X

Telgraf çiçeği bakım kılavuzu

Telgraf çiçeği bakımı nasıl olmalı? Bu harika ev bitkisi hakkında daha fazlasını keşfedin.

Telgraf çiçeği (Tradescantia Zebrina), evde bitki yetiştirmeyi sevenlerin yakından tanıdığı ve bakımı oldukça kolay olan bir bitki. Aslen Güney Meksika ve Guatemala’ya özgü olan bu bitki çok az bakım gerektiren ve sulama dönemleri arasında kurumayı seven bir sukulent. Parlak, dolaylı ışığı çok sever; hızlı büyür ve çoğalması için daha kompakt hale getirilebilir. Daha da önemlisi telgraf çiçeğinizin tek bir gövdesi 182 cm’ye kadar uzayabilir!

Telgraf çiçeği bakımı hakkında tüm merak ettiklerinizi aşağıda bulabilirsiniz.

Telgraf çiçeği özellikleri

Meksika, Güney Amerika ve Karayipler’in tropikal iklimlerine özgü olan bazı bitkiler zararlı otlar olarak kabul edilir; bazıları bahçe bitkileri olarak değerlidir; ve Tradescantia zebrina gibi bazıları cesur desenleri ve göz kamaştırıcı yaprakları nedeniyle öncelikle iç mekan bitkileri olarak yetiştirilir. Tıpkı aynı ailedeki diğer bahçe bitki türleri gibi ev bitkisi çeşitleri de çok gösterişli olmasalar da üç yapraklı çiçekler üretirler. Çiçekler, türe ve çeşitliliğe bağlı olarak beyaz, mor veya pembe renkte olabilir ve düzenli olarak açar.

Telgraf çiçeği iç mekanlarda yıl boyunca ekilebilir ve yetiştirilebilir ancak dış mekanda yetiştirilirse erken sonbaharda ekilmeleri gerekir. Hızla büyürler ve kendi hallerine bırakıldıklarında dış ortamlarında istilacı hale gelirler. İç mekan bitkileri ise daha kontrollü büyür. Bazı Tradescantia türleri, insanlar ve hayvanlar için hafif derecede toksik olabilir.

Bu güzel bitki, basamak şeklinde sıralanmış çizgili yapraklara sahiptir. Bu görüntüsü sebebiyle halk arasında “damat pijaması çiçeği” olarak da bilinir. Genelde yeşil ve mor tonlardaki şeritlere sahip yaprakları ile diğer bitkilerden kolayca ayırt edilebilir.

Telgraf çiçeği çeşitleri

Telgraf çiçeği açtığı çiçeklerin rengine bağlı olarak farklı türlere sahiptir.

Mor telgraf çiçeği

Mor telgraf çiçeği, “mor kalp” ve “mor kraliçe” adlarıyla bilinir. Güneş görünce parlak mor bir renk alır, dalları ve yaprakları mordur. Mor telgraf çiçeği bakımı ise son derece kolaydır. Güneşi çok sever ve gölgeye ihtiyaç duymaz.

Tüylü / yünlü telgraf çiçeği

Bu telgraf çiçeği türü pembe ve mor çiçek açar. Yapraklarında tüye benzer dokular olur. Yarı gölgeli alanlarda büyümeyi sever.

Örümcek / mavi telgraf çiçeği

Bu, melez bir telgraf çiçeği türüdür. Yaprakları uzun ve yeşildir. Şerit halindeki yapraklarının arasında mavi çiçekler açar. Peki telgraf çiçeği bahçede yetişir mi Bu tür için evet; dış mekanda yetişmeye çok elverişlidir.

Tekne / beşik zambak telgraf çiçeği

Bu bitkinin kılıç şekline benzer yaprakları vardır. Yaprakların bir tarafı pembeyken diğer tarafı yeşildir. Genelde geniş arazileri örtmek için dikilirler.

Yalancı telgraf çiçeği

Telgraf çiçeğine çok benzediği için bu bitki de telgraf çiçeğinin bir türü olarak kabul edilir. Ama aslında değildir. Mavi taç yaprakları vardır ve Doğu Karadeniz Bölgesi’nde yetişir.

Ak telgraf çiçeği

Yeşil yapraklı bu telgraf çiçeği, beyaz renkli çiçeklere sahiptir. Yarı gölgeli alanlarda yetişir.

Pembe telgraf çiçeği

Bu türün yaprakları da çiçeği de pembe renklidir. Bazı yapraklarında pembe geçişler bulunur. Güneşi ve kontrollü sulamayı sever. Pembe telgraf çiçeği anlamı ise çoğu pembe çiçekte olduğu gibi bağlılığı temsil eder.

Yeşil telgraf çiçeği

Yeşil telgraf çiçeği Güney Amerika topraklarında sık yetişen bir bitkidir. Yaprakları yeşildir. Nadiren beyaz çiçek açar. Yeşil telgraf çiçeği bakımı konusunda ise sarmaşık halde her yerde yetişebileceğini söyleyebiliriz.

Telgraf çiçeği bakımı: Telgraf çiçeği evde nasıl yetiştirilir?

