışkın insanların kafasının karışmasına sebep oldu. Onitsuka Tiger 1972’de bölgesel bir satış ofisi kurmak için GTO (bir spor giyim ve pota ağı üreticisi) ve Jelenk (örgü üreticisi) ile birlikte çalıştı. 1977 yılının Temmuz ayının yirmi birinde, bu üç marka birlikteliklerini resmileştirerek ASICS’i kurdu. Şirketin ismi, Latince “Anima sana in corpore sano” deyiminin baş harflerinden oluşuyordu: “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.” Bu söz, şirketin kuruluşundan beri Onitsuka’nın mottosuydu.

1986 // FREAKS

GEL çağı işte bu dönemde başladı. Bu ilginç görünümlü koşu ayakkabısı yeni bir hanedanın başlangıcı oldu – performansa odaklanan geleneksel rüküş ayakkabılarla ihtişamlı bir görünümün arasına yerleşen Freaks, yapımında kullanılan gümüş rengi materyal ve yansımalı bölümleriyle tam anlamıyla bir darbe emiş gücü sağlayan Alpha Gel teknolojisini bünyesinde topladı. Bu modelin en dikkat çekici özelliği ise daha iyi çekiş ve destek imkânı sunan genişletilmiş topuğuydu. Daha çok Japoya’da rağbet gören bu modelle birlikte takip eden aylarda ASICS Tiger’ın Gel teknolojisi, dünya çapında hak ettiği pazarlama ivmesine kavuştu.

1986 // GT II

ASICS teknolojisinde bir Tiger ayakkabısı olan Gran Turismo II tasarımı, çok sevilen Alliance’ın bir devamı olarak görüldü ve birkaç yıl önce en fazla satan X-Caliber GT modelinin kalite çıtasında yükseldi. Burada temel vurgu darbe emicilerine idi. Ön ve arka ayağa yerleştirilen silikon temelli Alpha Gel sistemi enerjiyi içinde tutuyordu ve dönemin rakip tamponlanma yeniliklerinden %28 daha etkili olduğunu kanıtladı. Bu uygulama, orta tabanın hemen üzerine yerleşmiş olmasıyla; bunun yanında da genişletilmiş topuk platformu tri-density outsole, ayağın sabitliğini koruyan iplerle güçlendirilmiş üst kısım ve entegre topuk yastığı gibi etkinliğini uzun süre koruyan uygulamalar ile de desteklendiğinden, uzun mesafelerde de farkını açıkça gösteriyordu. Birçokları için bu mükemmel bir yolculuktu ve alışılmış olduğu gibi rakipleri moral olarak çökerten bir reklam kampanyasıyla birlikte ilerledi.

1990 // GEL-LYTE III

ASICS hafifledikçe hafifledi. Gel-Lyte serisinin bu en dikkat çekici parçası, günlük hayatta da kullanıma uygun bir yapıdaydı ve 2000’lerin ortasında harika bir zamanlamayla yeniden piyasaya sürülmesiyle de desteklendi. İlk üretildiğinde açık fikirli New Yorklular bu ilginç ama ulaşılabilir ayakkabının görece yüksek maliyetli performansından oldukça etkilendi. Yine de bu, ayakkabının geliştirilme sürecinde asıl planın bir parçası değildi. Ayakkabı dilinin ikiye ayrılan yuvası, satışların asıl kaynağı olarak görülüyordu, fakat performans açısından bakıldığında darbelere karşı fazladan koruma sağlamak amacıyla kalıplanmış EVA tabana yerleştirilen üç yoğunluk noktalı basınç, Gel-Lyte III’ü zirveye taşıyan temel özellik oldu. Buna ek olarak hareket kontrolünü arttırmak için yatay olarak genişletilmiş orta ve yan taban, Gel-Lyte serisinin bugüne kadar olan en rahat kullanımını sağlayan bu ayakkabıyı tamamlıyordu. Yansıtmalı topuk paneli gibi işlevi tamamlayan alışılmadık dizaynı da bu ayakkabıyı, her yeni rengiyle birlikte yükselmeye devam eden bir taleple buluşturdu.

1993 // GEL-LYTE V

Gel-Lyte V, seri için bir başka büyük ilerlemeydi. Dengeli taban yapısı, topuktaki GEL yastığı ve uçta yer alan P-GEL, GEL-Lyte Ultra’da kullanılan sisteme benziyordu – üstelik çorap benzeri streç de yeniden eklenmişti ki bu da uzun koşularda fazladan rahatlık sağlanması anlamına geliyordu. Ayağa daha iyi oturan dizaynı sayesinde yüklerinden arındırılmış geleneksel ayakucu paneli ve bu orijinal panelin altına yer alan havalandırma kanallarıyla ayakkabının topuğunda yer alan “V” bile modele bir referans olarak kabul edilebilir. Daha esnek, hafif ve zamanına uygun bir ayakkabı olan Gel-Lyte V, zekice tasarlanmış bir performans ayakkabısı ve GEL-Lyte serisinin popülaritesinin bugün bile sönmediğinin kanıtı.

1993 // GEL KAYANO

Toshikazu Kayano, bu modelle birlikte gerçekten de bir çığır açtı. GEL Kayano, yüksek konfor, darbe emiş gücü ve daha iyi kavrama arayan uzun mesafe koşucuları için üretildi. Arının dış iskeletinden ilham alınarak tasarlanan iğne benzeri taban detayları ve ayakkabının yapısı üst noktaları destekliyor ve astarlı Coolmax hava kanallarını kapsıyordu. Hatları çift yoğunluklu olarak belirlenen orta taban, dış tabanı kahverengi bir lastikle ayakucuyla bölüyor ve bu da yanlarda bulunan Theta GEL’i ve yine ayakucundaki P-GEL’i görünür kılıyordu. Bu kombinasyon bir klasik oldu. Hâlâ devam eden serinin ilk ayakkabısı olan bu şahesere isim verileceği zaman da Kayano-san ölümsüzleştirildi.

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale