Şubat ayı geldiğinde haydi soralım korkmadan: Ben aşkın neresindeyim?

Aşksız olma ki, ölü olmayasın. Aşk ile öl ki, diri kalasın…” Mevlana Celaleddin Rumi

Sevgili takipçilerim geçen yıl hatırlayacağınız üzere tüm Şubat ayı boyunca sadece aşk, ilişkilerimiz, sevmek, sevilmek, sevilmemek, sevgiyi aramak, sevgiden olmak, evliliklerimiz, boşanmalarımız, aşkı istemek, aşkı aramak, aşkı çekmek, kısacası aşk ile ve aşk için yazmıştım… 

Ben bu yazımda öncelikle birlikte soralım istiyorum, “ben aşkın neresindeyim?”

Ve işte Şubat ayının başlangıcı ile birlikte buradan yeniden duyurmak istiyorum. Bu ayı ‘aşk ayı’ olarak ayıracağım ve elimden geldiğince gözlemlediğim, kendimce yorumladığım durumları, aşkları, aşk olabilmişleri, belki yüzyıllar önce yaşanmış muhteşem hikayeleri yine paylaşmaya devam edeceğim (ki bu benim protest yazılarım olacak anlamına gelir, günümüz “sözde” ilişkileri ile karşılaştırdığımızda! Tabii ki gerçek ilişkileri de anlatacağız)…

Bu süreçte geçtiğimiz yıl olduğu üzere bana ulaşan yorumların ve soruların da sayısı artacaktır, tahmin ediyorum, başlıkları mutlaka sizlerden gelen sorulara göre belirliyorum, hiçbir soruyu yanıtsız bırakmamaya çalışıyorum. Bu yüzden bana içinizden geldiğince sormanızı da diliyorum, bizi koskocaman bir ay bekliyor, bu da birlikte atılacağımız muhteşem maceralar demek oluyor.

Ben bu yazımda öncelikle birlikte soralım istiyorum, “ben aşkın neresindeyim?” bu soru oldukça genel… Şimdi diyeceksiniz Pınar aşkın bir tarafında olmak mümkün müdür? Ben sizlerle bunu anlayalım istiyorum bugün… Aşkın karşısında mıyız? Örneğin yukarıda bir cümle kurdum; “bugünkü aşklara inanmıyorum” dedim bile… Sizce ben aşkın neresindeyim?

Aşkın karşısında mıyız?

Evet, işte farkında olmadan birçok “duvarımız” birçok yargımız var aşkla ilgili. Öncelikle, kendi kendimize dönelim… “Ben âşık olunmaya layık değilim“, “ben âşık olunabilecek bir insan mıyım?“, “beni kim ne yapsın?“, “o kişi çok çekici bana âşık olamaz” veya “ben yeterince güzel değilim bana âşık olunmak mümkün değil“, “yeterince para kazanmıyorum bana bu kız neden âşık olsun?” ve burada paragraflarca yazabileceğimiz bunlara benzer birçok soru… Fakat hepsinde bir ortak yön var “aşkın” yanından bile gelmeyen… Evet, bu cümleleri kuran sen, sen aşkın neresindesin? 

Biraz daha ilerleyelim o zaman, bakalım aşkın sağı solu var mıdır? Sağında solunda durmak ne demektir? “Kaç yaşına geldim bu yaştan sonra kim bulmuş ki aşkı ben bulabilirim?”, Bizden geçmiş artık”, Daha önce olsaydı belki olabilir derdim bu yaştan sonra kim beni ne yapsın ben kim bana aşkın uğraması kim?”, “Koskoca dede oldum veya koskoca teyze oldum ben âşık olunacak insan mıyım bir kere yaşımdan başımdan utanırım”

Evet, cümlelerimiz “yaşa” vurgu yapıyor değil mi? Peki aşkın sizce “dışladığı” yaş seçenekleri gibi bir gerçeklik var mıdır? Kimin koyduğu kurala göre? Kimin verdiği karara göre? Aşk sizin bu sorularınıza nasıl cevap verirdi? Bu cümleleri kuran sen aşkın neresindesin? 

