Kayıp yaşayan birine nasıl yaklaşabiliriz?

Kayıp denilince aklınıza neler geliyor? İnsan, hayvan, ev, eşya, iş, kültür, medeniyet… Kaybettik canlarımızı… Bu cümleyi yazmak o kadar zor ki benim için. Tahmin ediyorum ki okuyanlar için de durum farklı değil.

Bugünlerde en çok aldığım sorular “Kayıp yaşayan birine nasıl davranmalıyım, kayıp yaşayan sevdiğime neler söylemeliyim, onu nasıl teselli etmeliyim, ona nasıl iyi gelebilirim?” şeklinde. Belki de buna benzer daha birçok soru. Hepimiz dokunup iyileştirmek istiyoruz çevremizi. Her birimiz sözlerimizle sarıp sarmalamak istiyoruz sevdiklerimizi. Saralım istiyoruz yaralarını, saralım ki kanamasın artık için için o yaralar.

Kendimizi çok çaresiz hissediyor olabiliriz sevdiklerimizin yanında. Sevdiklerimizi rahatlatmak ya da acılarını hafifletmek istiyor olabiliriz. Bu sebeple de ne söyleyeceğimizi ne yapacağımızı belirlemekte zorluk yaşayabiliriz. Öncelikle kayıp sonrası tepkilere, duygulara ve yas dönemine bakalım birlikte. Sonra da neler yapabileceğimize.

Kayıp ve yas denilince aklımıza ilk gelen muhtemelen geri dönüşü olmayan kayıp olan ölümdür. Ölüm dışında, ev kaybı, iş kaybı, sağlık kaybı, organ kaybı, kültür kaybı da yas tepkilerini ortaya çıkarabilecek olaylardır. Yaşanan kayıplar kurulu düzeni, kişinin dengesini bozabilir. Yeni bir düzen kurmak, iç dengeyi sağlayabilmek zor olabilir. Bu düzeni yeniden tesis edebilmek için kayıp sonrası yasın tutulması gerekir. Yaşanan kayıp ya da kayıplar sonrasında birey şok tepkisi verebilir. Ağır hastalıkların söz konusu olduğu ölümün beklendiği durumlarda bile şok duygusu yaşanabilir. Cemal Süreya’nın dediği gibi aslında “Her ölüm erken ölümdür.”

Şok duygusunun yanında kayıp yaşayan kişilerde uyuşukluk, üzüntü ve çaresizlik de sıkça deneyimlenebilir. Bazen de kayıplardan sonra bireyler öfke duygusunu yaşayabilir. Öfke çevredeki insanlara, bireyin kendisine yöneltilebilir. Bu dönemde bireylerin öfkeli olabileceğini kabul ederek anlayışlı davranmak önemlidir.

Zaman zaman da bireyler sevdiklerini kaybettiğinde suçluluk duyabilir. Bu dönemde kayıp yaşayan kişinin zihninde “Keşke böyle yapmasaydım, keşke öyle söylemeseydim.” gibi pişmanlık içeren ifadeler belirebilir. Bu sebeple kayıp yaşayan kişiye bu suçluluk duygusunu körükleyecek şeyler söylenmemesi gerekir. Suçluluk ve pişmanlık duyguları ile baş etmeye çalışan kişiye “Keşke böyle yapmasaydın.” demek kişinin bu duygularını pekiştirerek onu olumsuz etkileyebilir. Suçluluk duygusu bazen afet, kaza gibi durumlarda “hayatta kalanın suçluluğu” şeklinde de ortaya çıkabilir. Bir afet ya da kaza sonrasında hayatta kalan kişi kaybettiği kişi ya da kişilerin yaşamı kendisinden daha çok hak ettiğini düşünebilir. Bu sebeple kayıp yaşayan kişiye “En azından hayattasın, haline şükret.” tarzı ifadelerle yaklaşılmaması gerekir. Çünkü kişi zaten hayatta kaldığı için suçluluk hissetmekte, hayatı vefat edenlerin daha çok hak ettiğine inanmaktadır.

Kayıp yaşayan kişiler kaybettikleri kişi olmadan hayatlarına nasıl devam edecekleri konusunda kaygı yaşayabilirler. Ya da kayıp sonrasında bireyin kendi ölümünün kaygısı da hissedilebilir. Bu sebeple bireyler kendilerini bunalmış, nefes nefese ya da daralmış hissedebilirler.

Sevdiklerini kaybeden kişilerin belki de en çok deneyimlediği duygulardan biri de özlemdir. Özlem duygusu bazen o kadar yoğun hissedilir ki kayıp yaşayanlar kaybettiği kişiyi rüyalarında ya da gerçekte varsanı şeklinde görebilirler.

Bütün bu duygular ve yaşantılar kayıp yaşayan kişilerin olağan yas tepkileridir. Her bir yas öznel olmakla birlikte kişiler genel olarak bu tarz yaşantıları deneyimleyebilir. Kayıp yaşayan kişilere destek olmak, acılarını dindirmek, sarıp sarmalamak istiyor olabiliriz. Bunu için de ilaç etkisi gösteren cümleler olsun isteriz elimizde. Ancak ne yazık ki böyle sihirli cümlelere sahip değiliz. Ancak bazı ifadeleri kullanmaktan kaçınarak da sevdiklerimizin yanında olabiliriz. Kullanmanızı önermediğim ifadeler şunlardır:

  • “Daha kötüsü de olabilirdi.”
  • “En azından sen hayattasın.”
  • “Evini kaybettin ama olsun bak sağlığın yerinde.”
  • “Keşke böyle yapmasaydın.”
  • “Haline şükret bak ailesini kaybedenler var.”
  • “Senin güçlü olman lazım, sakın ağlama, bırakma kendini.”
  • “Ölenle ölünmez, toparla kendini artık.”

Söyleyecek sihirli cümlelerimiz yok ancak yine de kayıp yaşayan sevdiklerimize destek olmamızın bir yolu var. O da onların yasını tutmalarına izin vermek. Bu dönemde kayıp yaşayan kişilerin duygularını yaşamasına izin vermeli, yasın olağan sürecini sekteye uğratmamalıyız. Bir şey söylemeden de destek olmanın yolları var. Örneğin,  kişinin izni dahilinde sıcak bir kucaklaşma ya da sessizce yanında oturup duygularını paylaşma, anlattıklarını dinleme. Bunlar belki hepimize az geliyor olabilir ancak inanın bana değil. Bu, şu anda kayıp yaşayan sevdiklerinize verebileceğiniz en güzel destek. Kişinin istediği ölçüde, istediği biçimde, ona zarar vermeden yanında durabilirsiniz.

Son sözlerimle bu yazıya veda etmek istiyorum. Hepimiz şu anda öfkeli, çaresiz, suçlu, üzgün hissediyor olabiliriz. Bu tepkilerimiz ve duygularımız oldukça doğal, normal ve insani. Şu an bu duyguları yaşamaya izin verelim. Yasımızı tutalım, kendimize engel olmayalım. Hepimizin başı sağ olsun.

İlginizi çekebilir: ‘Yürekte kırk mum’: Yas dönemi ve kederin ardından gelen kabullenme

Aytül Yüksel Düdük Psikolog
Aytül Yüksel Düdük 1999 yılında Nevşehir’de doğdu. Hacettepe Üniversitesi Psikoloji bölümündeki lisans eğitimi boyunca birçok araştırmada, projede, çalışmada, derneklerde ve sivil toplum kuruluşlarında görev ... Devam