Karanlıkta yükselen bir çığlık olun: Tacizi anlata anlata yok etmenin gerekliliği

Dün akşam saat 10 civarlarında evime 1 dakika kala orta yaşlı bir adamla yanlışlıkla göz teması kurdum. O son dakikaya kadar çok iyi gidiyordum, kendi dünyamda, sert ve hızlı adımlar, çatılmış kaşlarım ve dış dünyaya kapatılmış bilincimle kendimi sokaklardan dokunulmaz bir şekilde uçuyor gibi hissediyordum.

Göz teması kurmak büyük hata, sanki hedef alınmaya davet vermişim gibi bir şey. Bir kadın olarak sokaklarda yürümek demek, istemeseniz de birisi sizle konuşabilir demek. Malesef ki, bu en iyi senaryolardan biri. Genelde görmezden gelmek, sanki konuşmamışçasına devam edebilmek demek oluyor. Ama konuşursa ben sarsılıyorum, sinirleniyorum, güvenle, dik bir bedenle attığım adımlar küçük görülmüş, kendime edindiğim kalkan erimiş gibi hissediyorum.

Söylediği laf ilk bakışta masum. “Hello, darling” yani “Selam sevgilim” vari bir şey. Aslında hiç de masum değil düşününce. Ne yapabilirim bunun hakkında diye düşünüyorum. Dönüp ters bir laf etsem, sokakta ikimiz, tek başımızayız ve böyle bir risk almak istemiyorum. Yapabileceğim tek şey yürümeye devam etmek, onun yaptığı bu düşüncesiz, haksız, yakından uzaktan alakamın olmasını istemediğim şeyin, evime vardığımda uzağımda kalmış olmasını istemek.

İlgili yazı: Modern kadının tacizle başa çıkma yöntemleri

Buna getirmek istediğim başka çözümler var; ama bu, adamla baş başa yapmak isteyeceğim bir şey değil. Herkesi bilinçlendirmemiz gerekiyor ve bunun normal bir şey olmadığını anlatmamız gerekiyor. New York’ta sokakta bana “Gülümse!” denmesinin, İtalya’da “Seni oğluma, anneni kendime alayım” denmesinin, Türkiye’de arabayla yanımdan geçerken yavaşlayıp, kornaya basıp “Vay be!” diye bağırılmasının ne çekici, ne şirin, ne de normal karşılanacak bir şey olmadığını herkesin beynine işlememiz gerekiyor.

Sorun aslında kızlarda değil

kadın
Sorun aslında onlarda olmamasına karşın onları öyle büyütüyoruz ki, kendini taciz edenden korkmak doğalmış gibi davranıyor. 

Kızlarımızı öyle büyütüyoruz ki, korkmak, çekinmek doğal olan. Çok cesur olmak iyi fikir değil. Neden kızlarımız çekinmek zorunda, neden orta yaşlı adam çekinip de söylemek istediği saçmalığı içinde tutmuyor? Neden kaşlarını çatıp önüne bakıp göz teması yapmamaya zorunlu hissetmiyor kendini?

Ben öz güvenimde geldiğim yere gelmek için çok uğraştım. Bana; ‘Kendi kendine sokaklarda yürüme dendi’, ‘Hep sağına soluna bak’ dendi, ‘Gece belli bir saatten sonra metroya binme’ dendi, ‘İçkine bir şey atmasınlar, dikkat et!’ dendi; ki bunlar bana kendi güvenliğimden sorumlu olmak için söylenen tonlarca sözün sadece birkaçı. Ben artık sıkıldım ve bu sorumluluğu toplumdaki herkesin yüklenmesini istiyorum. Ben artık kimsenin kimseyi yıkmakta bu kadar kolaylık hissetmesini istemiyorum.

“Ne olacak ya, devam et laf laf değil mi sonuçta” demeyin. Bundan bahsetmemiz lazım; çünkü dediğim gibi bu bir insanı taciz etmenin en basit hali. Bunu yapan insan; hem empatiden yoksun hem de karşısındaki insanı canlı gibi görmüyor. Sizden korkmuyor, çekinmiyor, sizi korkutmaktan hiç çekinmiyor. Bu kişiler, iş ortamında da sizi küçük görür, sizin arkanızdan doğru olmayan şeyler de söyler, kötülüğünüzü de ister, içinden sıyrılmaya çalıştığınız kalıplara geri de koyar sizi.

Hepimizin kendimize şunu tekrarlamasını istiyorum. ‘Ben bütün, ben akıllı, ben düşünceli, ben hayata saygı duyan bir insanım. Etrafımda beni böyle gören insanlar olmasını hak ediyorum. Ben kendimi geliştiren ve anlayan bir insanım. Ben bir bireyim ve bireyselliğime saygı duyulmasını istiyorum.’

Bunları hatırladıkça, hatırlattıkça, sesli veya sessiz tekrarladıkça bir yerlere varma yolunda ilerleyeceğiz.

Birkaç ay önce ruhuma çok iyi gelen bir yoga ve meditasyon dersine gittim. Öğretmenimizle uzunca konuştuktan sonra bize dedi ki; “Öğrendiklerinizi öğretmeye çalışmayın. Siz uygulayın, onlar da göre göre, hissede hissede öğrensin.”

Tacizi kanıksamayın, anlatın

Biz diğer insanlardan saygıyla bahsettikçe, davetsizce konuşmayı, saldırganca yaklaşmayı normal görmedikçe yok olacak. Buna inanmak istiyorum. Ama kadınların bu kadar ileri noktalara gelmiş olduğu bir zamanda bile öyle şeyler duyuyor ve görüyorum ki; bu inancımın masumiyetine bazen sinirleniyorum. Anlatmamız lazım. Anlatmazsak her şey güzel hoş. Anlatmazsak saat başı, her sokakta, kendine güveniyle yürürken sarsılan bir insan olduğunu bilmeyecekler. Anlatmazsak bütün dert ve sorumluluk taciz edilende oluyor. Taciz edenin ne haberi var, ne de ruh halinde bir değişiklik. Konuşmaktan, bakmaktan, sinirlenmekten çekinmemiz lazım. Burada konuşuyorum, başka yerlerde de konuşacağım.

Zeynep Lokmanoğlu
Zeynep 26 sene önce Mersin'de doğdu ve simdi Brooklyn'de yasiyor. Boş zamanlarını düşünerek geçirmeyi çok seviyor.