Kendinize yer açın: Gardırobunuzun ne kadarı sizi yansıtıyor?

Giyim tarzımızın kişiliğimizi yansıttığını düşünecek olursak, önemsiz ve basit görünen kıyafet seçimi, arkadaş seçimi yapmak kadar zordur aslında.

Hepimizin hayatlarımızda yer edinen, daha değerli arkadaşlarımız olduğu gibi, diğerlerinden daha severek giydiğimiz kıyafetlerimizin olduğu da kaçınılmaz bir gerçektir.

Belki onları en mutlu anlarımızda almış olduğumuzdan, belki de en özel anılarımızda üzerimizde olduklarındandır onlara olan bu sevgimiz, aynı dostlarımız gibi…

Bazen acele ile evden çıkmamız gereken anların kurtarıcısı olurken, bazı zamanlar da özenle hazırlandığımız bir davette üzerimizdedir bu arkadaşlarımız.

Ancak bir gün gelir ve ne yazık ki dolabımızda bize ait olmayan arkadaşlarımızın bulunduğunu fark ederiz. Adeta aynada gördüğümüz stil bize değil de, bir başkasına aittir. Bir an için, dolabımıza sıkışmış bu arkadaşlar ne zaman, nasıl, hangi şekilde hayatımıza girmiştir diye düşünmekten alıkoyamayız kendimizi.

Fotoğraf: keidingdesign.com

Bizler, “Ben stilimden ne ara, nasıl uzaklaştım?” diye düşünürken bu soruya verilebilecek tek bir cevap vardır. Yeni arkadaşlarımız ile tanıştığımız andaki ruh halimiz onları hayatımıza dahil etmemizin tek sorumlusudur aslında.

Her zaman söylenen bir şey vardır; mutsuz olduğunuz zamanlarda alışveriş yapmak kendinizi iyi hissetmenize sebep olur. Yıllarca bu tezin doğruluğuna inanan ben, son yıllarda bu konudaki görüşümü değiştirmiş olduğumu belirtmek isterim.

Kendimizi kötü hissettiğimiz o anlarda alışverişe gidip biraz olsun rahatlayacakmışız gibi hissetmemize rağmen, bu durum kimi zaman ilerisi için hoşlanmayacağımız sonuçlar yaratabilmektedir.

“Mutsuz anımızda alışverişe gitmenin neresi kötü olabilir?” diye soranlar bir de şu açıdan düşünün isterseniz…

Var sayalım ki sade bir tarzınız var ve çoğunlukla renk seçimini siyah ve gri gibi renklerden yana kullanıyorsunuz. Peki moralinizin bozuk olduğu anlarda “Biraz içim açılsın, bugün renkli kıyafetlere şans vereyim” diye düşünmez miydiniz acaba? Sizce de dolabında canlı renkleri tercih etmeyen biri olarak bu ruh hali ile alışveriş yapmanız, daha sonra asla giymeyeceğiniz yanlış kıyafet seçimleri yapmanıza sebep olmaz mıydı?

Ya da tam tersini, canlı tonlar ve rengarenk kıyafetleri tercih ettiğinizi düşünelim şimdi. Kendinizi iyi hissetmediğiniz zamanlarda da canlı renklere mi gidersiniz, yoksa seçiminizi kişiliğinizi hiç yansıtmayan, koyu renklerden yana mı kullanırsınız? Cevabı birçok kişi için aynı olacaktır sanırım…

Dünyada tüketimin her geçen gün daha da arttığı günümüzde, gelin mutsuz olduğunuz zamanlarınızı alışveriş çılgınlığı ile geçirmektense kendiniz, kişiliğiniz için daha yaratıcı, daha faydalı olabilecek bir uğraş için harcayın.

Ama en önemlisi, hayatınıza artık dahil etmek istemediğiniz o arkadaşlarınızı ihtiyaç sahibi kişilere bağışlayın. Bu şekilde hem yeni yılda gardrobunuzda ve ruhunuzda detoks etkisi yaratabilir, hem de birçok insanı mutlu edebilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Zaman makinesi icat edilmiş olsaydı: 30’lu yaşlarımdan 20 yaşıma öğütler

Gizem Okut
1986 yılında İstanbul’da doğdum ve Kıbrıslıyım. 2010 yılında DAÜ’de Turizm ve Otel İşletmeciliği bölümünü bitirdikten sonra Londra'da moda yazarlığı da dahil olmak üzere moda ... Devam