X

Acıdan geçtiğin yolu sevmeye hazır mısın?

“Zor diyorsun. Zor olacak ki imtihan olsun.” -Mevlana

Son iki haftadır çok sık olarak karşıma çıkan bir konuyu paylaşmak istiyorum. Başlıktan da anlayabileceğimiz üzere acı konusunda biraz daha derinden düşünmek istiyorum sizlerle. Hayatımızdaki acı yorumları farklıdır. Kendimden bir örnek ile başlayabilirim, yaklaşık 10 yılda tamamlanmış olan çeşitli dövmeler yaptırdım. Bazen insanlar karşılaştığımızda “acımıyor mu?” diye sorduklarında nasıl bir cevap vereceğimi bilemiyorum, “benim acı eşiğim yüksek” diyerek geçiyorum… Evet, acı nedir? Acının tanımını yaptıktan sonra verdiğim cevapta olduğu gibi bir “eşik” karşılar bizi bu sorunun cevabında…

Bu eşikleri geçmek neden zordur? Hani bazen bir karın ağrımız olur, o gün ne yaparsak yapalım geçmez… Bazılarımız buna çok rahat bir şekilde “birazdan geçer” diye yorum yapar bir diğer kişi ise saatlerce yakınır, ağrı kesici alır hatta bir tane yetmez başka bir ağrı kesici daha alır… İşte eşik de bu derece önemlidir, çünkü eşiğiniz ne kadar yüksekse, yani “acı” tanımınız ne kadar yukarıdan başlıyorsa (sizi acıtabilmek için ne kadar çok acı gerekiyorsa) o kadar geç acır canınız; ama bu eşik düşükse, hani bazılarımız vardır her şeye üzülür, hemen duygulanır ve ağlayabilirler, işte bu da bizi farklı bir noktaya götürür.

Peki acıyı gördük, acı eşiğimizi gördük, şimdi “acıdan geçmek” konusunda biraz daha derinlere dalmaya hazırız. Nedir acıdan geçmek, nedir acı ile yürümek, şarkılara konu olan, acıları biriktirmek, acıları kaybetmek, acıdan uyuşmak, acıdan hissizleşmek? Acıdan geçmek konusunda oldukça tecrübeli bir insan olarak (ki buna şahsi olarak fiziksel ve duygusal her türlü acıdan geçmek örneklerim ile kendimi verebilirim) bu durumu iki ana bölüme ayıracağım; birincisi bu geçişin başlamasına izin vermek (ki bunu dışarıya suçlasak da biz geçmemek yönünde yani acı ile yaşamayı kabullenmemek ile kalmaktayızdır, yani acıtan bizleriz) ve ikincisi, acıyı şekillendirip yola devam edebilmek.

Birinci bölümde ne vardır? Acıdan geçmenin başlamasına izin vermek. Burası bizim acıdan kaçtığımız bölümdür, kabul vermediğimiz, içimiz acımasın diye kendimizi alkole verdiğimiz, belki çok çalışmaya verdiğimiz belki sürekli seyahat etmeye, o ilişkiden bir diğerine geçmeye verdiğimiz yani acımızın o dağ gibi büyüklüğüne karşın görmezden gelmeye yerini doldurmaya çalıştığımız… Bu evre bazen o derece uzun olur ki, o kadar çok görmek istemeyiz ki, bu da acı miktarımızı bir o kadar daha büyütür ki; işte intihar dediğimiz noktaya giden yol belki de tüm bu birikmişlikleri içerir. İşte burada “taşımak” yani “acıyı taşıyabilmek” gücü çıkar karşımıza. Yani bizler acımıza bakıp “evet üzüleceğim, evet acıyacak, kabul ediyorum, yerine bir şey koymayacağım, neyse ağlayacağım, günlerce evden çıkmayacağım, her ne olursa olsun bunun yüzleşeceğim” dediğimiz noktada “geçmeye” başlarız. Hani iki tarafı dikenlerle çevrili bir orman yoluna gelivermişizdir, evet dikenler vardır ama sonunda aydınlık da vardır, biz işte ancak bu cümleyi kurduğumuzda o dikenler batsa da, o aydınlığa doğru yol almış oluruz. Diğer tüm dakikalarımız, arayışlarımız, hepsi sadece o yola “baktığımız”, fakat çıkış yolunun tek olduğunu bile bile bir adım bile atamadığımız zamanları oluşturur…

Dikenler batmaya devam eder, kanarız, acıtırlar, canımız yanar, ama adımlarımız çoktan başlamıştır ve yola devam etmek kalır geriye. İşte ikinci evre aydınlığa ulaştığımız noktada başlar. Bu dikenli yolu yürüdüğümüzde artık bir tecrübemiz vardır, yolun sonuna acımızı da getirmişizdir. Biz geçecek zannederiz, “hani onu en başta bırakmıştım neden hala devam ediyor?” diye sorabiliriz, belki biraz hafiflemiş belki biraz yatışmış olacaktır sadece ama işte şekil vermek evresi burada başlar…

Güneşli bir bahçeye çıktığımızı düşünelim eğer halen acımız ile kendimizi tanımlıyorsak, hala o dikenlerin gerisine bakıyorsak önümüzdeki bahçeyi görmemiz mümkün değildir. “Pınar” diyeceksiniz, “peki içimizdeki acı tecrübesi ne olacak?”. Evet işte ayrılmaz bir parçamız vardır. Bir uğur kolyesi gibi düşünebiliriz, bir bileklik gibi, kimsenin görmediği bir sandık gibi, gizli bir kulenin odası gibi o artık sadece size aittir, sizin en özel yerinizde ve her zaman aynı özellikte durmaya devam edecektir. Fakat zaman güneşli bahçe zamanıdır…

Bu yüzden bu ikinci evrede “acınızı hatırlamayın, inkar edin, hiç konuşmayın” gibi sözler söylemeyeceğim, ben öyle hissetmiyorum. Aksine ona bakmayı, onu sevmeyi, sizi o güneşli bahçeye getirenin o olduğunu, dikenli yolları aşarken yanınızda bir tek onun olduğunu unutmayın… Onun en yakın dostu olun, neden size böyle bir hediye verildiğine daha dikkatli bakın, neyi görmeniz, diğer insanlara neyi anlatmanız, hayatınızda başka bir zor anınızda neyi feyz almanız gerekiyor buna bakın… Acınız sizin elinizde evrilir, sizin elinizde güzelleşir ve siz ona nasıl bakarsanız o da size o zamanları, o duyguları, o güzellikleri, yani sizi aynı şekilde yansıtır…

Evet, acıdan geçmek kolay değildir, fakat önemli olan acı durumunu nasıl yürüdüğümüz, acıdan nasıl tüm gücümüzle, tüm varlığımızla ve hayata olan inancımızla geçmeye cesaret edebildiğimizdir. Bu yolda yalnız kalacağız, evet bu yolda düşüp kalkacağız, evet bu yolda en derin üzüntüleri de hissedeceğiz fakat işte güneşli bahçelere de elbet çıkacağız… Yeter ki gülü sevdiğimiz gibi yani hayatımızı çok severken onun dikenlerinin de gülü gül yapan parçalar olduğunu her daim hatırlayabilelim.

 

Yazarın diğer yazıları için tıklayın.

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale