X

“Acilen mutlu ol” tuşuna gerek yok: Sürekli pozitif olma baskısından kurtulun

Sosyal medya hayatlarımızın bir vazgeçilmezi olmuşken, etkilerini de günlük yaşantımızda daha fazla hisseder olduk. Birçok konuda bize fırsatlar sunarken, bir yandan da psikolojik ve sosyolojik açıdan yan etkilere sahip. Sosyal medyadaki en güzel, en mutlu, en çekici, hatta en akıllı hallerimizle birlikte kendi tek kişilik tiyatrolarımızı günbegün sergilerken kendimizi her şeyin mükemmel olduğu adeta bir “wonderland-harikalar diyarında” buluyoruz.

Bu harikalar diyarında hepimiz 90 °C sıcaklıktaki en iyi çekirdeklerden demlenmiş kahvelerimizi içerek güne başlıyor, “böyle uyandığımızı” iddia ettiğimiz pürüzsüz tenlerimizle sadece bir rimel (ve birkaç filtre) ile işlerimize gidiyoruz. Dünyayı, bilemediniz ülkeyi kurtaracak birkaç hamlemizi “her şey istemekle olur” ya da “acı olmadan kazanç olmaz” sözleriyle diğerleriyle paylaşıyoruz. Sözler doğru tabii, ama gerçeğin ne kadarını yansıttığı bambaşka bir konu. Sonra partilerde attığımız neşeli kahkahalarımız ya da aklımıza koyduğumuzu yaptığımızı gösteren birkaç yoga duruşu, hiç olmadı o çok lezzetli kekin tarifini paylaşarak günü kapatıyoruz.

Neden? Çünkü “good vibes only” yani “sadece pozitif duygu ve düşüncelere” yerimiz var.

Bu senaryoların hepsi paylaşan ve takip eden için yüzeyselliğini koruduğu sürece sorun olmayabilir ancak sanal olarak yaratılan bu dünyalar gerçeklik algımızı değiştirmeye başladı ve “good vibes only” akımı da giderek sağlıksız bir hal aldı. Öncelikle, bizleri büyüten, hayatımızda yol almamızı sağlayan deneyimler sadece pozitif deneyimlerimiz değildir, onlar kadar negatif deneyimlere de ihtiyacımız var. Önemli olan bu deneyimlerden ne aldığımızdır. Kimi zaman yaşadığımız negatif bir deneyim, ondan edindiğimiz farkındalık ile hayatımıza çok daha olumlu şeyleri çekmemizi sağlayan adımlar atmamıza yardımcı olabilir.

Yaradılışımız gereği de, hayatta kalmak ve ilerlemek için çeşitli negatif deneyimlere ve çözülmesi gereken sorunlara ihtiyacımız var. Karşımıza çıkan sorunları çözme çabamız, aynı zamanda yolda ilerlememizi sağlayan temel bir motivasyon kaynağıdır. Bizi rehavetten kurtarır, harekette kalmamızı sağlar. Hiç sorun olmayan yerçekimsiz bir ortam mümkün olmadığı gibi, bizler için pek sağlıklı da değildir. Bizi biz yapan, olaylar karşısındaki duruşumuz ve tepkilerimizdir. Bazen anlık kızgınlık/kırgınlık/üzüntüler, uzun vadede bizlere huzur/neşe/mutluluk getirebilir.

Sadece pozitif duygulara sahip olmamız gerektiği yanılgısından acilen kurtulmalıyız. Böyle bir düşüncemiz varken hissettiğimiz olumsuz bir duygu daha da ağırlaşacaktır. Çünkü bu olumsuz duyguya sahip olduğumuz için bir de pişmanlık duygusu üstüne eklenecektir. Sanki hakkımız olmayan bir duyguyu yaşadığımızı düşünerek kendimizi daha da mutsuz etmemiz kaçınılmaz olacaktır. Olumlu ve olumsuz duygulara biçtiğimiz değer de önemlidir, sadece olumlu duyguların değerli ve gerekli olduğu yanılgısına düşmemeliyiz. Olumsuz duyguları yaşamak gayet normal, gerekli ve sağlıklıdır. O duyguya tutunmadan, o duygunun getirdiklerini anlayıp, cebimizde kalması gerekenleri iyi seçip sonra yolumuza başka duygularla devam etmemiz mümkündür.

