İş hayatınızda mutlu olmak için alışkanlıklarınızdan kurtulmanın önemi

Alışkanlıklar, bizi fark etmediğimiz bir monotonluğa sürüklüyor. Öyle ki, sürekli aynı şeyleri yapmaktan, bir çok kişiyi görmüyor ya da olayı kaçırıyoruz. Yakınmak ve söylenmek çoğu zaman alışkanlık haline geliyor. Ve maalesef alışkanlıklardan düşünüldüğü kadar kolay vazgeçilmiyor.

Bildiğiniz gibi çalışanlar, insan kaynakları ofisine gelerek, çözemedikleri bir konuyu rahatlıkla paylaşabiliyorlar. Sorunlarını danışıp, iş hayatlarında doğru yöne ilerlemek istiyorlar. Aslında çoğu zaman aynı konu için, belirli aralıklarla gelip aynı cümleleri sarf ettiklerinin farkına bile varmıyorlar. Evet duyduğunuz gibi, yakınma da alışkanlığa dönüşüyor ve bakış açımızı daraltıyor. Motivasyonu düşürüyor ve sürekli enerjimizi alıyor.

Hiç birimizin mükemmel olmaması gibi, şirket yapısının içinde de mükemmeli aramak bizi mutsuz ediyor. Ve bir müddet sonra çözüm aramayı bırakıp sadece söylenir hale geliyoruz. Organizasyon yapısındaki eksikleri, yanlışları, yine kişiler kendi çabalarıyla düzeltiyor. Bunun için de yakınmak yerine, işin içinde daha çok olmak ve daha çok çalışmak gerekiyor. Tabi şu da bir gerçek, çalışandan memnun kalınmaması kadar, çalışanın işletmeden memnun olmaması da çok doğal. Genel olarak değerlendirdiğiniz zaman (SWOT Analizi) eğer şirket mutlu olmanız için yeterli kriterleri sağlamıyorsa, acilen çalışmayı sonlandırmanız gerekiyor. Tabi her gün yakındığınız şirketten ayrılmanız alışkanlıklarınız yüzünden kolay olmuyor. Sürekli söylenip şikayet eden ama hala aynı şirkette çalışan bir sürü insan var. Haksız mıyım? Aklıma bununla ilgili Osho‘nun bir hikayesi geldi:

Özgürlük savaşçısı bir adam ülkeler arasında sürekli seyahat ediyormuş. Bir gece bir kervansarayda kalmış. Altın bir kafeste sürekli “özgürlük! özgürlük!” diye bağıran güzel bir papağan görünce şaşırmış. Adam kendi kendine “bugüne kadar pek çok papağan görmüştüm, hep bu kafeslerden özgürleşmek istediklerini düşünmüştüm. Fakat hiçbir zaman sabahtan gece uyuyana kadar, bütün gününü özgürlük isteyerek geçiren bir papağan görmemiştim” diye geçirmiş. Gecenin bir yarısında dayanamamış ve uyanıp kafesin kapısını açmış. Sahibi derin uykuda olan papağana, sessizce “şimdi çık dışarı” demiş. Ancak papağanın kafesin çubuklarına sıkı sıkı tutunduğunu görünce şaşırmış. Ona tekrar tekrar “özgürlüğü unuttun mu? Hadi dışarı çık! Kapı açık ve sahibin uykuya dalmış durumda. Kimse asla bilmeyecek. Sen sadece gökyüzüne uç, tüm gökyüzü senindir” demiş. Fakat sabahlara kadar özgürlük diye bağıran papağan şimdi kafesten çıkmak istememiş. Öyle güçlü ve öyle sıkı bir şekilde tutunuyormuş ki kafesin tellerine, papağanı kendi elleriyle almaya çalışmış ama papağan onu gagalamış. Tabi aynı zamanda da hâlâ “özgürlük! özgürlük!” diye bağırmaya devam ediyormuş.

Gece boyunca  papağanın çığlıkları yankılanmaya devam ediyormuş. Ama adam da inatçıymış, o bir özgürlük savaşçısıymış çünkü. Tekrar yatağından kalkmış, papağanı dışarı çekerek gökyüzüne fırlatmış, elleri acısa da bir ruhu özgürleştirdiği için son derece mutlu olmuş.

Sonra uyumaya gitmiş. Sabahleyin uyandığında papağanın “özgürlük! özgürlük!” diye bağıran sesini duymuş. Belki de papağan bir ağacın ya da bir kayanın üzerinde duruyordur diye düşünmüş. Ancak dışarı çıktığında papağan kafesin içinde oturuyormuş. Ve kafesin kapısı sonuna kadar açıkmış.

Hikayede olduğu gibi, şirketten ayrılmak istiyoruz, yakınıyoruz, doğru gitmeyen bir şeyler olduğunu düşünüyoruz ama hala çalışıyoruz. Çünkü farkında olmadığımız alışkanlıklar bize;

* Güvencede olduğumuzu (papağanın kafesten ayrılamaması gibi)

* Emeğimizin çok olduğunu,

* Diğer işlerin daha iyi olup olmayacağından emin olmadığımızı,

* Yeni iş arkadaşlarıyla iletişimin doğru kurulamama ihtimalinin olduğunu,

* Konfor alanımızı bozmaya hazır olmadığımızı söylüyor olabilir. (Maddi kaygılar, özel hayatta yaşanılacak kaygıları da dahil edebiliriz.)

Ancak memnun olmadığınız şirkette çalışmak, her iki taraf içinde gereksiz zaman, emek ve para kaybı oluyor. Sizin çalışırken huzursuz olmanıza sebep olan konularla uğraşmak yerine (dedikodu, haksız terfi, adil olmayan işletme sistemi vs) enerjinizi daha doğru bir yerde kullanmanız, hem sizi hem de diğer karşı tarafı geliştiriyor.

Gerçekten emin olduğunuz şeyleri yapmak için, biraz cesaret ve alışkanlıkların gücünü fark etmeniz yeterli olacaktır. Biri sizi özgürleştirmek için kafesinizi açarsa, siz de doğru yolda ilerlemek için lütfen dışarıya çıkın.

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız. 

Saygı Günenç
Bir işletmenin en önemli kaynağı "insan" dır. Uzun yıllar yöneticilik yaptıktan sonra , insanların mutluluklarını, hüzünlerini, heyecanlarını, başarılarını paylaşabilmenin güzelliğiyle, vizyonumu bu kaynağa daha ... Devam