Takdir edilmek pozitif bir davranış olmayabilir mi?
İletişim psikolojisinin en tartışmalı başlıklarından biri olan insanın takdir alma ihtiyacı, kişisel gelişime katkısı kadar risklerini de içeriyor. Hepimiz, bir davranışımızın fark edilmesini, emeğimizin görülmesini, varlığımızın değerli olduğunun hissettirilmesini istiyoruz. Ancak bu ihtiyaç, nerede güçlendirici bir motivasyon kaynağına, nerede bir bağımlılığa dönüşür? Elbette bu sorunun cevabı da yine ilişkilerde saklı. Takdirle kurduğumuz ilişkide.
Takdir, beynin ödül sistemini harekete geçirir
Nöropsikolojik olarak, takdir edildiğimizde beynimiz dopamin salgılıyor. Bu, bizi davranışı tekrarlamaya yönlendiren sağlıklı bir içsel motivasyon mekanizması. İyi yapılmış bir işin görülmesi, bireyin kendini yeterli hissetmesi ve öz-yeterlilik duygusunun pekişmesi, performans artışıyla sonuçlanabiliyor.
Dopamin davranışı ödüllendirirken bağımlılık, ödülün kaynağına aşırı bağlanmayla oluşuyor. Dolayısıyla takdir, doğru dozda ve doğru bağlamda verildiğinde bireyin kendilik değerini güçlendiriyor ama aşırıya kaçtığında kişi ödülün kaynağına bağımlı hale gelebiliyor.
Dış onay bağımlılığı nasıl başlar?
İletişim psikolojisine göre dış onaya bağımlılık, iki temel durumun sonucudur:
- Kişi, kendi içsel değer ölçütlerini geliştirememiştir. Kendini değerli hissetmek için içsel referansları zayıf olan birey, dış dünyanın işaretleriyle yön bulmaya çalışır.
- Çocukluk döneminde takdir, duygusal güvenliğin tek ölçütü haline gelmiştir.
Sevginin koşullu verildiği aile ortamlarında “görüldüğüm sürece varım” şeması oluşur.
Bu nedenle yetişkinlikte de kişi, her davranışını başkalarının gözünden değerlendirme eğilimine giriyor. Bunu tetikleyen cümle örnekleri:
“Doğru mu yaptım?”
“Beğendiler mi?”
“Yeterince iyi miyim?”
Bu sorular, motivasyonun içten değil dışarıdan beslendiğinin göstergesi.
Peki takdir içsel motivasyonu nasıl güçlendirebilir?

Takdirin içsel motivasyon yaratabilmesi için üç koşul olduğunu söyleyebilirim:
- Davranışa değil, çabaya odaklanan takdir.
“Ne kadar zekisin” değil, “Bu projeye gösterdiğin özen takdire değer” demek. - Kişiyi değil, süreci görünür kılan geri bildirim.
Bu, bireyin benliğiyle performansını ayırmasına yardım eder. - Takdirin hedef değil, yan ürün olması.
İçsel tatminin önüne geçmeyen takdir, motivasyonu besler.
İçsel motivasyonun doğası şudur: “Yaptığım şey bana anlamlı geliyor.” Takdir ise sadece bu anlamlılığın dışarıdan teyidi olur.
Takdir neden bazılarında bağımlılık, bazılarında güç kaynağı olur?
Bu sorunun yanıtı bireyin öz-regülasyon kapasitesinde. Kendi duygusal ve davranışsal süreçlerini yönetebilen kişiler, takdiri bir destekleyici unsur olarak kullanıyor. Öz-değeri kırılgan olanlar ise takdire tutunarak kendini “tamamlamaya” çalışıyor.
Bu nedenle takdir; eksiklik hissi ile birleşirse bağımlılığa, kendilik değeriyle birleşirse motivasyon kaynağına dönüşüyor.
İletişim psikolojisinde kritik ayrım: Onay mı, görülmek mi?
İkisi benzer görünse de aslında farklıdır: Onay, davranışın uygunluğuna yönelikken tanınma ise bireyin varlığına yönelik. Dış onay bağımlılığı genellikle onay ihtiyacının aşırı yükselmesiyle oluşur. Oysa içsel motivasyonu besleyen şey görülmek, yani kişinin emeğinin, niyetinin, varlığının görülmesidir. Bu nedenle ilişkilerde ve kurum kültürlerinde ideal olan,
görülmeyi artırmak, onaya bağımlılığı azaltmaktır.
Takdir bağlı olduğu zemine göre değişir
Takdir edilmek nötr bir araçtır; iyileştirici bir iletişim biçimi de olabilir, bağımlılık yaratan bir döngü de. Belirleyici olan şunlardır:
- Kişinin öz-saygı düzeyi
- Takdirin verilme biçimi
- Geri bildirimin kalitesi
- İçsel motivasyon – dışsal motivasyon dengesi
Takdir, ruhsal gelişim için bir ışık olabilir fakat ışığın nereden geldiğine değil, içeride nasıl yandığına bakmak gerekir.
İlginizi çekebilir: Sonsuz olasılıklar yorgunluğu



