Yaşamınızı güzelleştiren anlayış gerçeği: “Hakikat” nedir?

 

Ben daha genç yaşlarımdayken (şu anda koskocaman 34 yaşında bir kadınım) şu cümleyi anlamlandırmak oldukça zordu “benim yaşıma geldiğinde gerçeği anlarsın”. Gerçek neydi, peki neden yıllar boyu beklemem gerekiyordu bunu “anlayabilmek” için. Örneğin, anneme karşı geldiğimde, burnumun dikine gittiğimde (nedense bu yaşımda daha çok yaptığım bir şey) veya herkesten bağımsız, ben farklı olmak istiyorum dediğim zamanlarda… Neyi beklemem veya neyi yaşamam gerekiyordu “anlamak” için?

Şimdi yıllar geçti tabii ki 20’li yaşlarımın üzerinden, hayatımda binlerce “hakikat” edindim. Hani o yaşlanınca veya “yaş alınca” anlarsın dediklerini tam olarak anlayabildim mi bilemiyorum ama bu yazımda ben sizlerle “hakikat” üzerine dertleşmek istiyorum.

“Hayatta en önemli şey gerçek bir sevgi ile karşılaşmaktır”

Hayatımızın hakikatinin ne olduğu yani hayatımızda “gerçekten anlayabildiğimiz” değerler aslında gün geçtikçe (yaş geçtikçe ve hatta yaşlar geçtikçe) anlayabiliyorum ki daha da fazla gerçeğimizi oluşturan kavramlar oluyor.

İşte ben sizlerle ilk defa kendi hakikatlerimi paylaşayım istiyorum ve sizler bu satırları okuduğunuzda o gün bir an için bile olsa hayatınızın “hakikatine” odaklanabilin. Bu sevgiliniz olabilir, bu eşiniz olabilir, canınızı verebilecek kadar çok sevdiğiniz çocuklarınız olabilir, bankadaki paranız olabilir, asla kaybetmeyi göze alamayacağınız bir pozisyon olabilir veya günde sadece kendinize ayırdığınız yarım saatlik meditasyon seanslarınız olabilir… Hakikat işte bu bir cümleye sığabilecek kadar basittir ve hayatımızın “anlamlılığını” yaratır.

Bugün karşınızda sizi tanımayan biri var ve size şu soruyu sordu: “hayatında 3 hakikat nedir, benimle paylaşır mısın, anladığın bildiğin ve yürekten inandığın nedir?” Bu oldukça zorlu soruya gelin biraz olsun cevap bulmaya çalışalım. Ben, birinci hakikatimi 34 yaşıma gelmiş bir kadın olarak, anladığım gerçeği “sevgi” üzerine yorumlar; “hayatta en önemli şey gerçek bir sevgi ile karşılaşmaktır”. Sizi olduğunuz gibi kusurlarınız ile güzellikleriniz ile sevebilecek ve bunun ötesinde sizin de aynı alçak gönüllülükle sevmeyi başarabileceğiniz bir insan ile karşılaşabilmeniz. Bu aslında annelerimizin bizlere verdiği sevgidir; karşılık beklemeden, olduğumuz halimizle, her ne yaparsak yapalım, her ne yaşımızda olursak olalım, bıkmadan, yılmadan ve değiştirmeden bizi sevmeye devam ederler… Daha genç, daha yaşlı, daha zengin veya daha fakir olmamız onları ilgilendirmez. Onlar sadece “sevgi” verirler, sevgi olurlar… Adeta varlıklarını bile bilmek bu dünya üzerinde çok sevildiğimizi bilmeye yeter de artar bile!

Her ne olursa olsun hayat kalbimizin ifadesi olmalıdır, bunun olmadığı bir yaşam için yaratılmadık…

Peki, ikinci hakikatimi cesaret ve inanmak üzerine paylaşmak isterim, “anladığım” cesaretin “insanı gerçekten denizin üzerinde yürütebileceğini” düşündüğümdür… Hayat boyu “mümkün değil” ve “olmaz” kelimelerini cümle içinde kullanmadım. Bu yaşımdan sonra da kullanacağımı (umuyorum ve inanıyorum) düşünmüyorum. Evet, her şey mümkündür, sadece cesaret ve inanç ile yepyeni bir hayat yaratmanız, yepyeni bir şans edinmeniz, aradığınız bir amaca ulaşmanız ve tabii ki yeterli sabrı göstermeye de cesaretiniz var ise çölleri bile koşarak aşabileceğiniz… İşte, hayatlarında “bunu nasıl yapabilmiş” dediklerimizde cesaret ve inanç birleşir ve taşar… Çünkü diğer 99 kişi gibi korkmadan sadece kendilerine ve kalplerine güvenerek o “1 kişi” olarak adım atabilmiş, sonrasında da düşseler de kalkıp yeniden koşmaya devam etmişlerdir…

