Karmakarışık görünse bile her şeyin birbirine bağlandığı yaşamın çizgileri

Yaşam karmakarışıkmış gibi görünse de aslında her şeyin birbirine bağlandığı mükemmel çizgilerden oluşur. Bu çizgileri görebilmek için ise yaşama ya çok çok yakından ya da çok çok uzaktan bakmamız gerekir. Çok çok yakından bakmak derken; bir insan ve bir bardak suya baktığımda aynı şeyi görecek kadar yakından bakmaktan bahsediyorum.

Yaşam mükemmel çizgilerle bizi birbirimize bağlar.

İstanbul’da bir sokakta kahve almaya giderken yokuş aşağı yürüyen bir adamın dünyanın öbür ucunda anahtarını unuttuğu için eve yokuş yukarı geri dönen bir kadınla aynı çizgiyi oluşturduğunu görebilecek kadar yakından bakmaktan bahsediyorum.

Ya da sokakta birbirini tanımayan ama birbirine karşı yürüyen iki insanın onları bir araya getirmemek için direnen onlarca değişkene rağmen yan yana gelip birbirlerinin yanlarından geçerken çarpışan yıldızlarının patlamalarını görecek kadar yakından bakmaktan bahsediyorum.

Bir erkeğin aşık olduğu kadının saçlarını okşarken kadından erkeğe transfer olan saman yolunu görecek kadar yakından bahsediyorum. Çok çok yakından bahsediyorum… Yaşamın çizgilerini görebilecek kadar yakın.

Çok çok uzaktan bakmak derken, otobüsle veya uçakla gidebileceğim kadar uzak değil. Bir saniyede gidebileceğim kadar çok çok uzaktan bahsediyorum. Tüm karmaşanın yerini derin bir sessizliğe bırakacağı kadar uzak bir yer burası. Yaşamın çizgilerini görebilecek kadar uzak.

Şimdi bu çok çok uzak ve çok çok yakının ortak noktasını görmeye davet ediyorum sizi. Orada bulduğunuz şey, yaşamın dansı olacak. Dans edemediğini söyleyen biri yerlere dökülen yıldızlarını göremeyecek kadar uzak mıdır kendine? Uzak dediysem, Nebula’nın bir insan gözüne benzediğini görecek kadar faydalı bir uzak değil, kendini unutacak kadar arada kalmış bir uzak olmalı bu.

Şimdi bu çok çok uzak ve çok çok yakının ortak noktasını görmeye davet ediyorum sizi. Orada bulduğunuz şey, yaşamın dansı olacak.

O zaman, yeterince yakından bakarsam, hayatın içinde bedenimin doğal şekilde tüm varoluşunun ve hatta bedenimin diğer bedenlerle çizdiği tüm çizgilerin de bir koreografinin parçaları olduğunu görebilir miyim? Yani biz aslında her gün birlikte dans etmek için uyanıyor olabilir miyiz? Dans edebilmek olabilir mi asıl yaşam amacımız?

Çünkü dans müziğe uygun yazılmış bir hareket dizisi değil, her gün olan bir şeydir desem ne düşünürsünüz? Dans, yaşamın kendisidir ve zihne sıkışıp kalmış insan dışında her şey dans eder desem? Ve yaşamın müziğinin her an, her dakika bu dansa eşlik ettiğini de duyabiliyor musunuz?

İşte 19 Eylül- 19 Kasım tarihleri arasında Atelier Muse’un düzenlediği Find Your Calling İstanbul sanatçı rezidans programının bir parçası olan Life’s Line (Yaşamın Çizgileri) projesinden bu keşiflerle ayrıldım.

Kelly Flansburg (çağdaş dans sanatçısı) ve Carey Clanton (müzisyen), Life’s Lines projeleri kapsamında New York’tan yola çıkıp dünyanın birçok farklı noktasındaki ülkeye giderek oradaki dansçılar ile o ülkenin Yaşam Çizgilerini araştırıp bu araştırmayı orada tanıştıkları dansçılarla birlikte özgün bir müzik ve koreografiye dönüştürüyorlar.

Kelly ve Carey, Atelier Muse’un kurucusu sevgili Müge Olacak’ın ev sahipliğinde Find Your Calling İstanbul projesi için geçtiğimiz ay İstanbul’a geldiler ve benim de içlerinde yer aldığım 5 dansçı ile birlikte İstanbul’un yaşam çizgilerini birlikte araştırdık.

İstanbul sokaklarından topladığımız her hareket; bir dönercinin eti kesişi, insanların yürüyen merdivenlerde iniş çıkışı, birbirine yaklaşan ve birbirinden uzaklaşan bedenlerin tepkisi, İstanbul’da yaşayan insanlara özgü mimik ve jestler… Sekiz gün içinde martıların sesi ve denizin müziği eşliğinde bir koreografiye dönüştü.

İnsanların yürüyen merdivenlerde iniş çıkışı, birbirine yaklaşan ve birbirinden uzaklaşan bedenlerin tepkisi, İstanbul’da yaşayan insanlara özgü mimik ve jestler…

İstanbul’u biz yapan tüm bu detayları toparlayabilmek için koşanların içinde durmamız, dururken nefes almamız ve durduğumuz yerde yaşama önce çok çok yakından ve sonra çok çok uzaktan bakmamız gerekti. Orada dansımızı bulduk ve yaşamın her gün bedenlerimizle çizilen çizgilerini…

Türkiye’den doğan sanatın sesini dünyaya duyurmak için gece gündüz çalışan canım Atelier Muse ekibine ve bu oluşumu büyütmek için baş koymuş sevgili arkadaşım Müge Olacak’a sonsuz teşekkürler.   

Atelier Muse, yaratıcı ve yenilikçi yöntem ve projeleri ile Türkiye’de sanat alanında ilklere imza atma misyonuyla Müge Olacak tarafından hayata geçirilmiş; özellikle çağdaş dans, performans, yeni medya sanatları ve yazarlık odağıyla pazarlama ve sanat yönetimi danışmanlığı veren bir oluşumdur.

Atelier Muse ekibi bu günlerde coşkuyla yeni dönem projeleri üzerine çalışıyor. Ben de yeni çalışmalarını heyecanla bekliyorum. Takip etmek isterseniz buradan oluşabilirsiniz. www.ateliermuse.org

Life’s Lines (Yaşamın Çizgileri)

Konsept: Kelly Flansburg & eSKay Arts Collective

Müzik: Carey Clanton

Dansçılar: Aslı Melissa Uzun, Ezgi Çanaklı, Gamze Buğdacı, Sevgi Umut, Diğdem Girici

Organizasyon: Atelier Muse / Find Your Calling İstanbul

Dans performansını izlemek isterseniz aşağıdaki videoya göz atabilirsiniz:

 

Diğdem Girici Yoga Eğitmeni
İnanıyorum ki doğru bilgiye ulaşabilen ve bu bilgiyi hayatında doğru şekilde kullanmayı öğrenen her insan hayal ettiği yaşamı yaratabilir. İşte bu yüzden yazıyorum, yaşamımı ... Devam