Susmak bir eylem değil, devrimdir: Suskunluğun anlattıkları

Bana nasıl davranıyorsan, sana öyle davranıyorum. Seversen seviyorum, paylaşırsan ben daha çok, kaçarsan senden daha hızlı koşabiliyorum ama seninle aynı yöne doğru değil! Gelirsen kucaklıyorum. Gidersen gidiyorum. Sen neysen ben de oyum sana karşı. Peki, şimdi sevdin mi yarattığın bu yeni beni? Ben senin eserinim!

Ben bir aynayım kendini gördüğün, sen neysen bende onu görürsün, zira bilmediği şeyi göremez insan.

Görüyorsan… Biliyorsun… Deneyimledin… Yaptın… Yaşadın… Her ne yaşadın ve de yaşattıysan ne mutlu sana… Hadi şimdi tadını çıkar!

Vazgeçmekle başladı her şey, çok konuştuğum zamanlar oldu, anlamaya, anlatmaya çalıştığım, orta yolu bulmaya uğraştığım, “Emek vereyim ziyan olmasın, kıymet bileyim” dediğim zamanlar olmaz mı? Ne çoklar hem de! Fakat bazen olmaz, seninle alakalı bile değildir, sadece olmaz ve sen kısır döngüler kırılmayınca bırakırsın konuşmayı.

Susmak ne güzel bir eylemdir. Belki de devrimdir! Ne çok şey barındırır içinde, ne çok kırgınlıklar, kızgınlıklar, hatta sevgi… Sevgiden de susar insan ama bana sorarsanız bolca samimiyetsizlik barındırır içinde bu tarz bir susuş, dilinin ucuna kadar gelir ama susturur bir şey seni, belki kalbinin derinliklerinden gelen bir his, belki bir yorgunluk susturur işte, bilemezsin, eylemsizleşirsin, zira öncesinde dolu dolu kurduğun cümlelerin içi boşaltıldıysa, artık cümle kurmaya hacet görmez insan, uzun uzun susar. Ve ben en çok sustuğumda seviyorum kendimi, “Ne güzel sustum” diyorum, uzun uzun sustum.

‘Kendime yeni bir ben lazım.’ dersin. Kim bilir belki de doğru olan herkese kendisinden bir parça sunmaktır, aynalamaktır karşındakini. Kimisi sevmez bu davranışı, sevmediği kendisidir aslında, umursamazsın. Kendiyle barışık olanlar çok sever. Kocaman kucak açarlar sana, sen de sarılırsın onlara.

Sarılmak ne güzeldir; kokusunu içine çekerek sarılmak, anne kokusu, baba kokusu, evlat kokusu, hepsini sarılırken duyup öğrenmişsinizdir ve tabii ki yarin kokusu… Sarılın sevdiklerinize, belki her defasında sanki son kez görüyormuşsunuz gibi sarılın. Hayatın anlamı bu olmalı: Sarılmak.

Sevmek, ne zor bulunuyor artık, meğer ne zormuş kimileri için; karşılıksız, çıkarsız, yüreğinle sevmek, sadece kötü gününde değil, iyi gününde sevmek. İnsanın başına kötü bir şey gelince, zor bir süreçteyken herkes ilgileniyormuş gibi, sana koşarmış gibi yapar, derler ya yedi kat el bile aradı diye, arar, bu kolaydır, zor olan başına harika şeyler geldiğinde senin için sevinmeleridir, işte o insanların kıymetini bilin hayatınızda, onları çok özel ve ayrı bir yere koyun.

Diğerleri mi?

Onlara susun sadece.

Zamanla anlayacaklardır susmalarınızı ve vazgeçip gideceklerdir. Bırakınız gitsinler, bırakınız bitsinler, kısa bir yas süresi yeterli onları yolcu ederken. Hadi artık önünüze bakınız. Çünkü;

Dün dünde kaldı Cancağızım,
Bugün yeni şeyler söylemek lazım.

İlginizi çekebilir: ‘Yan yana’ ayrı yazılır; biz ‘sımsıkı’ olalım

Çiğdem Acarsoy Davranış Bilimleri Uzmanı / Yazar
Okur-yazar, vejetaryen, iflah olmaz bir optimist, gezenti bir yay burcu, kahvekolik, duygu durumu değişken... Okuma aşkı okumayı öğrenince başladı ve bitmiyor; yanına yazma aşkı ... Devam