Telgraf çiçeği bitkisinin bakımı kolay bir bitki olduğunu söylemiştik. Onu ev bitkisi olarak yetiştirmenin tek zor yönü, doğru nem seviyesine ulaşmaktır. Telgraf çiçeği sürekli olarak nemli toprak ister, ancak ıslaklıktan veya su birikintilerinden hoşlanmaz. Saksısıyla beraber asarak kullanmaya en uygun bitkiler arasında yer alır.

Bu harika bitki, bol miktarda dolaylı ışık alan yerde büyümeyi sever. Onu gür tutmak için düzenli olarak sıkıştırılması gerekir, aksi takdirde uzun bacaklı ve cılız kalabilir. Ayrıca bitkinin büyüme hızına benzer şekilde yaprak döktüğünü göreceksiniz. Çiçeğin sağlığı için sık sık bu ölü yaprakları ayıklamalısınız. Bununla birlikte birkaç yıl içinde neredeyse tüm telgraf çiçekleri cılız ve dağınık görünümlü hale gelir. Neyse ki, küçük gövde kesimlerinden çoğaltılmaları çok kolaydır, bu nedenle biraz ileriyi planlıyorsanız evinize sürekli bir tedarik sağlayabilirsiniz.

1. Işık

Telgraf çiçeği bakımı için en ideal yer, dolaylı güneş ışığıdır. Onu günde en az 8 saat güneş alan bir pencerenin yanına yerleştirin, ancak yaprakların kavrulmasına neden olabilecek doğrudan ışıktan korumaya da dikkat edin. Yapraklarındaki rengin veya alacalığın solmaya başladığını fark ederseniz bu, bitkinin yeterince ışık almadığının kesin bir işaretidir.

2. Toprak

Telgraf çiçeği, aşırı sulanmadığı sürece normal saksı toprağında gayet iyi büyüyebilir. Genel olarak, iyi drene olan toprağı tercih eder, çok ıslak kalırsa kökleri kolayca çürüyebilir. Drenajı desteklemek için az miktarda kumu, bol miktarda organik madde içeren bir saksı toprağı karışımına ekleyin.

Telgraf çiçeği eğer yeterli besine sahipse fazlasına ihtiyaç duymaz. Onu beslemek için en fazla, iki ayda bir yarısı seyreltilmiş suda çözünür bir gübre kullanın. Daha agresif besleme, bitkinin yapraklarının alacalı görüntüsünü kaybetmesine neden olabilir.

3. Sulama

Telgraf çiçeği sürekli nemli tutulmayı tercih eder ve yaz aylarında haftada bir, sonbahar ve kış aylarında ise daha az sıklıkta sulanmak ister. Bitkinizin sulamaya hazır olup olmadığını kontrol etmek için yüzeyden birkaç cm aşağıdaki toprağı hissedin. Kuruysa, bitkinizi sulamanın zamanı gelmiş demektir.

4. Sıcaklık ve nem

Telgraf çiçeği türlerinin tamamı 18-23 °C arasındaki sıcaklıklarda gelişir; daha yüksek sıcaklıklarda da iyi sonuçlar verir. Bununla birlikte, yapraklarının rengini bozabileceği veya zarar verebileceğinden 10 °C’nin altındaki sıcaklıklarda sürekli tutulmamalıdır.

Nem seviyesi söz konusu olduğunda telgraf çiçeğinin ortalamanın üzerinde bir nemi sevdiğini söyleyebiliriz. Onu banyo veya mutfak gibi evin tipik olarak nemli bir alanında tutarak başlayın. Ayrıca yapraklarını birkaç günde bir hafifçe buğulayabilir veya küçük bir hava nemlendiriciye yatırım yapabilirsiniz. Bitkinin yapraklarının kızardığını fark ederseniz evinizdeki nem seviyelerinin çok düşük olduğunun bir işareti olabilir.

5. Budama

Telgraf çiçeği, evcilleştirilmezse aşırı uzayabilen ve agresif büyüyen bir bitki. Bitkinizi kontrol altında tutmak ve daha dolgun büyümesini teşvik etmek için, sapları periyodik olarak kesin ve bir eklem haline getirin. Uzun bacaklı görünümden kaçınmak için sapları düzenli olarak en az %25 oranında budayın veya sıkıştırın.

Telgraf çiçeği nasıl çoğaltılır?

Telgraf çiçeği türlerinin köklerinden çoğaltılması oldukça kolay. Bunun için:

En az bir yaprak içeren 2,5 cm’lik bir sap parçası alın ve taze saksı toprağına kesik tarafı aşağı gelecek şekilde yerleştirin. Bu parçayı ekimden önce kök salması için bir kavanoz su içinde de bekletebilirsiniz.

Kestiğiniz sapı düzenli olarak sulayın, birkaç hafta içinde kök saldığını fark etmelisiniz.

Fideyi kalıcı saksına yerleştirin.

Telgraf çiçeği ne zaman çiçek açar?

Halk arasında “telgraf çiçeği uğursuz mu” şeklinde bir merak konusu var. Bitki bakımı, ona yüklediğiniz mana ile ilişkili. Dolayısıyla bu çiçeğin uğursuz olduğuna dair bilinen bir inanç bulunmuyor.

Telgraf çiçeği bakımı doğru şekilde yapıldığında, yaprakları canlanır ve çiçek açar. Türüne göre mavi, beyaz ya da pembe renklerde çiçek açabilir.

İlginizi çekebilir: Lavanta nedir, lavanta çiçeğinin faydaları nelerdir?

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale