Zamanın sınırları: Geçmiş, şimdi, gelecek nerede başlar, nerede biter?

Gözümüzle göremediğimiz, elimizle dokunamadığımız, tadını bilemediğimiz ve sesini duyamadığımız bir kavram hakkında bir maceraya çıkacağız bugün. Her ne kadar varlığını beş duyumuz ile hissedemiyor olsak da hayatımızda çok önemli bir rol oynayan o kavramı irdeleyeceğiz bugün. Evet, tam tahmin ettiğiniz gibi konumuz zaman ve zaman algımız.

İnsanlığın hep merak konusu olmuş zaman. Nasıl başladı, başladığında ne vardı ve nasıl son bulacak? Zamanı geri almak, zamanda geriye gitmek mümkün mü? Zamanda yolculuk mümkün mü? Zamanda boyut değiştirmek mümkün mü? Eş zamanlı oluşlar var mı? Zaman veya an diye tanımladığımız geçmiş olduğu yerde kalıyor mu, gelecek gerçekten gelecekte mi oluşmakta, yoksa bugün geleceğe yansıyor mu? Bugün, şu an, bu saniye zaman ilerliyor mu? Veya bizim gelecek diye tanımladığımız aslında bugün şu anda olmaya devam ediyor mu?

İşte konu zaman olduğunda sorularımız da bir o kadar fazla. Ben bugün sizlerle birlikte hayatımıza yansıttığımız geçmiş, bugün ve gelecek perspektifimize biraz daha detaylı bakalım istiyorum. Kimilerimiz geçmişi gerçekten geçmişte bırakabiliyoruz, “Oldu, bitti ve bugüne geldik” diyebiliyoruz. Bir bölümümüz ise geçmişin hataları, geçmişin pişmanlıkları ve geçmişin ahları ile bugündeyiz.

Geçmişte yapamadıklarımızla uyanıyoruz. Her gün kendimize aynı soruyu soruyoruz: “O kişiden ayrılmasam veya hayatıma o şehirde veya o şirkette devam etsem ne olurdu?” Bugün olduğum kişiden, olduğun yerden, bulunduğum konumdan daha farklı bir kişi olur muydum? Bazen şunu söylerken buluyorum kendimi örnek vermem gerekirse: “Bir düğme olsa ve ben seçmediğim yolun sonunun ne olduğunu görebilsem… Zamanda burada, şimdide kalsam, fakat bu sihirli düğme beni başka bir zamanda, başka bir akışta olacak sonuca götürüverse. Eş zamanlı olarak bu farklı yolların sonuçlarını hissedebilsem, anlayabilsem.” Ama zaman işte burada bizlere oyun oynamaya başlamış oluyor.

Bir de tabii gelecekte yaşayanlarımız var. Gelecek maaş artışında, gelecek tatilde, gelecek sevgilide, gelecek başarıda, gelecek rejimde, gelecek sınavda… Ve o gelecek için bıkmadan bugünden hazırlananlar, bugünü, anı bir kenara bırakabilenler ve geleceğin gerçeğine bugünden hazırlananlar… Kimilerimiz için bu, sadece bugün akışta olan zamanın ziyanı, kimilerimiz için ise fedakarlık… Kimilerimiz için ise “Bakarız, zamanı gelsin düşünürüz!” İşte zaman öyle kolayca geçemeyeceğimiz kadar kompleks bir kavram ve bu kavram hayat kararlarımızı da, hayat yolumuzu da büyük ölçüde etkiliyor.

Hayatımızın belki de en önemli değişkenini oluşturan zaman kavramı üzerine bu hafta beni daha fazla düşündüren okuma listemdeki bir eserden, Philip Zimbardo ve John Boyd’un Zaman Paradoksu‘ndan söz etmek istiyorum. Eserden zaman hakkında kısa bir bölüm…

Seyahat listesindeki bir sonraki harikayı görmek üzere acele etmeyen biri için burada daha derin bir mesaj kendini açığa çıkaracaktır. Mesela kitabınızın yazarlarından John Boyd, beklenmedik bir öğleden sonrası boşluğunda Kapuçin Mahzeni’ ne yaptığı ziyarette bir yığın kemikle dolu zemin üzerine yazılmış bir yazıt fark etti:

Bugün neysen, onlar da bir zamanlar oydu. Onlar bugün neyse, sen de o olacaksın.

On dört basit kelimeden oluşan bu el yazmasında geçmiş ve gelecek, şimdiki zamana karışır. İskeletler, bir anda tarihi eser olmaktan çıkarak tıpkı bizler gibi hayat yolundaki garip yolculara dönüşürler: Yoldaşlarımıza. Dört yüz yıllık gündoğumu ve günbatımı, on beş bin günlük ziyafetler, kıtlıklar, savaşlar ve barışlar artık bizi ayıramaz: Keşişlerin kurumuş tenlerinin rengi, fildişi rengindeki kemikleri, konuştukları Ortaçağ Latincesi veya cübbelerinin tarzı gibi anlamsızlaşmışlardır. Yazıt, kaçınılmaz olanı göz ardı etmeye (ve hatta inkara) olan psikolojik yatkınlığımızdan bizi kurtarır: Yeryüzündeki zamanımız sınırlıdır.

Her sabah uyandığımızda belki nasıl kullanacağımızı veya harcayacağımızı hiç düşünmediğimiz bu kavram, zaman kavramı bizler için evren üzerinde sınırlıdır. Bugün bu yazımda bana eşlik ediyorsanız bir kez daha zamanınızı neye ve nasıl harcadığınıza dikkat etmek üzere zaman ayırmanızı isterim. Zamana kattığınız nedir, geçmişin gölgeleri bugününüze uzanıyor mu, geleceğe bugünden gönderdiğiniz mesajlar olumlu mu, hayatınızda, zamanınızda, bugününüzde neyi büyütmektesiniz? Çünkü bu dünya üzerinde zamanımız, bir anlık kozmik bir göz kırpması kadar sınırlı! Çünkü biz hala zamanımız olduğu için çok şanslıyız!

İlginizi çekebilir: Meşgul olmak güzeldir: Hayatınızı anlamlı kılan meşguliyetler edinin

Pınar Özeken (Ulus)
2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini ... Devam