Üçüncü hakikatimi ise “kalpten” yana kullanıyorum, hayatımızda aldığımız nefeste bile kalbimize paralel bir akış olmalıdır. Kalbimiz kırılmamalı, kalbimiz incinmemeli, kalbimizin istekleri ikinci plana atılmamalı, kalbimiz ayaklar altına alınmamalı ve kalbimiz sadece ve sadece çarparak yaklaşıyorsa işte o kişi ile veya işte o iş ile hayatımıza devam etmeliyiz… Kalbimize yakın olmayan kimse hayatımızda yer almamalı, kalbimizin “evet” demediği hiçbir teklife dilimiz veya beynimiz ile “evet” dememeliyiz. Çünkü her ne olursa olsun hayat kalbimizin ifadesi olmalıdır, bunun olmadığı bir yaşam için yaratılmadık… Dünyaya gelişimizin bu mükemmel ve birliğinde, kalbimiz bize özel bir pusuladır. O bize her daim doğru yönü ve doğru seçimleri işaret eder, sadece daha fazla dinlememiz gerekir.

İnsan bir diyardan başka bir diyara giderken, kendisini oraya emniyetle götüreceğini bildiği herhangi bir nakit vasıtasını kullanmak ister.

Gelin bir de “hakikat” kavramını sevgili Bedri Ruhselman’ın güzel eseri Kader ve Zorunluluk içerisinde paylaştığı bölümden inceleyelim;

…Demek ki hakikatler aranırken yollar bulunuyor. Fakat amaç zamanla unutuluyor. Yol ve o yolda kullanılan vasıtalar hakikatin kendisi sanılıyor”. İnsan bir diyardan başka bir diyara giderken, kendisini oraya emniyetle götüreceğini bildiği herhangi bir nakit vasıtasını kullanmak ister. Örneğin bir arabaya biner. Bu arabayla bir hayli yol aldıktan sonra, onun tekerleklerinin eskimesinden ya da atlarının yorulmasından kaynaklanan bir duraklama tehlikesiyle karşılaşınca, ne pahasına olursa olsun o arabaya sımsıkı sarılıp bulunduğu yerde çakılıp kalmaz. Eğer varmak istediği diyara, yani hedefe ulaşma gayesini unutmamış ise o arabayı terk eder başka bir arabayla yoluna devam eder. Ya da bir otomobil bulursa onunla, tren bulursa trenle, hele uçak bulursa –eğer korkmuyorsa– hemen tercihini o yönde kullanarak yolculuğunu sürdürür. Bunların hiçbirini bulamasa dahi, -topallayarak da olsa- yavaş yavaş yoluna devam eder. Bu gaye uğruna bütün engelleri aşar. Ama özellikle engellerin en kötüsü olan o yürümeyen arabasına dört elle sarılma gafletine düşmez.

…Her insana, hedefine ulaşmak için bindiği arabasının artık işe yaramadığını ihtar eden birtakım ikazlar yapılır. Bu ikaz ve ihtarlar özellikle insanın vicdanından yapılır. Örneğin, insan tekâmül yolunda yaptığı işlerden sonra bir ruh huzuru ve sevinci duyacağı yerde; tersine bir korku, sıkıntı, eksiklik hissi, üzüntü ve hatta bazen de vicdan azabı duyuyorsa, bu ikaz ve ihtarların ta kendisidir. Artık, o insan bilmelidir ki, arabasının tekerlekleri esnemeye, atları kösteklenmeye başlamıştır. Bu andan itibaren, ya mümkünse arabasını süratle tamir etmek ya da arabasının gösterişli cazibesine kapılmadan daha başka bir nakil aracına geçmek zorundadır.”

Hayatımızın anlamı “hayatımızda bildiğimiz veya bilmek mertebesine eriştiğimiz hakikatlerden” geçer. Sizin hakikatiniz nedir, neyi bildiniz, neyi değiştirdiniz ve bugün yolda kolunuza dokunan biri sorduğunda hayatınızda 3 hakikat bilmiş iseniz hangilerini söylerdiniz?

İlginizi çekebilir: Kendi yolunuzu yaşamak için: Yola çıkmalı, hemen

 

Pınar Özeken (Ulus)
2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini ... Devam