X

Aparigraha (अपरिग्रह): Özgürleşmenin en önemli anahtarı

Yoga pratiği aslen matın üzerine çıkmadan önce kişinin kendi içinde, kendi ahlakını düzenleyerek başladığı bir pratiktir. Patanjali’nin tanımladığı 8 koldan oluşan yoga öğretisi, ilk olarak “YAMA” adı verilen evrensel ahlak kurallarının uygulanması ile başlar. Bu ahlak kurallarından en sonuncusu ise Sanskrit dilinde telaffuzu “Aparigraha (अपरिग्रह)” olan kavramdır. Bu kelimenin Türkçe anlamı, aç gözlülük yapmamak, sahiplenmemek şeklinde çevrilebilir. Kendi deneyimlerimden de yola çıkarak belki de uygulanması en kolay olmayan pratik denilebilir.

İnsanlık tarihinde sanayi devrimi sonrası oluşan kapitalist düzeni hissetmemek mümkün değil. İnsanlığın büyük çoğunluğunun bu düzen içerisinde en temel varoluşsal ihtiyaçlarını sağlamak veya maddi hırs-arzuları için bu sistemi kabul etmesi, bu düşünce ve inanç temelli  kapitalist yaşam düzenini var etmiştir. Bu düzlemde günümüzde sahip olma kavramı neredeyse hepimiz için çok normal ve doğaldır. Oysa insanlığın varoluşundan beri düşüncesi hep böyle değildi. Özellikle doğanın da bir ruhu olduğu düşüncesinin yaygın olduğu toplumlarda (Orta Asya’dan göçmeden önceki Türk boylarında var olan Şamanik inanışlar ya da Amerika kıtasının keşfinden önce orada yaşayan yerli kabilelerin görüş ve uygulamaları buna bir örnek teşkil edebilir), hiçbir şeyin bireysel bir sahiplik düşüncesi olmadan, sadece ihtiyaçlar çerçevesinde maddelerin kullanıldığı sınırlı bir tüketim anlayışı mevcuttu. Günümüzde ise bizi her şeye sahip olmaya yönlendiren ve bunu sürekli kamçılayan bir düzen içerisindeyiz. Peki içinde bulunduğumuz bu sistemi ve düzeni kabul ederek neler yapılabilir?

İlk önce bu konu hakkında biraz düşünmek ve hatta bu kavramları detaylıca değerlendirmekle işe başlayabiliriz. Doğduğumuzdan beri etrafımızda kendi büyüklerimizden gördüğümüz ve onları örnek alarak uygulamaya çalıştığımız doğrularımız mevcut. Kimsenin doğrusuna, yanlış ya da eksik demek bana düşmez ve zaten böyle bir şey de demem hata olur. Herkesin doğrusu eminim o kişi için en güzel olandır. Fakat eğer doğrularımız yüzünden acı çekiyor ve çektiriyorsak, mutsuz ve sağlıksız oluyorsak burada bir sorun olabilir. Belki doğrularımızı tekrar gözden geçirerek revize etmek gerekebilir.

İşte ilk adım bu. Yaşadığınız hayatta maddelere, çeşitli sıfatlara, duygulara ya da deneyimlere sahip olmanız gerekliliği ile ilgili düşüncelerinizi sorgulamak. Bunlar gerçekten yaşamınız için olmazsa olmaz mı yoksa sadece etrafınızdan görerek heves ettiğiniz ya da siz farkında olmadan size pazarlanan şeyler midir? Örnekler verecek olursam mesela:

  • Yaşayacak bir eviniz mevcut ama siz gelecek kaygısı ile daha çok ev alarak kendinizi garantiye almak mı istiyorsunuz?
  • Düzgün çalışan, sizin ulaşımınızı rahatça sağlayan bir arabanız mevcut olduğu halde o arabanın marka ve modeli sizin kendinizi özleştirdiğiniz kişilik veya olmak istediğiniz kişilik ile bağdaşmadığından dolayı elinizde yeterli miktar para olmamasına rağmen yeni bir arabaya heves edip o arabayı mı almaya çalışıyorsunuz?
  • İşinizde belli bir pozisyonda çalışırken, daha yüksek pozisyonlardaki mevkileri elde etmek için aşırı bir çaba ve efor içinde misiniz?
  • Boş zamanlarınızda başka insanlar tarafından daha çok takdir edilmek için çeşitli hobilere zaman ayırmaya ve deneyimlerin içerisine girmeye mi çalışıyorsunuz?
  • Temel ihtiyaçlarınızı rahatça karşılayacak bir refah düzeyinde yaşarken, lüks tüketimle daha mutlu, sağlıklı ve huzurlu olabileceğiniz düşüncesi ile refah seviyenizi arttırmak adına kendinizi perişan mı ediyorsunuz?  