Peki aşkın sizce “dışladığı” yaş seçenekleri gibi bir gerçeklik var mıdır?

Anne olmak, baba olmak kavramları… Belki on yıl önce evet âşıktım. Sonra ne oldu, bir kere dünyanın sorumluluğu bana yüklendi değil mi? Mutsuzum, hem de çok ama çok mutsuzum, huzursuzum, aşksızım hem de çok ama çok aşksız bir hayatım var. Ama anneyim. Ama babayım. Ama eşim, ama kocayım, ama nişanlıyım… Artık dönüşü olmaz bir noktadayım. Nasıl âşık olabilirim? Bir kere evet işte o kişiyi gördüğümde yeniden o hisleri buldum, evet âşık oldum, ama hayatımda aşka yer yok… 

Eğer ben bugün bu kişi ise, X’ in annesi olan isem, Y’ nin babası olan isem, benim hayatta aşka verilecek bir şansım yok. Benim yıllardır devam eden bir hayatım var, kim aşk için bunu değiştirmeye “cesaret” edebilir? Ben bunu yapamam, evet bundan belki yıllar sonra çok ama çok pişman olacağım ama “hayatım altüst olur” değil mi, ben bunu yapamam, ben âşık olamam, olsam da olamam…

İşte bu cümleleri sarf eden sen, sen aşkın neresindesin? Aşk anne veya baba olmakla kısıtlanabilir mi? Aşk senin ne olduğuna bakarak sana gelir mi? Ben “istemem” desen de bir kere geldiyse ve gerçekten aşk ise öyle kolayca atılıp gidebilir mi? 

Nasıl âşık olabilirim? Bir kere evet işte o kişiyi gördüğümde yeniden o hisleri buldum, evet âşık oldum, ama hayatımda aşka yer yok… 

Oldukça zor bir kavramdır aşkın neresinde durduğumuzu görmek aslında… Çoğu zaman çoktan karar vermiş oluruz, ama öyle bir an gelir ki o bizim kararlarımızı, duvarlarımızı ve “sınırlılıklarımızı” işte yok ediverir. Ve öyle bir an gelir ki bize dünyanın en muhteşem dersini, derdini ve “oluşunu” veriverir… Her durumda “aşk” bu dünyada olabileceğimiz, olduğumuza şükretmemiz gereken, bir kere bile bu şansa erişememiş olan onlarca kişiye göre ne kadar büyük bir şansla donatıldığımızı fark etmemiz gereken bir oluştur… Yaşadığımızın farkına ve “gerçekten” farkına varmaktır…

Aşkın önünde dururuz bazen kapıdan içeriye girmesine izin vermediğimizi düşünürüz. Bazen arkamızı döneriz “benim için bitti” deriz. Bazen karşısından bakarız “ah bir bilse ne hissettiğimizi” deriz bu istekle yanar yanar dururuz. Bazen “içindeyizdir” aşkın, söyleriz akarız yaşarız, muhteşem oluruz, her şeyi yapacak güce erişiveririz, belki her anına durur durur şükrederiz…

Ama illaki aşkın bir yerindeyizdir… Bugün bu yazımda bana eşlik ediyorsanız, düşünmenizi dilerim, kalbinize sormanızı, aşkın neresindesiniz? Gelecek aşklara açık mı kalbiniz, duvarlar ardına mı sakladınız kendinizi, aşk olup da söyleyemediniz mi, aşk olup da yolların ardında mı bıraktınız? 

Ama illaki aşkın bir yerindeyizdir işte…

 

İlginizi çekebilir: Aşk, Hayyam ile dile gelmeyi sever

Pınar Özeken (Ulus)
2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini ... Devam