İşte bunu yapabilmek için de, olumsuz duyguların varlıklarını kabul etmeliyiz önce. Bunlarla ilgili çalışmamız gereken bir konu olup olmadığına bakmalıyız. Size yaşadığı sıkıntılı bir durumu ve bununla ilgili üzüntüsünü anlatan birine “Bir şey olmaz, her şey güzel olacak” demeniz o kadar da iyi bir tutum olmayabilir. Olumlama yaptığınızı zannederken aslında konuyu geçiştirmeniz ve bir sözle karşınızdaki kişinin olumsuz duygusunu bırakıp ilerlemesini beklemeniz aslında bu kişiye fayda sağlamaz. Bunun yerine “Neye ihtiyacın var?” diye sormanız çok daha yararlı olacaktır. Bu kişi yaşadığı duygunun adını koymalı, neden bunu yaşadığıyla ilgili sorular sormalı ve kendi deneyiminden kazandıklarını bulmalıdır. Bu yolda ona destek olabiliyorsanız çok daha kıymetli bir şey yapmış olursunuz.

Her şeyin çözüleceğine dair olumlu bir bakış açısına sahip olmak çok güzel, ancak bunu yaparken anlık geçici çözümler yerine ihtiyaca uygun kalıcı çözümlerin peşine düşmek daha iyi olacaktır. Psikologlar, olumsuz dediğimiz duyguların varlığını kabul etmemizin ve o duyguyu zamanında yaşamamızın akıl sağlığımız için de daha doğru bir yaklaşım olduğunu söylüyorlar. Aksi takdirde bastırılan negatif duygu ve düşünceler maalesef sağlığımızı da bozuyor. Olan bir şeyi olma-mış gibi yapmak, bu -miş, -mış oyununa düşmek çok tehlikeli.

Yaşanan her ne ise, aslında bizi ileri taşımak için var. Yapmamız gereken, onu yok saymak yerine onun anlattıklarını dinlemek, onun yaşamasına izin vermek, sonra da yolumuza devam etmek.

Sanal dünyalarımız, gerçek dünyalarımızdan seçtiğimiz birer kare sadece. Hepimiz en iyi hallerimizle, en güzel yerlerde, en çekici görüntüleri yaratıyor olabiliriz ancak bunların “gerçek” dünyanın belirleyicisi olmasına izin vermemeliyiz. Hepimiz her gün birçok duygu ve düşünce deneyimliyoruz. Bunların hepsinin olumlu olması mümkün değil, en önemlisi sağlıklı da değil. Uzun vadede kendimizle barışık olduğumuz, karşımıza çıkan sorunları yok saymak yerine onları çözmeye çabaladığımız, bunu yapacak gücü kendimizde bulduğumuz, hem pozitif hem de negatif duyguları yaşamak için kendimize izin verdiğimiz, dengeli bir yolculuğu hedeflemeliyiz.

Her şey geçici, dolayısıyla içinde bulunduğunuz sıkıntılı durumlar da tabii ki geçecek ve siz kazandıklarınızla kendinizi daha iyi yerlerde bulacaksınız. Ancak bunu mümkün kılan yaklaşım “sadece olumlu duygu ve düşüncelere sahip olmak” değil. İhtiyaç halinde, “Acilen mutlu ol” tuşu değil de, “Burada kalman gerektiği kadar kal, sonra ilerle” tuşu hayat kurtarıcı olacaktır.

İlginizi çekebilir: Sosyal medyadan kendinizi koruyun: Aldığınız “like”lar kadar mı güzelsiniz?

Ceyda Tepret: İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Mühendisliği bölümü mezunudur. Koç Üniversitesi’nde MBA eğitimi alıp, Madrid’deki IE Business School’da International MBA programında eğitimini tamamlamıştır. Pazarlama alanında bir kariyer tercih etmiştir ve bu alandaki çalışmalarına devam etmektedir. İnsan davranışları ve psikolojiye duyduğu ilgi onu koçluk eğitimi almaya yöneltmiştir. ICF sertifikalı profesyonel bir koç olarak, danışanlarına kendi yolculuklarında destek vermektedir. Pazarlama profesyoneli kimliğiyle marka hikayelerinin, profesyonel koç kimliğiyle de insan hikayelerinin peşindedir.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale