İki ucu sihirli değnek: Eril ve dişil enerji

İlişkiler dünyanın en eğlenceli ve heyecanlı oyunu. Kuralları sen değiştikçe değişen, sürekli güncelleme gerektiren, kimi zaman senin uyum sağlaman gereken kimi zaman da değişmeni mecbur kılan enteresan bir oyun.

Yaşadıkça, deneyimledikçe, o anki haline göre kim olduğunu anlamak için karşına çıkan, insanı ani iniş çıkışlarla sarsan roller coaster gibi. Bazen de bildiğin, aşina olduğun seksek. Oynamak için tebeşir, zıplayacak çocuk ve düz bir zemin gerektiği gibi elbette yere ne çizeceğini bilmek lazım, tebeşirin ne renk olursa olsun, bunu bilmeden seksek oynayamazsın. İlişkiler oyununu iyi anlamak için de eril ve dişil enerjinin ne olduğunu kavramak gerekiyor. Eril ve dişil enerji dediğimde akla ne kadın-erkek cinsi, ne bedenler, ne ebeveyn-çocuk ilişkisi, ne de çalışan-patron ilişkisi gelmesin, cinslerden, bedenlerden, ilişki biçimlerinden bağımsız olarak enerjiden bahsediyorum. Her birimiz içinde var olan dişil ve eril enerjiden.

Eril ve dişil enerji günlük yaşamdaki karşılıkları nelerdir?

Batı astrolojisinde ateş ve hava eril element, su ve toprak dişil elementtir. Geometride çizgiler ve açılar eril enerjiyi, kıvrımlar dişil enerjiyi temsil eder. Analitik düşünme, başlama, rekabet etme, lineer üretim, ilerleme, dışa dönük olma, sol beyin, organizasyon, mantık, üretme, zorluk, savaşma, sabırsızlık, organizasyon, somut şeyler eril enerjinin alanı. Güvenilirlik, tahmin etme, destekleme, olma, durgunluk, alma, sağ beyin, uyum sağlama, kavrama, içgüdüsellik, hissetme, sabırlı olma, besleme ve benzeri kavramlar da dişil enerjinin alanı.

İş dünyasını düşünelim. Prim peşinde durmaksızın koşturup birbiriyle satış için yarışan, fazla mesai yapan, hırslı, enerjik, dinamik kişilerden oluşan satış departmanlarının baskın enerji biçimi eril. Dinleyen, anlayan, çalışanlara sağ beyinden de faydalanmalarını öğreten eğitimler veren, algısı yüksek bir insan kaynakları yöneticisi de bu durumda dişil enerjisiyle hareket eder. 

Batı astrolojisinde ateş ve hava eril element, su ve toprak dişil elementtir

Tek başına bir enerjiden beslenip diğerinden mahrum olmak, başarı için salt eril enerjinin gerektiğini düşünmek, hisler olmadan da her şeye sahip olunacağını sanmak eksiklik olur. Dişil enerjinin sağladığı yumuşaklık ve duyarlılık olmadan kendi başına eril enerji tatminsiz, mutsuz ve toleranssızdır. Eril enerji olmadan da dişil enerji hangi yöne gideceğini bilmez, yol yordam için eril enerjiye ihtiyaç vardır. Dişil tarafımız, hayattan zevk alan, hedeflerimizin peşinden koşarken yorulduğumuzda “açık havada bir yürüyüş yapıp sakinleşeyim” diyen taraf. Bu hedefleri koymak ve gerçekleştirmek de eril enerjinin işi. Ne yapacağımızı bilmediğimizde karar verdiren mekanizma.

İlginizi çekebilir: İlişkilerde alıcı ve verici dengesi

Örneğin; bir erkek ve bir kadın yemekteler ve sipariş vermek üzereler. Cins olarak betimlemek istemiyorum, yemekteki iki kişi kadın da olabilir erkek de, geleneksel rollerde eril ve dişil enerjiyi algılamak daha kolay diye böyle örnekledim. İçindeki eril enerji baskın, dişil enerji belirsiz olan erkek siparişi elbette kendi vermek isteyecek. Siparişi karşı taraf verirse bozulacak, eksiği olduğunu düşünüp belki de saygısızlık olarak nitelendirecek. İçindeki eril ve dişil enerjisi dengede olan erkek ise siparişi karşı taraf verdiğinde rahatsız olmayacak, siparişi kimin verdiğine aldırmayacak bile.

Karşı tarafa bakalım. Bu kişinin de hayatta çok şeyi kendi başına yapmış, eril enerjisi baskın bir kadın olduğunu düşünelim. Onun için sipariş vermek de, konuşmayı ilk başlatan olmak da çok doğal. Adamı rahatsız etmek gibi bir niyeti asla olmasa da eril enerjisi baskın bu kadınla, eril enerjisi baskın bu erkeğin iyi anlaşacağı şüpheli. İlerleyen zamanlarda çift eğer dişil enerji gerektiren yerde aynı anda baskın bir kimliğe bürünürse veya çekimser kalırlarsa aralarında sıkıntı çıkması da doğal. İnat etmek ve birbiriyle yarışmak muhtemelen bu ilişkinin iki ana motifi olacak. Burada önemli olan erkeğin eril enerjisinin baskın olması veya kadının sessiz kalması değil, eğer taraflar kabul etmişse zaten baskın bir kadınla biraz daha pasif bir erkek iyi bir çift olabilir. Ya da tam tersi.

Önemli olan birbirine eş enerjiler içinde olmak, Yin ve Yang olmak gibi yani. Yin ve yang’e baktığımız zaman mükemmel şekilde dengelendiğini gördüğümüz gibi. Yin evrenin karanlık, negatif  feminen enerjisini temsil ederken Yang, pozitif, hafif ve eril enerjiyi temsil eder. İkisinin içinde biraz da diğerinden bulunmasının nedeni de dengedir.

Eril enerji de dişil enerjiden her birimizin içinde var olan enerjilerdir.

Eril enerjin baskınsa ‘hayallerim, hedeflerim var, hepsini gerçekleştireceğim, kendime Bodrum’da bir ev inşa edeceğim!’ der ve işe girişirsin. İnşaat malzemelerini aldın, ustayı tuttun, başladın. Şimdi evi yuvaya çevirmek lazım, hangi eşyalar konacak, bahçeye neler ekilecek, bunları yalnız eril tarafından faydalanarak yapamazsın, yaratıcılık için dişil enerjiden faydalanma zamanı. Aynı durumu feminen enerjinin baskınlığıyla anlatırsam, baskın feminen enerji  büyük hedeflerim ve hayallerim var, keşke Bodrum’da bir eve sahip olsam, keşke olsa! Yanımda “…” da olsaydı, beraber yapsaydık’ der. Bu cümlelerin satır arasında belirgin bir  güçsüzlük ve güvensizlik hissi var. Bazen baskın feminen enerji kişiyi ‘hak etmiyorum, alamam, sahip olamam’ gibi inançlarla destekler. Dengesiz feminen enerjinin de bir şeylere başlaması için eril enerjiden destek alması gerekir.

İki enerji zayıf olduğunda, zayıf mı zayıf, korkak mı korkak bir halde oluruz. Ne sorumluluk alırız, ne hayatımıza yön verebiliriz… Ortada ne hayallerimiz ne de hedeflerimiz vardır. Yaratıcılık becerimiz yoktur. Ne hissettiğimizi bilemeyiz. Karar vermek bir yana, her an değişkin fikirlerimizle kendimizi hayattan bezdiririz. İlerleyen hiçbir hareket yoktur. İki enerji de diğerinin aksiyon almasını beklerken iş işten çoktan geçmiş olur.

Yakın zamana kadar içindeki dişil enerjinin negatifliğinden, eril enerjiyi otorite sanan biri olarak yazıyorum bu yazıyı. Dünyada kadın olarak var olabilmek için sanki tek yol baskın eril enerjiye sahip olmaktı ve bunun da en sert haliyle kullanılması gerekiyordu. Bir şeyleri elde etmenin yolunun kavga etmek ve savaşmak olduğunu sandım. Ya da en olmaz zamanlarda fazlasıyla pasif, tedirgin, etkisizdim.

Çözümün eylemlerden değil enerjileri dengelemekten geçtiğini fark ettiğimde dişil ve eril tarafıma aynı şefkat ve anlayışla yaklaşmayı öğrenirken hatalarıma gülmeyi ve kendimi her halimle kabul etmeyi deneyimliyorum. Keyif alarak değişmenin ne olduğunu öğreniyorum. Çok daha fazla eğleniyorum. Herkese kedinden maksimum keyif alarak yaşadığı anlar dilerim.

Sıla Karadoğan
İngiliz Dili Edebiyatı eğitimli, Mutfak Sanatları Akademisi programı sonrası kendi pastanesini açan bir pasta şefi, rafine şekerle vedalaşıp yalnızca kendi sevdiği şeyleri pişiren, okuyan, ... Devam