Yepyeni keşiflerle dolu bir yaşam için: “Aynılık” bir vazgeçiştir, gel barışalım

Bir şiir yazmak, bir film çekmek, bir koreografi tasarlamak gibidir bir yaşam yaratmak. Doğduğumuzdan beri her gün her saniye yaptığımız için pek de farkında olmadığımız…Nasıl daha iyisini yapacağımız öğretilmediği, ya da bir şekilde kendimiz keşfedecek kadar uyanamadığımız için sürekli AYNILIĞI yarattığımız bir sürü yaşam…

Bir insana en yakıştıramadığım şeydir AYNILIK.
Küfür bile yalan bile daha çok yakışır.
AYNILIK bir seçim değil bir vazgeçiştir çünkü…kendinden vazgeçiş…yaşamdan vazgeçiş.

İçinde “seçim” olmayan her şey gibi AYNILIK da bizi özgürlükten uzaklaştırır… kendimizden ve yaşamdan.

Peki bu AYNILIK’tan bir gün sıkılırsa insan? Ya kendi bile farkında olmadan çok ama çok sıkılırsa… ne olur o zaman?

İşte o gün bir acı yaratır. Acı, bazen bir ayrılık, bir hastalık veya bir kayıp formunda girer yaşamımıza.

Tüm acılar süslü püslü hikayelere dolanarak gelirler. Kimin yaşamında var olacaksa onun diline bürünüverir. Mesela, masallarla büyütülmüş bir kız çocuğuna 20’li yaşlarda bir aşk acısı olarak gülümser. Sonra daha çok daha çok ve daha çok gülümser ta ki o kız çocuğu ne istediğini bilen, kendi gücünün farkında, ışıl ışıl parıldayan harika bir kadına dönüşene kadar.

Acı, ateştir. Yakarak güzelleştirir. Bazen nefes alamayana kadar yanarsın, son nefesine kadar. Nefesin kesildiğinde ateş de sakinleşir. Hemen ardından gelen tatlı bir su birikintisi külleri yıkar ve bir bakarsın ki yanan yerlerinde rengarenk çiçekler açmışsın. Yeniden dolu dolu nefesler alırsın, gürül gürül akan sular gibi…

Acı, AYNILIĞIN düşmanı özgürlüğün en yakın dostudur. Kuru yapraklar gibi cayır cayır yakar AYNILIKları…

Sonra içindeki gürül gürül akarsuların coşkusuyla daha güçlü deneyimlere atılırsın. Yandın ya bir kere güzelleştin tabi, daha çok insan görsün istersin güzelliğini.

Orada başka AYNILIKlara maruz kalırsın. Her büyüme yepyeni bir bilinmezlik doğurduğundan tüm şartlar algını yeniden dışarı çeker çünkü… ve dışarı baktığın, dışardan beslendiğin her zaman AYNILIKla tekrar dolarsın. Ateş yeniden imdadına koşar. Bir hastalık, bir ayrılık, bir kayıp formunda kenara çekip bir güzel yeniden yıkar seni… yeniden o doğduğun sen ol diye… eşsizliğine geri dön diye… yeni maceralara daha güçlü atılabil diye.

İşte yaşam böyle bir arınma ve kendini bulma serüveni. Yol boyunca, AYNILIKla kapalı mucizelerin acıyla tek tek açılır ve seni sürprizlere boğar. Sen istersen, çabalarsan ve durmadan aramaya devam edersen yepyeni keşiflerle dolu bir maceraya döner yaşam.

Geçtiğimiz haftalarda çok sevdiğim Can Bora ve ekibi Berika’nın ALTAR isimli harika bir yaratımını izledim.

Bu canlı hikaye, beni kendi yaratımımla yeniden bağlantıya geçirdi. Kendi transformasyon sürecimin sancılarını görüp gülümsedim. Kendimi kutladım ve beni bugünkü ben yapan tüm acılara yeniden şükranlarımı sundum. Bir başkasının hikayesinde, kendimden çok şey buldum. Tıpkı yaşam gibi…

ALTAR, “Tek Yaşam Tek Hikaye” mottosuyla, insanın kendini bulma ve kendisiyle barışma sürecini anlatıyor. Diyor ki, acı güzeldir. Ateş güzeldir. Ben yandım, yanmak böyle bir şey. Bana da korkunç geldi ama bak ne güzel oldum. Sen de yanmak ister misin? Tek bir yaşam var elimizde tek bir hikaye. Gel barış kendinle, bırakalım bu küs AYNILIĞI.

ALTAR, senaryosu önceden yazılmış bir oyun değil. Tıpkı yaşam gibi boşlukta boşluktan sürprizlerle, terle, uykusuzlukla, aşkla ve tutkuyla yaratılmış bir esin. Metin yazımı, hareket tasarımı ve sahne tasarımı eş zamanlı 6 aylık bir süreçte birlikte yaşayarak oluşturulmuş.

Ben metinlerinden hareket tavrına, ışık kullanımından sahne tasarımına kadar oyunu tüm yönleriyle çok beğendim ve ilham verici buldum. Başta Can Bora ve Ufuk Şenel olmak üzere emeği geçen herkesi tebrik ederim.

Siz de izlemek, ilham almak, bağ kurmak, belki bir parça kendinizi bulmak isterseniz yakın tarihli gösterimleri hakkında kısacık bir bilgi:

Yer: No Act Sahne
Tarihler: 31 Ekim, 5-17-26 Kasım

ALTAR Künye:
Can Bora & Ufuk Şenel işbirliği ile
Metin & Oynayan: Can Bora
Hareke tasarımı: Ufuk Şenel
Dekor & Kostüm tasarımı: Meltem Çakmak
Işık tasarımı: Ayşe Sedef Ayter
Ses tasarımı: Gökcan Sanlıman
Işık operatörü: Kenan Kılavun
Proje ekibi & Asistanlar: Melike Tekin, Hilmi Ahiska, Feyza Erkale, Mert Ali, Devrim Beytekin

ve bu yazıda kullandığımız oyundan harika kareleri fotoğraflayıp işleyen Murat Dürüm’e sevgiler.

Aşağıda kısa bir tanıtım videosu da var.

Altar tanıtım from Ufuk Senel on Vimeo.

Bununla birlikte yaratımla ilgili fikir edinmek isterseniz şu harika röportajları da okumanızı öneririm:

Diğdem Girici Yoga Eğitmeni
İnanıyorum ki doğru bilgiye ulaşabilen ve bu bilgiyi hayatında doğru şekilde kullanmayı öğrenen her insan hayal ettiği yaşamı yaratabilir. İşte bu yüzden yazıyorum, yaşamımı ... Devam