Sahip olduğun her şey, en sonunda gün gelir sana sahip olur.” Fight Club  – Chuck Palahniuk

Bu örnekleri çeşitlendirerek çoğaltmak mümkün. Fakat bu isteklerimizi hangi motivasyonla yaptığımızı anlamak çok önemli. Aslen yaşadığımız bu dünyada hiçbir şeye sahip değiliz. Sadece yaşadığımız süre boyunca maddelerin geçici kullanım hakkına sahibiz. Zamanı geldiğinde ise tüm bunları zaten bırakarak yolumuza devam edeceğiz. Fakat sanki hiç ölmeyecekmiş gibi sürekli açgözlülükle sahip olmaya çalışmak değil mi bize bunca acıyı, mutsuzluğu getiren. Tabii şu realiteyi atlamak gerekir. Maddi bir bedende ve maddi bir dünyada yaşıyoruz. Bunun gereklilikleri dahilinde maddeyi ihtiyaçlar dahlinde kullanmak zorundayız. Fakat bu maddeyi sadece kullandığımızın farkındalığı ile kullanmak bizim aç gözlülüğümüzü ve sahiplenme duygumuzu törpüler. İşte ikinci adım, yaşadığımız bu hayatta, aslında hiçbir şeye sahip olmadığımızı bilerek sadece belirli bir süre kullandığımızın farkındalığı. Bu farkındalık ile elimizden gidenler için üzülmeden, sadece bu süre zarfında bu fırsata sahip olduğumuz için şükran duyabilmek.

Biliyorum yaşadığımız sistem içerisinde bu söylediklerimi uygulamak çok da kolay değil. Belli bir süreç ve pratik uygulama gerektiriyor. Bu anlamda size yarın her şeyi bırakmanızı ve terk etmenizi değil, ufak adımlar ile küçülmenizi tavsiye ederim. Yani üçüncü adım olarak, ihtiyacınız olmayan sadece çeşitli alışkanlık ve düşüncelerden kaynaklı tuttuğunuz maddelerle vedalaşarak bunları ihtiyacı olan kişilere dağıtabilirsiniz. Ayrıca eminim kullanmadığınız eşyalarınızı ihtiyaç sahiplerine vermek hem size kendinizi iyi hissettirecektir hem de sahip olduğunuzu sandığınız maddelerin azalması sizde hafiflik ve rahatlama duygusu uyandıracaktır.

Bütün bunları yaptıktan sonra da dördüncü adım olarak artık her türlü tüketiminizde ya da ulaşmaya çalıştığınız her türlü durum ve olaya “Acaba buna (madde, deneyim, sıfat) ihtiyacım var mı?” sorusunu kendinize sormanız, farkındalığınızı korumanızı ve kendinize oluşturduğunuz bu rahatlık duygusunun devamını sağlayacaktır.

Yazdıklarımı uygulamanız sizin hayatınızda kesinlikle gözle görülür bir değişime sebep olacaktır. İlk başta endişe etmeniz, huzursuz olmanız veya bazı şeylere eskisinden daha çok sarılmanız o kadar doğal ki. Fakat uzun vadede açgözlülük ve sahiplenme duygularını kontrol altına almış olmak sizde büyük bir ferahlamayla birlikte “özgürlük” hissi getirecektir. Çünkü artık maddi kaygılarınız rahatlamış ve maddenin üzerinizde olan etkisi zayıflamış olacak. Tabi bu söylediklerimi eğer düzenli yoga pratiği ile yaparsanız bu anlattıklarımı daha etkili bir şekilde uygulamanız mümkün.

Dünya herkesin ihtiyacına yetecek kadarını sağlar, fakat herkesin hırsına yetecek kadarını değil.” Mahatma  Gandhi

Günümüz sistemi ne yazık ki sürdürülebilir ve insan doğası ile uyumlu değil. Zaman içerisinde insanlığın farkındalığı ile dönüşüp değişmeye mahkum. Eğer bu dönüşümü biz kendi içimizde başlatırsak ilk başta kendimize, sonra da tüm insanlığa faydalı bir hizmette bulunmuş olacağız. Kişi kendi varoluşunun özünü anlamak istiyorsa, kendi nefsini terbiye ederek bütün her şeyden özgürleşebilir.

Hepimizin her şeyden ÖZGÜR olduğu bir VAROLUŞ dileğiyle…

 

İlginizi çekebilir: Aydınlanma yolculuğu yoga ile kendinle yüzleşmeye var mısın?

Burak Ayhan: 1987 yılında, Akdeniz'in sıcakkanlı şehri Mersinde gözlerini dünyaya açan Burak, kendi kişisel öyküsüne başlamış. Herkes gibi kendi öyküsünün kahramanı olan bu şahıs, üniversitede tıp okumayı seçerek etrafındaki kişilere şifa vermeye niyetlenmiş. Sonrasında Radyoloji dalında uzmanlaşarak yolculuğuna devam etmiş. Fakat bu süreçlerde içinde hep bir şeylerin eksik olduğu duygusunu taşıyan kahramanımız, çeşitli kişisel gelişim seminerlerine, ruhsal öğreti danışmanlıklarına katılmış ve bu alanlarda bilgi sahibi olabileceği araştırmalar yapmış. Ta ki bir gün bütün öğretilerin dediği gibi "KENDİNİ BİL, KENDİNİ TANI" ifadesini uygulamaya ve gerçekten sadece kendi içine yönelmeye karar verip, meditasyon yapmaya başlayana kadar. Meditasyon yapmaya başlayıp kendini anlamaya ve tanımaya başladıkça, onun için süreç hızlanmış, işinin onu ifade etmediğine karar vererek işini bırakmış ve bir süre sonra da yolunu aydınlatan öğretmeni ile tanışıp YOGA yapmaya başlamış. Artık kendisi Yoga yolunda kendine giden bir yolcu. Bu yolda bir yandan öğretmeye devam ederken kendisi de bir yandan öğrenmeye, kendini keşfetmeye devam ediyor. İnsanlara artık bu yolla şifa vermeye ve aslında insanların kendi şifalarını bulmalarına destek oluyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale